Gözlerimi yavaşça araladım ve etrafa baktım. Ceyda ve Melek yere kıvrılmışlardı. Hemen gözlerimi büyütüp lavaboya koştum ve günlük işlerimi halledip çıktım. Saat 6'ya geliyordu ve o kadar çok uyumuştuk ki gece uyuyamayacaktık. Galiba 12 saat falan uyumuştum.
"Doğa, çabuk aşağı gel!" annem bana bağırınca sinirle küfür edip yanına indim.
"Neyi açıklamamı istiyorsun?"
"Dün akşam eve gelmedin, neler olduğunu anlat!"
"Anne benim ikizim Bora mı?" gözlerini kırpıştırdı.
"Söyledi mi?"
"Evet, o bunu söyleyince sinir krizi geçirdim ve ne olduğunu anlamadan kendimi Ceyda'nın evinde buldum. Olan bu." Ufuk'tan haberi olmadığı için söylememiştim ama söylemem gerektiğini biliyordum. Ben kurallara uymam, çünkü malım.
"Bu arada sabaha karşı eve geldiğimde Melek ve Ceyda da geldi."
"Derya teyzen bahsetmişti. Geleceğini biliyordum ama erken gelmiş sanırım."
"Ben de şaşırdım aslında." dedim gülümseyerek. Telefonum çalınca ekrana baktım. Ulan bu ne piç bir ya!
"Bora artık muhatabım değilsin!" deyip telefonu kapattım. Tekrar aradığında da açmadım.
"İlk ben uyanacaktım!"
"Ne diyon mal?"
"Diyom ki sen neden benden önce uyandın?"
"Melek mal mal konuşma yeminle çarpılıcan!" dedim ve elimdeki cipsi ona fırlattım.
"Sağol reis!" dedi ketçaplı Ruffles'ı incelerken. Ona gözlerimi devirdim ve telefondan dizi aramaya başladım. Aklıma Bora'nın ayakkabıma çizdiği işaret geldi. Neydi adı... Riverdale! Dizinin bölümlerini, konularını ve karakterlerini inceledim. Güzel bir diziye benziyordu ve biz bunun ilk iki sezonunu bugün bitirirdik.
"Melek Ceyda'yı uyandır da film günü yapalım, odayı toplayın annem zaten yemekten sonra odasına çekiliyor salonda televizyondan izleriz!" Melek mutlulukla yukarı çıktığında paramı alıp markete ilerledim.
"Doğa naber?" Asrın aniden belirince çığlık attım.
"İmdaaaaat ölüye tecavüz ediyorlar!" Asrın korkuyla sıçradı.
"Ne ölüye tecavüzü o ne be?" derin bir nefes verip ona dik dik baktım.
"Sana eşlik edebilir miyim?"
"Markete gidiyorum düğüne değil!"
"Olsun konuşmuş oluruz." gözlerimi devirip hızlı adımlarla markete girdim.
On dakikanın sonunda nasıl olduysa Asrın ile iyi anlaşmıştık.
"Bak bunu da denemelisin!" dedi elinde Albeni Viva tutarak. Elindekinden bir avuç kadar aldım ve kasaya ilerledim.
"Hangimizinkiler daha pahalı kapışalım mı?" dedi jelibon koyarken.
"O zaman 5 dakika daha vakit?" dedim ve macaron almaya gittim. Macaronları alıp jelibonları da tamamlayınca son bir şey kalmıştı. Krem şanti! Gidip biraz krem şanti, jole ve puding alıp kasaya gittim. Asrın benden birkaç saniye sonra geldi ve işin sonunda en pahalı şeyleri alan ben olmuştum. Eve giderken poşetlerimi taşımayı teklif etmişti ama ben izin vermemiştim çünkü hem ev aşırı yakındı hem de onun da poşetleri ağırdı.
"Baksana, bir ara kahve içelim mi?"
"Sen ısmarlarsan olur!" dedim kapıyı açarken. Gülümsedi ve saçlarını karıştırıp gitti. Apartmanda ilerlerken bir kapı açıldı ve piç babam oğluyla çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk
SpiritualBen sadece çocukluk arkadaşını üç yıl sonunda unutmuş liseli bir kızdım. O geri geldiğinde ne bileyim birine imzalattığım bir kağıtla onun sayesinde elbise giyeceğimi? İkizimi ve babamı ararken onun benim çocukluk arkadaşım ve babamın tamamen bir or...