Uçakta on üç kişi bırakmışlardı. Bunlar Londra'da yaralanmış olanlar, beş muhafız ve pilot Calcifer'den oluşuyordu. Acil durumda gerekebilir diye bir kamyon da uçakla kalmıştı. Geri kalan yirmi bir kişi Kuzey Afrika'nın kendisine has çöllerinden birinde şimdi süratle ilerleyen iki Husky ve bir kamyon uzaktan rahatça görülebilecek bir toz bulutu bırakıyordu. Juka'nın kullandığı arabanın ön koltuğunda Michael Richardson, arka koltuğunda Otto ve Alexandra oturuyordu. Aracın üzerindeki 12.7mm'lik makineli tüfeğe Mors geçmişti. Genç adam yüzüne kaşkolünü çekmiş, toz maskesini takmıştı. Scott Donovan'ın kullandığı ikinci Husky hemen arkalarındaydı. Ön koltukta John Harper, arka koltukta Jack ve Kate oturuyordu. Onların Ağır Silah Operatörü Eric'di. Eric boynundaki dahili telsizin mandalına basarak, "Orada bizi ne bekliyor?" diye sordu. Michael kendi telsizine dokunarak, "Güzel soru," diyerek arkasına dönüp Otto'ya baktı. Otto çevresine bakarak, "Pek emin değilim," dedi. "Nihayetinde ben bu şehre en son geldiğimde buralarda deniz vardı."
Michael tek kaşını kaldırıp, Otto'ya baktıktan sonra iç çekerek, "Her şey olabilir, hazırlıklı olun," diye homurdandı.
Araçlar dağlık araziye geldiklerinde ister istemez yavaşladılar. Kızıla yakın tondaki toprak ve kaya örtüsü görünürdeki her yeri kaplıyordu. Yol olarak kullandıkları dar geçidin iki tarafı dikleşen kayalık duvarlarla kapandığında araçların sesleri yankı yaparak uğuldamaya başlamıştı. Yol git gide daraldığında Michael diğerlerinden farklı mavi bir kaya gördüğünde araçları durdurdu. Juka merakla ona bakınca, "Bundan sonrasını yürüyeceğiz," dedi. Araçların tepesinde gidenler, özellikle kamyondakiler araçlardan atladığında üzerlerinde yolun tozu resmen akmıştı. Michael Her araç için bir nöbetçi bıraktı.
Mavi kaya ortalama bir petrol varili genişliğinde ve üç, belki dört metre genişliğindeydi. Arkasında bir toprak yığını ve kayalar vardı. Michael onlara başıyla mavi kayanın ardındaki yığını işaret ederek, "Bundan sonra ilerleyeceğiz?" dediğinde Karga etrafına bakarak, "Ne kadar?" diye sordu.
Michael gözlerini kısarak düşündü ve "İki bin adım kadar," dedi.
Karga başıyla çaprazındaki sarı, kısa saçlı, uzun boylu, genç adama "Tony," dedi. "Gözcüyü gönder."
Tony başını sallayarak sırt çantasının altından bir bel çantası kadar büyüklüğü olan paketi çıkardı. Bu su geçirmez paketten katlanarak ufaltılmış, harici ana bellek büyüklüğünde bir hava aracı çıkardı. Hava aracının altında akıllı telefona benzeyen bir ekran vardı. Bunu koluna takan genç adam insansız hava aracını çalıştırdı. Sinirlenmiş bir yaban arası gibi vızıldayan hava aracı havalanırken genç adamın kolundaki ekrana görüntü gelmeye başladı. Genç adam hava aracını hızla tırmanacakları kayalığa yolladı. Kayalığın üzerinden geçip giden hava aracı gözden kayboldu. Genç adam ona sadece ilerle emri verdi. İHA bundan sonra hep belirli yükseklikte kalacak ve onlara önden yolu gösterecekti. Küçük ekranda göründüğü kadarıyla İHA tıpkı grubun hazırlandığı gibi bir kanalda ilerliyordu sadece kanal biraz daha dardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi
Ficțiune adolescențiBergoff Adalarını hiç duymamışsınızdır. Halkının Üç Kız Kardeş olarak andığı adalar Boston'un doğusunda yer alır. Haritalarda bulunmaz, ansiklopedilerde yer almaz. Birleşik Devletlerden bağımsız olan bu üç ada Birleşik Devlertler'in en büyük petrol...