Liman oldukça hareketliydi, devamlı olarak kamyonlarla silahlı adam ve kadınlar geliyor, neredeyse her boydan gemilere bindirilip gönderiliyorlardı. Beatrice limanda bu hareketliliği izliyordu. Uzun montunun yakası samur kürkündendi, başında Rus stili bir kalpak vardı. Soluk yüzü yara izlerine rağmen insanın içini titretecek kadar güzeldi. Newmain'de ki savaş tüm gücüyle sürüyordu. Geçitten gelen iblislerin sanki ardı, arkası kesilmiyordu. Vakıf savaşçıları en sonunda yorulmuş, mühimmatları azalmıştı. Şimdi diğer adalar onlara destek yolluyordu. İlk çarpışmalardan haftalar sonra yeni bir akın başlamıştı. O zamana kadar geçit sessizliğini korumuştu. Meclis bu zaman içinde geçidin parçalara ayrılmasını tartışmış, mağarayı yıkmayı konuşmuştu. Ancak kimse harekete geçmemişti. Beatrice meclisteki tüm grupları tek tek dolaşarak en azından bir ordu oluşturup Newmain'e yerleştirme konusunda neredeyse yalvarmıştı ama bir sonuç elde edememişti.
Ancak birkaç gün önce geçit yeniden hareketlenmiş ve içinden çıkan dev savaşçılar büyük kayıplar vermelerine rağmen Vakıf savaşçılarını kasabaya kadar püskürtmüştü. Bu aldıkları ilk ve en önemli yenilgiydi çünkü şimdi geçitten orduları istedikleri gibi çıkıyor, çıktıklarında dar olsa da istedikleri gibi alana yayılabiliyorlardı. Savaş zorlu ve yıkıcıydı. Kasaba hızla tahliye edilmiş, oradan gelen mülteciler anlattıkları korku hikayeleriyle meclisi hareket etmeye ikna etmişti. Şimdi limandan uzaklaşan gemiler en azından ateş etmeyi bilen, biraz cephaneleri olan ada halkıydı. En iyi yüz adamın kırkı bir denizaltıyla gitmiş, geri kalan altmışı gizlice meclisten habersiz Newmain'e yollanmıştı. Şimdi sevk edilen gönüllüler iki yüz kişiden oluşuyordu ve tamamen bu seçkin kuvvete destek oluşturmak için gidiyorlardı. Beatrice'in bir korumasının da söylediği gibi aslında bir savaş kapasiteleri yoktu. Sadece U47 görevini tamamlayıncaya kadar iblisleri Newmain'de tutmaları gerekiyordu. Sonra ada tahliye edilecekti. Beatrice ister istemez bakışlarını doğuya, Jack'in olması gerektiği yöne çevirdi. Uydu telefonuyla son konuştuklarında Londra'ya varmak üzere olduklarını söylemişlerdi. Montunun yakasını kaldırıp onu bekleyen arabaya geri döndü. Ellerinden geleni yapmışlardı. Artık U47 ve mürettebatının işleri hızlı yapmasına bağlıydı.
Times nehri neredeyse ortasına kadar konmuştu. U47 yavaşça nehirde yükseldi. Tüm güvertesi suyun üzerine çıktığında kapakları hızla açıldı. Önce U47'nin mürettebatı çıktı ve denizaltının su üstü silahlarını savaşa hazırladı. Hemen ardından Kırmızı ve Mavi timler yukarı çıktı. Deniz altının arkasındaki demir mazgallardan oluşan kapakları açtılar ve oradan paketlenmiş haldeki Zodyak botları çıkardılar. Botların üzerindeki kilitleri açıp onları dolduracak hava tüplerini çalıştırdılar botlar hızla şişti. Bu sırada çıkartılan motorlar botların arkasına takıldı ve takımlar iki gruba ayrılıp Zodyaklarla karaya çıktı. Bu donanım ve hazırlıkların tamamı afetten önce Nikaragualı uyuşturucu kaçakçılarının Amerika Birleşik Devletlerine saf eroin sokmak için hazırladıkları şeylerdi. Ama hayat sürprizlerle dolu öyle değil mi? Son takımı çıkardıktan sonra takımlar şehre çıkan merdivenlere yöneldi. Herkes çatışmaya hazırdı ama neredeyse hiç ses yoktu. Michael Richardson etrafa bakıp Karga'ya işaret verdi. Karga denizaltıya döndü ve telsizine bakıp, "İyi yolculuklar beyler..." dedi. U47 su üstü silahlarını yerlerine yerleştirdi, mürettebat denizaltının içinde kayboluncaya kadar kara takımı çevreyi ve onları korumaya devam etti. U47 geldiği gibi usulca nehrin soğuk sularında kaybolurken Alexandra kutup montunun kapüşonunu katarak, "Garip," dedi. "O konserve kutusunu özleyeceğimi düşünmezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi
Novela JuvenilBergoff Adalarını hiç duymamışsınızdır. Halkının Üç Kız Kardeş olarak andığı adalar Boston'un doğusunda yer alır. Haritalarda bulunmaz, ansiklopedilerde yer almaz. Birleşik Devletlerden bağımsız olan bu üç ada Birleşik Devlertler'in en büyük petrol...