Islak çimenlere alışmış olan ayaklarım yine aynı yoldan hedefine ulaşmaya çabalarken, bu sefer farklı bir şeyler olacağından eminim. Müzik aynı, gökyüzündeki kızıllık aynı, bulutlar, dağlar, ayağımın altındaki otlar, tenimde gezinen hafif esinti, beyaz elbisem; evet her şey aynı.Ben hariç.
Ağaca doğru çekilirken kolumdaki ize bakıyorum. İz, dövme, sembol, kesik, ona ne demeliyim hala bilmiyorum. Gözlerimi bir an olsun kolumdan çekmezken, sanki havanın kızıllığını içine çekiyor. Tenimde oynaşan gökyüzünün rengi kolumda ayrı bir salınıyor.
Ağaca yaklaştığımda acele etmiyorum. Oldukça bilinçliyim. Eğer O'nu görmeye çalışırsam uyanacağımı biliyorum. Bu hiç işime gelmez. Cevaplara ihtiyacım var.
Ağacın kalın gövdesine sırtımı yaslıyorum. Aramızda sadece bu gövde var, biliyorum çünkü hafif notaların arasında onun düzenli nefeslerini fark edebilecek kadar çok gördüm bu rüyayı.
Elimin başlamasına bitişik hizada değişik sayıda bir miktar yabancı harf aralıklı olarak yerleştirilmiş, aralarında mesafe olmasına rağmen daire biçiminde oldukları anlaşılır. Bu büyük dairenin içinde birbirini kesen dört doğru parçası var, her birinin ucunda kendine has çatal benzeri çıkıntılar mevcut. Ve bu şekiller de büyük dairenin içinde küçük bir daire gibi duruyor. Büyük dairenin dışında birbirine geçmiş üç üçgen var.Hemen altındaysa iki kuş, birisi kafasını daireye doğru kaldırmışken, diğeri şeklin devamındaki ağaca doğru eğilmiş.
Ve hemen altında ağaç.
Karmaşık dalları zarifçe yükselmiş ve bazı yerlerde kıvrılmış. Etrafında birkaç çentik var. Bunun dışında dirseğimin kıvrıldığı kısma kadar uzayan kısmı ise en az ağacın gövdesi kadar uzun olan kökleri.
Müziğin kesilmediğini fark ediyorum. Asla sondaki o yavaşlayan kısma geçmiyor. Rüyalarımı bitiren benmişim demek. O'na ulaşmaya çalışarak aslında ondan kopan benmişim.
Omzumun üzerine eğilen bir varlığı hissediyorum. Bakışlarım direkt o yöne doğruluyor fakat kimseyi göremiyorum. Zihnimde çınlayan kadife gibi ama bir kadar da tehlikeli sese dikkat kesiliyorum. Bir seçimden bahsediyor. Kaşlarım çatılıyor, anlamıyorum. Bu saçma düşünceyi aklımdan atıp sadece müziği dinlemek istiyorum. Sürekli aynı şeyi fısıldıyor.
"Seçim yapmalısın..."
Bunun ne anlama geldiğini bilmek istemiyorum. Ama aklım çoktan benden istenileni kavramış. Sinirle ayağa kalkıyor ve ağacın gövdesine yöneliyorum. Bu seçimi yapmayacağım.
Ağacın arkasına ilerlemeye başladığımda müzik kayboluyor, uyanıyorum.
Sakince gözlerimi araladığımda güneş çoktan doğmuştu. Uzun bir sürenin ardından tekrar güneşi görebilmiştim. Hava bu aralar bir açıyor bir kapanıyordu. Yatakta doğruldum ve ayaklarımın soğuk parkeyle buluşmasıyla hafifçe titredim.
İlk defa rüyamda farklı bir şey olmuştu, bu kesinlikle üzerinde durmam gereken bir şeymiş gibi geliyordu. Hala alışamasam da varlığını kabullendiğim damgaya kaydı gözlerim. Kesinlikle bir şeyleri değiştirmişti. Bunun lehime mi yoksa aleyhime mi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat bir şeyler öğrenmek istiyorsam tek cevap kaynağım o olabilirdi.
Kısa bir duş alıp vakit kaybetmeden hazırlandım ve okula gitmeyeceğim için ayaküstü bir şeyler atıştırdım. Evden çıkarken saat henüz sabahın yedisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAHZA
FantasyBileğindeki henüz kızarıklığı geçmeyen dövmeye baktı; kolundan eline doğru uzanan ve damarlarının tam üzerinde dallanıp budaklanan ağaca... Dövme demek basit kalırdı aslında, kolundaki şey her neyse resmen etine kazınmıştı ve vücudunu terk etmesi i...