Parmaklıkların ardında yerleri paspaslayan genç adam çoğu erkek gibi sakal bırakmış, uzamaya başlayan yağlı saçlarını yana yapıştırırcasına taramıştı. Kalın camlı kemik gözlükleri bir ara kırılmış, kırılan yer beyaz elektrik bandıyla savsakça sarılmıştı. Eski, tiftik tiftik olmuş paltosu yamalar ve lekeler içindeydi. Paralı askerler onun yanından geçerken yere tükürdüler. Genç adam sinirle onlara bakıp, itinayla sildiği kısmı yeniden temizledi. Uzaklaşan paralı askerler topal ve kambur genç adamı gösterip diğerini dürterken, "Sana demiştim bildiğin deli," dedi ve gülmeye devam etti. Genç adam onların ardından, "Deli falan değilim tamam mı. Sadece titizim," dedi dalgalı ve alıngan bir sesle. Parmaklık ardındaki mahkumlar ona bakıp, başlarını salladılar. Genç adam aceleyle onlara, yere ve paralı askerlere aceleci hareketlerle bakıp yeri silmeye devam etti.
Paralı askerler koridorun sonundaki iki nöbetçinin beklediği hücreye geldi. Nöbetçilerden biri belindeki anahtarları çıkartıp parmaklıklı kapıyı açtı. Paralı askerlerin ardından onlara ve onların yürüdüğü tarafta oturan bahtsız genç kadına bakıp iç geçirdi. Bakışları boştu, saçları bir makineyle düzensizce, kısa kesilmişti. Eski bir mont, parçalanmak üzere olan botlar ve kullanılmış, eski pantolon giyiyordu. Ellerini koltuk altlarına sokmuştu, ileri geri sallanıyordu.
Beatrice bir ayda üçüncü kez yer değiştirmişti. Yeni hapishanesi bir apartmandan bozma ceza eviydi. Pencerelere demir parmaklık ilave edilmiş, odalar, beş, altı kişilik hücrelere dönüştürülmüştü. Beatrice oturduğu eski park bankından evinin bulunduğu Barrowhill'i görüyordu. Artık paralı askerler ona tecavüz etmiyorlardı. Çünkü Beatrice onlara direnmiyor, bağırmıyor ya da çığlık atmıyordu. Kedisini zihnen her şeye kapatmış, bu da muhafızların tüm neşesini kaçırmıştı. Hücresinde üç kişi daha vardı; emekliliği gelmiş, yaşlı bir öğretmen, orta yaşlı bir avukat ve onlarla aynı yaşlarda bir telefon tamircisi. Üçünün de ortak özelliği başkanlığını ilan etmiş Alan Howard'a karşı gelmeleriydi. Avukat ve öğretmenin gelecek hafta idam edilmesi bekleniyordu. Bir iki hafta sonra da telefon tamircisi asılacaktı. Alan Howard yönetimi ele geçirdiğinden beri pek çok bina hapishaneye dönüştürülmüş, pek çok kişi idam edilmişti.
İki paralı asker demir parmaklıklı kapıya yaklaştığında avukat ve öğretmen korkuyla köşelerine sindi. Her ikisi de en az Beatrice kadar işkence görmüştü. Telefon tamircisi biraz daha cesurdu. Durduğu yerde yumruklarını sıkarak iki adama baktı. İki paralı asker Beatrice'in önüne geldi. Biri eğilip eldivenli elini kızın gözleri önünde salladı. Beatrice onların farkında bile değildi, sallanmaya devam etti. Diğer paralı asker ayağını banka atıp dirseğini bacağına koydu ve kadına doğru eğildi. "Ya," dedi. "Biz sana anlatmayı unuttuk. Bay Howard babanı buldu, şu sizin gösterişli evinizdeyken. Sen dünyayı kurtarmaya çalışırken, onu Özgürlük Meydanında serbest bıraktılar. Biliyor musun, kuduz köpek gibi ortalıkta koşuyordu. Sonunda her kuduz köpek gibi onu vurdular. Ama baya bağırıp, ağladı. Beceriksizin biri onu midesinden vurmuş. Bilirsin o zaman kolay ölmüyorlar..." dedi. Beatrice sallanmaya devam ediyordu. Diğer paralı asker gülüp, "Bunu daha önce söyleyecektin. Bu çoktan uçmuş," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi
Teen FictionBergoff Adalarını hiç duymamışsınızdır. Halkının Üç Kız Kardeş olarak andığı adalar Boston'un doğusunda yer alır. Haritalarda bulunmaz, ansiklopedilerde yer almaz. Birleşik Devletlerden bağımsız olan bu üç ada Birleşik Devlertler'in en büyük petrol...