Meclis Belediye Başkanı'nın tüm idari yetkisini Carolyn'e devretmişti. Bu devir kısa süreli bir durumdu. Carolyn adaların güvenliği sağlanıp, adalar seçime hazır olunca hakları iade edecekti. Herkesin gergin sinirleri sokaklar tam olarak temizlendiğinde yatışmaya başlamış, adalar arasındaki iletişim ve ulaşım sağlandığında yüzler gülmüştü. Belediye hizmetleri hızlıca devreye girip yollar, sokaklar temizlenmiş. Ölenlerim kimlikleri belirlenip, hızlıca defnedilmişti. Adada kontrol sağlanalı üç gün olmuştu. Doktor artık Beatrice'in eve gitme konusunda izin vermişti. Beatrice yorgunca arabanın camından dışarı baktı. Villalarının giriş kapısında onları bekleyen iki koruma kendisini görünce ellerini kaldırıp selam verdiler. Beatrice başını çevirip arabayı kullanan Jack'e, "NeXco'nun adamları nerede?" diye sordu.
Jack arabayı bahçeden villanın girişine doğru sürerken, "O gece villa girişindeki adamlar öldürülmüş, bahçe kapısındakiler kaybolmuşlar. Ölenler Jan Paul'le Genel Merkezden gelenlerdi öyle değil mi?" diye sordu. Neredeyse üç gündür Beatrice'in yanından hiç ayrılmamıştı.
"Evet," dedi Beatrice. Bahçe kapısındaki korumalar şirketin adadaki güvenlik görevlilerinden seçilmişti. Onları eskiden Alan Howard yönetiyordu. Aynı anda aynı şeyi düşünüp, "James'in babası..." diyen Jack arabayı kapının önünde durdurdu.
Beatrice yavaşça doğrulup arabadan inerken Jack çoktan arabadan inmişti. Beatrice'in inmeye çalıştığı kapıyı açıp genç kadın daha itiraz bile edemeden onu yavaşça kucağına aldı. Beatrice ona şaşkınlıkla bakarken villa kapısına geldi. Kapıyı orada duran korumalardan biri açtı. Jack içeri girerken Beatrice onun kokusunu usulca içine çekip yavaşça Jack'e sarıldı. Ev Jan Paul'e yapılan saldırıdan sonra toplanmıştı. Jack onu yatak odasına götürdü ve yavaşça yatağına yatırdı ama Beatrice onu bırakmadı. Jack ve Beatrice'in gözleri birbirine kitlenmişti. Jack yavaşça ona yaklaştı ve kapı çaldı. Beatrice kendisini geriye çekerken, Jack de bir anda doğrulmuştu.
Korumaların girişlerine telefon açıp, kendilerine bilgi vermeden izin verebileceği çok az insan vardı. Bu yüzden Jack elini silahına atmadan kapıyı açtı. Genç adam Tina ve Alexandra'yı karşısında bulduğunda çok şaşırmamıştı. Tina omzunda Jack'in kendisine bıraktığı sırt çantasını taşıyordu. Gülümseyerek, uzanıp Jack'e sarıldı ve onu dudağına oldukça yakın bir yerden, ama yine de yanağından sayılacak bir yerden öptü. Üç gün boyunda bir kaç kez uydu telefonundan görüşme şansı yaklaşmışlardı. İçeri girerken, "B. odasında mı?" Tina etrafına bakarken. Jack gözlerini kısarak Tina'yı inceliyordu, bir şeyler değişmişti. Tina yeniden kişiliğinin merkezini koruyan maskesini ve zırhını kuşanmıştı. Eski kibirli ve kendine güvenen Tina geri gelmişti. İçeri onun arıdan giren Alexandra'ya gülümseyerek başını sallayan Jack, "Yukarda," dedi Tina'nın kendisine uzattığı çantayı alırken.
Beatrice kapıdan giren Tina'yı görünce tıpkı Tina gibi gülmeye ve aynı zamanda ağlamaya başlamıştı. Garip bir durumdu ama Jack kadınları zaten hiç bir zaman anlamamıştı. Beatrice gözlerindeki yaşları silerken Jack'e baktı. Bu bakış Jack'e nedense orada fazla olduğunu hissettirmişti. Genç adam boğazını temizleyerek, "Ben size kahve filan yapayım," diye mırıldanarak odadan çıkınca Tina, Beatrice'e merakla baktı. Beatrice ciddiyetle gözlerini Tina'nın gözlerine kilitleyerek, "Onu buldum," dedi. Tina bir an Beatrice'in kimi bulduğunu anlayamamıştı. Merakla başını yana yatırarak, "Kimi?" diye sorunca Beatrice elini yavaşça Tina'nın çenesinin altında kalan yara izlerinden birine götürüp, "Bunu yapanı," diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi
Novela JuvenilBergoff Adalarını hiç duymamışsınızdır. Halkının Üç Kız Kardeş olarak andığı adalar Boston'un doğusunda yer alır. Haritalarda bulunmaz, ansiklopedilerde yer almaz. Birleşik Devletlerden bağımsız olan bu üç ada Birleşik Devlertler'in en büyük petrol...