İyi okumalar! Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Uyandığımda hala Öniz'in yatağındaydım. O henüz uyanmamıştı. Camdan sızan ay ışığı yerini güneşin parlak ışığına bırakmıştı. Uykulu gözlerle etrafa baktım. Oldukça basit bir odaydı. Benim kaldığım odadan bile basitti hatta. Koyu renk ahşap mobilya takımından ve yerdeki krem rengi tüylü halıdan ibaretti. Gözlerim dün gece Öniz'i bulduğum köşeye kaydı. Tahmin ettiğim gibi taş zeminde kan damlaları vardı.
Yerimde doğrularak Öniz'e baktım. Onu yeni gören biri için oldukça ifadesiz sayılsa da bana göre huzurluydu. Ten rengi düzelmiş gibiydi. Beyaz teni dün geceye nazaran daha canlıydı. Onu uyandırmamaya dikkat ederek örtüsünü kaldırdım ve sargılara baktım. Her şey yolunda görünüyordu.
"Günaydın."
Ondan duymaya alışkın olmadığım bu cümleyle kaşlarım memnunca havalandı.
"Günaydın. Nasılsın?"
"İyi. Beklediğimden daha iyi aslında."
Yatakta doğruldu. Yastığını düzeltip oturmasına yardım ettim. Ellerini saçlarının arasından geçirdikten sonra söze başladı.
"Merağını giderme zamanı. Nereden başlayayım?"
"Bilmiyorum. En başından sanırım?"
"Ben geçidi koruyan nöbetçilerden bir tanesiyim. Benim gibi daha ne kadar var tam olarak bilmiyorum tabi. Evrenler arası geçiş eskiden sadece ağaç ile sağlanırdı. Bu da bizim için bir kolaylıktı çünkü tam olarak nereyi koruyacağımızı bilirdik. Fakat geçen zamanın ardından güce sahip birçok kişi için ağaç yetersiz gelmeye başladı. Çünkü ağaçtan geçebilmek için konseyin onayını almak gerekir. Onayı almak içinse gerçekten iyi bir sebebin olmalıdır. Denemeye başladılar, ağaçtan geçmek o tür insanlar için zor olmaya başlamıştı. Özellikle Talia olayından sonra önlemler kat kat artırıldı. Bu yüzden bazıları evrenler arası geçişteki birtakım yırtıkları bulmaya başladı."
"Bilgisayarlardaki gibi," dedim. "Bir tür yama gibi mi?"
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum. Bunlar evrenlerin arasında bulunan ve konseyin haberinin olmadığı boşluklar. Biz yırtık demeyi tercih ediyoruz. Bulduklarımızı kapatıyoruz ama onlar gün geçtikçe artıyor gibi. Kullanıldıkça evrenler arasındaki düzene de zararları oluyor. Bir şekilde sıradan bir insan denk gelirse ölümüne bile sebep olabilir. Ya da türlü zaman aksaklıklarına. Her evrende zaman farklı işler. Örneğin burada gündüzü yaşıyorken başka bir evrende geceyi yaşarız."
"Peki ya burası? Burası tam olarak neyi temsil ediyor?"
"Burası bir nevi benim evim sayılır. Belli bir yaştan ve görevim verildikten sonraki evim yani. Her nöbetçiye arasında durması gereken iki evren verilir. Ben senin ve kendi evrenimin arasındaki bu noktadayım. Kullandığımız o büyük kapı da her nöbetçide mevcuttur. O kapı sayesinde koruduğumuz evrenlerin ağaca olan bağlantısını sağlarız. Yeri değişmeyen tek şey ağaçtır. Ve yaşam ağacı aynı anda birçok evrende bulunmadığından başka evrenlerden ona ulaşmanın yolu biz nöbetçilerden ve kapılarımızdan geçer."
"Madem kapılarınız bizi ağaca taşıyabiliyor, neden direkt olmak istediğimiz evrene taşımıyor?"
"Akıllıca bir soru. Bu güce ve yetkiye sadece nöbetçiler sahiptir. Sıradan insanlar ya da gücü ne olursa olsun herhangi bir varlık, yanında bir nöbetçi olmadığı sürece bunu başaramaz. Ki konseyin kararına göre de bir nöbetçinin başkası için kapısını kullanması büyük yasaklardandır. Nöbetçiler tarafsız olmalıdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAHZA
FantasyBileğindeki henüz kızarıklığı geçmeyen dövmeye baktı; kolundan eline doğru uzanan ve damarlarının tam üzerinde dallanıp budaklanan ağaca... Dövme demek basit kalırdı aslında, kolundaki şey her neyse resmen etine kazınmıştı ve vücudunu terk etmesi i...