Gece saat ikide çalan kapıyla uyanan Jack yastığının altındaki kırk beşliği ile aşağıya indi. Sadece basketbol şortu giymiş olan adamın vücudundaki yara izleri loş ışığa rağmen belli oluyordu. Kapıyı açan genç adam Karşısında Calcifer'i görünce merakla tek kaşını kaldırdı. Kurtlardan biri olan genç adam sarı uzun saçlarını her zaman ki gibi geriye doğru toplamıştı. Favorileri çenesine kadar uzamış genç adam gülerek ona göz kırptı ve "Naber ahbap?" diye sordu. Asıl adı Steven genç adam grubun pilotuydu. Neredeyse yer zaman neşeliydi.
Jack tek kaşını kaldırarak, "Bu saatte bunu sormak için gelmemişsindir her halde," homurdandı. Jack kapıdaki korumalara bakarak. Ama kapıda bekleyenler düşük rütbeliydi ve Calcifer'i durdurma gibi bir şansları yoktu. "Carolyn seni ve Bayan Hallburn'u Kuleye çağırıyor," derken Beatrice merakla merdivenlerden indi. Üzerinde gri kaslı göbeğini açıkta bırakan bir tişört, altına da kısa bir şort giymişti. Saçları darmadağınık ve yarı uykulu olmasına rağmen o kadar güzel görünüyordu ki Calcifer'in kaşları hayret ve takdirle kalktı. Islık çalmamasının tek sebebi Jack'ten burnunun üzerine bir yumruk yemek üzere olmasıydı. "Ne oluyor?" diye sorarken uyku sersemi bir şekilde geriniyordu. Yatarken sutyen giymemişti ve tişört tahmin ettiğinden daha kısaydı. Dolgun göğüslerinin alt kısmı görününce Calcifer'in gözleri büyümüş Jack de aceleyle kapıyı yarıya kadar kapatırken, "Carolyn bizi bekliyormuş," dedi çabukça.
Bu sırada Calcifer kapının ardından kafasını uzatmaya çalışıp, "Acilmiş," dedi gülümseyerek.
Beatrice, "Ah, o zaman giyineyim," diyerek merdivenlere döndü. Beatrice'in kalçalarına tam oturmuş şortuna ve bacaklarına bakan Calcifer her hecenin üzerine basarak, "Howl seni şanslı piç..." diye fısıldadı. Bu sırada Beatrice yukarı çıkarken merdivenlerden Tina ve Alexandra indi. Tina kısa bir gecelik, Alexandra da bir erkek gömleği giymişti. İkisi de merakla, "Ne oluyor?" diye sorarken Calcifer, "Ulu tanrım," diye inledi.
Bir kaç dakika sonra Jack ve Beatrice hazırlanmış, onları bekleyen zırhlı araca binmişti. Ön koltuğa oturan Jack ona sırıtan Calcifer'e, "Kapa çeneni," dedi sertçe.
"Bir şey demedim ki."
"Düşünüyorsun, duyuyorum," diye homurdandı Jack.
NeXian plazada hazırlanmış izleme istasyonu Kule ismini hak ediyordu. Bulundukları yerden şehrin tamamı rahatça görünüyordu. Jack uzun masanın yan tarafındaki koltuklarından birinde oturuyordu. Hemen çaprazında Karga, onun karşısında Gölge oturuyordu. Beatrice Carolyn'in yanındaki koltuktaydı. Jack New York'tayken Beatrice'in Carolyn'e yardım ettiğini öğrenmişti ama şimdi bunu izlemek ona daha garip görünüyordu. Beatrice'in karşısında yaşlı bir adam vardı. Toplantı odasına girdiklerinde de masada orada olan adamın Carolyn'in eski bir arkadaşı olduğunu biliyordu. Adı Herberg gibi bir şeydi, Herberg, Carolyn gibi önündeki kağıt tomarının içine gömülmüştü. Toplantı odasının jaluzileri indirilmişti. Tavandan gelen bir kaç ışık odayı hafifçe aydınlatmıştı. Masanın ucunda oturan Carolyn elindeki kağıtlara bakıp, "Bize ne görmemiz gerektiğini anlatır mısın Peter? Bir de neden gecenin üçünde yatağımızdan kalktığımızı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi
Genç KurguBergoff Adalarını hiç duymamışsınızdır. Halkının Üç Kız Kardeş olarak andığı adalar Boston'un doğusunda yer alır. Haritalarda bulunmaz, ansiklopedilerde yer almaz. Birleşik Devletlerden bağımsız olan bu üç ada Birleşik Devlertler'in en büyük petrol...