•SOOJİN•
Hiç bir şey benim elimde değildi, elimde olmasını istediğim halde. Öfke, endişe, stres, rahatsızlık. Bu duyguların tümünü aynı anda barındıran biri, mutlaka çaresiz biridir diye duyardım küçükken. Ben çaresizdim. Çare aramaktan bitap düşmek üzereydim. Bir sorun vardı. Bir sorun vardı ve bize söylemiyorlardı. Biz oyalanıyor muyduk? Çocukken anlam veremediğim duygulara tutsak olmuştum.
Bu gün otele geri döndükten yaklaşık bir saat sonra Güney kore ile irtibata geçilmişti ve yarın koreye döneceğimizden söz açıldığında, koreye dönmemizin yasak olduğunu öğrenmiştik. Bu kararı rütbeli birinden duysak da Albay ile konuşmakta diretmiştik. Sonunda başarabildiğimizde sadece tek bir cümle sarf etmişti. "Orada profesörlerimize göz kulak olun." demişti. Anlamı yoktu, profesörleri neyden koruyacaktık? Ya da onlara neden göz kulak olacaktık? Bu konuya bir anlam yükledik diyelim. Peki ya neden Namjoon komutanla konuşmama izin vermemişlerdi?
"Komutanım biraz sakin olun."
Kimseyi dinlemiyordum. Odada volta atarken tek düşündüğüm şey bir sorun olduğuydu.
"Yüz başı fazla tepki vermiyor musunuz?"
Bir anda kolumdan tutulduğumda hızla kolumu çekerek "Bırak!" demiştim sertçe. Taehyung komutanın bakışları şaşkınlığa büründüğünde açıklama yapma isteği hissetmiştim.
"Bir şeyler olmalı." dedim. "Bir sorun yokken neden birden bire koreye dönüşümüzü ertelesinler?"
"Söylediler işte. Burada kalıp profesörlere göz kulak olacağız."
Kafamı bir şey bilmiyorsun der gibi olumsuzca sallamıştım. "Bu Uluslararası askerlerimizin görevi bizim değil. Salak değilim anlıyorum, bizim bilmemizi istemedikleri bir durum var!"
"Ne o zaman?" Jungkook fazla yüksek olmayan sesiyle sessizliğini bozarak bakışlarımı kendine çekmeyi başarmıştı. "Saatlerdir volta atmaktan ve bir sorun olmalı demekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Ne saklıyorlar o zaman bizden?"
Tam şu anda sinirlerime hakim olamadığım saatlerde Jungkook kendi fişini çekmiş bulunmaktaydı. Öfkeyle üstüne yürüdüğümde Taehyung komutan önüme geçerek engel olmaya çalışıyordu.
"Ne diyorsun lan sen?!"
Taehyung komutan beni tuttuğu için Yoongi olaya el atarak Jungkook'un yakasına yapışmıştı. "Ne cüretle komutanınla haddini aşarak konuşursun?"
"Hey hey tamam sakin olun! Jungkook sen de kendini toparlasan iyi edersin."
Taehyung komutanı kendimden sertçe uzaklaştırarak gözlerimi Jungkook'a diremiştim. O da aynı şekilde dibinde olan Yoongi yerine bana sabitlemişti bakışlarını.
"Bırak." Tek kelimemle Yoongi Jungkook'un yakasını bırakarak uzaklaşmıştı.
"Düşüncelerinizi bizimle paylaşın." Taehyung komutan sakince Yoongi'nin yatağına oturmuş, olabildiğince ikna kabiliyetini devreye sokmaya çalışıyordu. "Tek başınıza düşünmek kendinize zorluk çıkartmaktan başka bir fayda vermez size. Hep beraber düşünüp bir sonuç elde edelim."
Benim yatağımın hemen başında tekli koltukta oturan Jungkook'un yanından ilerleyerek Taehyung komutanın karşısına geçtim. Yataklar yüz yüze olsa da aradaki mesafe büyüktü.
"Namjoon komutanla konuşmama izin vermediler." demiştim, aklımda bana eziyet eden düşüncelerimi dökecektim sözcüklere. Taehyung komutanın da dediği gibi. Belki bir sonuç elde ederdik. "Albayı yıllardır tanıyorum. Ses tonunda ki en ufak bir titremede bile ne demek istediğini fakat söyleyemediğini anlarım. Koreye dönmemizi istemiyorlar ama onun yerine görev vererek oyalıyorlar bizi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Traitor JK
Fanfic"YETİŞKİN İÇERİK" Aşk, bir asker için ülkesinden daha mı değerlidir? •Başlama tarihi: ²⁰¹⁷-²⁰¹⁸