Yine aynı manzarayla karşılaşmıştım. Biri, bir adama yumruk atıyor, Su elimi tutmuş, ben de korkuyla o manzaraya bakıyordum. Çocuk başını kaldırırken biri beni sarstı."Doğa, Doğa!"
"Doğa, Doğa!" nefes nefese yatakta dikildim. Annem, elinde süpürgeyle yanımda oturuyordu.
"Yine mi aynı kabus?" başımı hafifçe salladım ve elindeki suyu içtim.
"Abla!" kardeşime baktım ve gülümseyerek girmesini işaret ettim.
"Yarın okula seninle gelebilir miyim?" gözlerindeki parıltı, asıl amacının beni hem rezil etmek, hem de çiğköfte Ve milkshake içmek olduğunu ele veriyordu.
"Ama okulun var!" yenilmiş ifadesiyle odadan çıktı.
"Hadi kalk odanı topla bugün günüm var!"
"Bu odamı toplamam için bir sebep değil!"
"Kız Zahide teyzen oğlunu getiriyor!" ona baktığımda gülümseyerek dışarı çıktı. Odam zaten dağınık değildi. Ben de yatağımı düzelttim ve makyaj masama oturdum. Saçlarımı düzleştirdim ve göz altlarıma kapatıcı sürdüm. Doğal duran mat rujumu ve maskaramı sürdüm. Eyelinerımı de çektiğimde makyajım bitmişti. Fakat ecelimi daha iyi getiren şey, kıyafet. 5 dakika kadar dolabıma baktım. En sonunda siyah yırtık pantolon ve siyah tişörtümü giydim. Aşağı indiğimde annem sarmaları tadıyordu.
"Ablaaa!" hay senin ablana... İç sesimi susturdum ve Su'yun yanına gittim.
"Efendim ablacım?"
"Bana da milkshake söyler misin?" evet, ailecek benim sayemde çiğköfte Ve milkshake tutkulu bireylerdik.
"Kızım kapı çalıyor!" annem seslenince kapıya koştum ve açtım.
"Hoş geldiniz hanımlar!" diyerek kapıyı açtım. Zahide, Emel, Gülseren ve Fatma teyzeler gelmişlerdi.
"Kız, kilo mu aldın sen?"
"Kıskanma kız Fatma!"
"Ne diye kızın psikolojisini bozuyorsun Fatoş?"
"Ne bozması kız Emel!" onlar atışırken gözüm arkadaki kişiye takıldı. Bu... Bora'ydı!
"Bora!" diyerek boynuna atladım. O da kollarını belime sardı.
"Seni çok özledim küçük şeytan!" derken gülümsüyordu.
"Ben de çok özledim Pennywise!" ona öyle seslenirdim. Bu konuya açıklık getirelim. Bora benim en iyi arkadaşımdı ve bir süre başka bir ülkeye taşınmak zorunda kalmışlardı. Bildiğim kadarıyla Avusturya ama Avustralya da olabilir.
"Hadi gel!" dedim onun boynundaki ellerimi çözerken. O hafif bir ses çıkarıp kollarını sıkınca ben de zorla da olsa kollarımı boynuna doladım. Onun gibi başımı omzuna yasladığımda Su yanımıza geldi.
"Bora abi? Sen misin!" sesindeki merak resmen o olması için yalvarıyordu. Bora zorla da olsa ellerini belimden çekti ve Su'ya sarıldı. O da Bora'ya sarıldığında onlara gülümseyerek baktım. Bora ben 14 yaşındayken gitmişti ve Zahide teyzenin yeğeniydi. Şimdi 17 yaşındaydım ve buradaydı. Su, benden 3 yaş küçüktü. O bilmese de ben geçmişimi biliyordum.
"Hadi, artık yeter." dedi Bora kollarını Su'yun sırtından çekerken.
"O zaman gel seni odama götüreyim." biz birlikte yukarı çıkarken Su da arkadan geliyordu. Eli tam cebime gidecekti ki ona döndüm ve cevap bekleyen bakışlarımla baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk
EspiritualBen sadece çocukluk arkadaşını üç yıl sonunda unutmuş liseli bir kızdım. O geri geldiğinde ne bileyim birine imzalattığım bir kağıtla onun sayesinde elbise giyeceğimi? İkizimi ve babamı ararken onun benim çocukluk arkadaşım ve babamın tamamen bir or...