Biz geldik yalancı çobanlar ve kuzular👀
Bölüme geçmeden önce 🌟'ı parlatmayı ve satır içi yorumlarınızı eksik etmeyin! Keyifli okumalar dilerim şimdiden✍️5
"Onu oluşturan
Varışlar ve var oluşlar,
Sonrasında geriye kalan,
Çıkmazlar ve yok oluşlar."あ
Kahvaltı sakin ilerliyordu. Masada sadece annem ve ben vardık. Babamla annem ayrıldıkları için babam, Almanya'daki hayatına geri dönmeyi seçmişti birkaç yıl önce. Bu yüzden uzun zamandır yemek masasından çekilen sandalye sayısı her daim iki olurdu. Babamın oturduğu sandalye hep, yılların avucunda biriktirdiği tozu sandalyenin üzerine bırakıp giderdi.
Annem sadece tabağına odaklanmıştı. Ben ise aldığım iki zeytinden sonra midemin daha fazla kaldırmayacağını hissedip çatalı peynire batırdıktan sonra tabağa geri koydum. Bu hareketim artık rutinleşmeye başlarken boynumdan aşağı dökülen at kuyruğumu arkama attım. Sabahları canım bir şey istemiyordu ve ben de haliyle çok fazla bir şey yemezdim. Yiyemezdim.
"Çatalla oynamaya devam mı edeceksin yine?"
Annemin sorusuyla uzak bakışımı ona çevirdim.
"Evet."
"O zaman kalkabilirsin, zamanın değerlidir."
Israr etmedi. Hiçbir zaman ısrar etmezdi. Sorun da buydu: diğer çocukların aksine ben annemin ısrar etmesini istiyorum. Beni bu masadan kaldırmasın, yemeğimi zorla yedirsin, beni biraz önemsediğini belli etsin.
Ama Buğlem, dedi içimdeki ses. Olmayacak şeyleri olduramazsın.
Olmayan şeyleri olduramazdım. Yeni kılıflar diksem ya yine birkaç parmak boşluk olacak ya da sığmayacaktı. Asla olmazdı, olmayacaktı.
Peçeteyi masadan alıp dudaklarıma bastırırken ayaklandım. "Sana afiyet olsun." Cevap gelmedi. Bu sıkıntı kalbime çökerek kalbimdeki sızının dallanıp budaklanmasına neden olurken yutkundum. Dış kapının önüne gelip elimi kapının koluna uzattığımda
sandalyesi çekildi."Buğlem."
Birden içimde ışık gibi doğan küçük heyecan, kalbimi istila eden sızıyı kenara iterek yüreğimi sarmaladı. Heyecana bulaşan kalbim titrerken annemin bana diyeceği şeyin hayaline kurulmaya başlamıştım bile istemsizce. Teşekkürler mi diyecekti, dikkat et mi bir umut yoksa?
"Çıkışta kimseyle konuşmadan ve uğramadan sadece eve geliyorsun. Dila'nın evine de gitmeyeceksin, baştan diyorum ısrar etme. Konu kapandı. " İfadesiz sesine kenetlenmiş acımasız ses tonuyla "görüşürüz." diyerek cümleyi bitirdi.
Bu sefer yumru yüzünden yutkunmak kolay olmadı. Ya ne diyecekti bana? Gerçekten mi Buğlem? Ne akılsız oluyorsun konu aile kavramı olunca. Yine bu hapishaneye dönecektin tabii, güneş girmemiş, şefkat duymamış, öfke konuşturulmuş, duygu susturulmuş bu evine gelecektin yine en sonunda.
Kapıyı aralayıp çıktım ve sertçe arkamdan kapattım. Durup bekledim. Annem, bana arkadaşımın anlattığı anneler gibi değildi. Çok farklıydı ve ben, ilk defa sıradan olmak için canımı vermeye hazırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBANA SÖYLE O MASUM
Teen FictionBuğlem; İskandil Lisesi'ne adımını attığı an, kaderi taşları yerlerine koymaya başlamıştı. . Ünü dört bir yana zehir gibi yayılmış okul, İstanbul İskandil Lisesi. Bir cinayet. Tehlikeli rekabet. Ninni gibi kulaklara fısıldanan ihanet. Yeminler üzer...