Yeşim Akkaya
Ahenk şarkı dinlemeye döndüğü zaman ben de kitabıma döndüm. Hamak tam pencerenin yanındaydı ve Ahenk bunun avantajını kullanarak dışarıyı izliyordu. Kitabımın son sayfasını da okudum ve ayracını içinden çıkarıp kitabı kitaplığa koydum. Ahenk başını bana çevirdiğinde derin bir nefes verdim.
"Birlikte bir şeyler yapmak ister misin?" gülümsedi ve müziği durdurup kulaklıklarını çıkardı.
"Yeni bir dizi mi bulsak?" diye sorduğumda düşünmeye başladı.
"İnstaible dizisini izledim ama keyifli bir dizi, birlikte izleyebiliriz!" ben de gülümsedim ve kumandayı ona verip aşağı indim. Gül ablanın yanından geçtim ve elime mısır alıp patlattım. İki tane de rakı bardağı aldım. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Gül abla elime bir tabak meyve tutuşturdu.
Yukarı geri çıktığımda Ahenk oturmuş biriyle yazışıyordu.
"Hayırdır, kız arkadaş mı buldun?" gülümsedi ve yazdığı mesajı gönderdi.
"Daha varamamışlar, arabaların benzini bitmiş, burası da alışveriş merkezine biraz uzak... Yani biraz geç gelirler!" dediği zaman gülümsedim. Eline odadaki küçük dolaptan bir şişe rakı ve su çıkardı. Bardaklara doldurduk ve diziyi başlatıp kurulduk.
Doğa Derin Görmez
Erkek cemiyeti sağolsun metroda sürünüyorduk. Kalabalık olduğundan aramızda mesafe de vardı. Önümüzde birkaç erkek vardı ve sürekli bize bakıp gülüyorlardı. Ceyda, kırmızı bir tişört ve kırmızı pantolon giymişti. Ruju, topuklusu kırmızıydı ve saçlarını dalgalandırıp açmıştı. Hayat ve Ekim gökkuşağı desenli tişörtle siyah şort, beyaz ayakkabı, kahverengi ruj sürmüşlerdi ve saçları dağınık topuzdu. Sezen beyaz bol tişörtle siyah şort giymişti, dudağında pembe ruj, ayağında beyaz ayakkabı vardı. Melek de laciver tişört ve şort, ayakkabı, çanta, şeffaf nemlendirici sürmüştü. Kayra da tamamen beyazdı, dudağında hafif bir ruj vardı ve hepimizin yaptığı siyah eyeliner çekmişti. Herkesin sırtında siyah, Ceyda'nın sırtında kırmızı çanta vardı.
Hepimiz duvara dizilmiştik. Melek müzik dinliyordu, Sezen Ekim ile el oyunları oynuyordu, Ekim ve Hayat birbiriyle konuşuyordu, Ceyn kendine kırmızı şeyler arıyordu ve ben de İnstaible dizisinin en muhteş sahnelerini açıp açıp izliyordum. Hele ki Patty Bladell birilerini (Özellikle o mavi gözlü uzun kahve saçlıyı demir sopayla) öldürmesini izleyip sırıtıyordum.
"Selam, ne arıyorsun?" birinin sesini duyunca başımı kaldırdım. Ceyn'i birisi duvarla arasına almıştı ve üstünde kırmızı bir tişört olduğundan Ceyda'nın onu öldürmek isteyeceği bir çocuktu. Altında mavi kot ve siyah ayakkabı vardı. Saçları boya olduğu belli bir şekilde platin sarısıydı ve gözleri de açık kahverengiydi.
"Öylesine bakıyorum!" dedi Ceyda isteksiz ses tonuyla. Sezen onu görünce gülümsemişti. Eline kulaklığını aldı ve telefonuna takıp müzik açtı. Hayırlara ola dinlediğini duyabiliyorum. Ceyda ve onun ortasındaydım. Melek de onun yanındaydı.
"Kırmızı yakışmış, e kızıl saçlarına en çok bu gider!" dediğinde Ceyn sahte bir gülücük attı.
"İsmin ne?" Ceyda istejsizce cevap verdiği zaman birisinin nefesini hissettim.
"Peki senin ismin ne?" yanımdaki çocuğa baktım. Siyah saçlıydı, gri gözleri, buğday teni ve siyah kombini vardı. Gözlerinin etkisinden bir süre çıkamamıştım.
"Doğa Derin!" dediğimde gülümsedi.
"Ben Pars! İnstaible izliyorsun sanırım, Patty Bladell gördüğüm en güzel ikinci kız, ilki sen galiba!" dediğinde diziyi kapatıp kulaklığımı çıkardım ve çantama attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk
EspiritualBen sadece çocukluk arkadaşını üç yıl sonunda unutmuş liseli bir kızdım. O geri geldiğinde ne bileyim birine imzalattığım bir kağıtla onun sayesinde elbise giyeceğimi? İkizimi ve babamı ararken onun benim çocukluk arkadaşım ve babamın tamamen bir or...