Emin Misin

9 3 5
                                    

Gıcıklığım tuttu bir iki bölüme multimedyayı Yeşim'in gelinliği diye göreceğiz ha he ha he ve yine aynu gıcıklıkla multimedyayı Ceyda'nın sonradan giydiği sweatshirt olarak koydum okudukça anlarsınız

Yeşim biz gittiğimiz andan beri yerde ağlayarak duruyordu. Kızların da sakinleşmeye ihtiyaçları vardı, bu yüzden de yanına gidemiyordum.

"Doğa, Jade'in nasıl olduğuna baksan iyi olur!" dedi Ahenk elini omzuma koyup. Ona gülümsedim ve sinir krizi geçiren arkadaşlarımı baş başa bıraktım.

Hala aynı yerde çökmüş bir şekilde bekleyen Yeşim'in yanına çöküp onun gibi dizlerimi karnıma çektim.

"Neden geldin buraya?" diye sordu başını kaldırmadan.

"Dost dediğin işi düştüğünde değil kara günde yanında olmalı, seni merak ettim!" dediğimde ellerine yasladığı başını kaldırıp omzuma yaslandı.

"Ailem beni tekrar kabul etmez derdim hep, şimdi onlar kabul ediyor ama elimdeki her şeyi daha hızlı kaybediyorum! Ne yaparsam yapayım bataklıkta çırpındıkça batarsın ya, kurtulamayacağını anlayana kadar çırpınırsın! Şu an o durumdayım. Kurtulursam travma geçireceğim, kurtulamazsam bu hayattan siktir olup gideceğim! "dedi kırılgan bir sesle.

"Bunu yapmak için ne kadar sebebin var, çünkü eğer evlenirsen sonsuza kadar tek arkadaşın eşin olacak?" dedim elimi arkadından geçirip saçlarıyla oynarken.

"Bilmiyorum, kafamın içinde çok fazla ses var!" dediği sırada kapı açıldı ve Ahenk çıktı.

"Ben sizi yanlız bırakayım!" dedim ve ayağa kalktım. Ben içeri dönerken Ahenk yerime kurulmuş Jade'i vazgeçirmeye çalışıyordu.

Ceyda Karan

Bora'nın benim için kaplatmış olduğu kırmızı arabadan indim. Peşimden o da indi ve bana yaklaşıp önümde durdu. Geldiğimiz yer bir ormandı.

"Seni bu manzaraya getirdim, küçük sevgilim istediği yere gitmeyi hak ediyor!" dedi ve belimdeki ellerini çekip gözüme siyah bir bez bağladı.

"Şimdi benimle gel!" dedi ve elini omzuma attı. En azından yanımızda diyerek beni teselli eden iç sesim elimi zorla onun omzuna koydurttu. Hala sadece siyah görüyordum ve biz yürümeye çoktan başlamıştık.

"Bora, bugün ölürsem senin gözlerini cehennemde ben bağlayacağım!" dediğim sırada ayağım bir taşa takıldı. Bora belimdeki elini biraz daha sıkılaştırıp düşmemi engelledi ve bir şey demeden yürümeye devam etti. Ben de onunla düşe kalka ormanın derinliklerine ilerledim. Hava soğuk olmaya başlamıştı, bu yüzden birden titredim ve dizlerimin üstünde yere düştüm.

"İyi misin?" Bora kalkmama yardımcı oldu ve kolumun altına girdi. Elini tekrar belime yerleştirdi. Bir süre sonra gözlerime siyah vezin üstünden sarı ve loş bir ışık dolmasıyla adımlarımız durdu.

"Şimdi gözlerini yavaşça aç!" dedi kolumun altından çıktıktan sonra.

"Bora, işin sonunda ölüyoruz dimi!" dedim ve gözlerimdeki bezi çıkardım. Etrafa göz attım ve yavaşça çevremde bir tur döndüm. Küçük bir masanın üstü yiyeceklerle ve tatlılarla donatılmıştı. İçecek şeyler de vardı. Yerde 4 tane kütük vardı ve ortalarında bir ateş yanıyordu. Biraz ileride de çadır vardı. Ateşin yanında kırmızı bir gülle bekleyen Bora bana gülümsedi. O sırada gözüm onun gülümsemesine takıldı. Sol yanağında oluşan gamzeye onun gibi gülümseyerek parmağımı dokundurdum. Bunu yaptığımda gülümsemesi daha çok yayıldı yüzüne.

Ufuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin