Medyadaki şarkı bu hikayeyi yazma sebebim. Bu kilibi izlediğim anda aklımda böyle bir hikaye belirmişti. Bende geçen sene bu hikayeyi yazmıştım. Şimdi ise bazı arkadaşlarımın zoruyla buraya geçiriyorum. Umarım hikayeyi okurken zevk almışsınızdır ~🐙
-----------------------------------------------------------
Birlikte parkta buluştuk, lunaparka gittik, okul klübü ve ek ders, ne kadar birlikte olmasakta sahil...
Amy ile buluşmaya karar vermiştik. Çarşamba günü öğleden sonra birlikte geziyorduk.
A/ - Solgun görünüyorsun. İyisin değil mi? Gerçi artık kendi kendine konuşmuyorsun.
B/ - Doğru, sadece kendi kendime konuşuyordum. İyiyim.
A/ - Chris miydi neydi?
B/ - Sanırım, pek hatırlamıyorum.
Hafif tebessüm ve bu tanıdık duyguyla, tabiki hatırlıyordum. Ama artık bunun pek bir önemi kalmamıştı sanki? Hatırlasam ne olucaktı.
Birlikte eski mekânımız manga kafeye uğramadan yapamamıştık. Amy yüzünden. Açıkçası kitapların yüzüne bakmam midemi kaldırıyordu. Önüme hikayeye başlama sebebim gelmişti. "Sonbahar yaprakları" adındaki manga. Gözlerimi gezdirdikten sonra yazara bir baktım.
"Ian"
İstemeden yüksek sesle söykemiş olmalıydım. Amy bana dönerek:
A/ - Ah doğru birinin adıda Ian'dı. Hatırlamadığını sanıyordum. Diğerleri neydi?
B/ - Ryan, Mike, Elliot.
A/ - Aynen.
Bu kadar çabuk kabullenmem beni şaşırtıyordu. Daha bir hafta önce hepsiyle vedalaşırken salya sümük ağlıyordum. Şimdi ise arkadaşıma hatırlamıyorum bahanesini sunuyordum.
Akşam biraz kitap okuyup uyumaya hazırlanıyordum. İçime birden çizme isteği dolmuştu. Aklıma onlar geldi. Ama yalnızca davranışları. Kısa süre olmasına rağmen yüzlerini hafif unutmaya başlamıştım. Eğer bir gün daha geçse yüzlerinin hepsini unutacaktım. Bu beni endişeye sokuyordu. Unutmak istemiyordum. Bir zarfın içine koymak ve aklıma estiğinde o zarfı açıp fotoğraflara göz gezdirmek.
Bu yüzden aklımda kaldığınca yüzlerini kağıda döktüm. Yanlarına ise adlarını yazdım. Tam parktaki sahneyi çizdim.
"Ian, Chris'e söyleniyor. Ryan ise Ian'ın yanında, onu susturmaya çalışıyor. Mike masada ona yakıştırmayacağum şeyler söylüyor. Elliot diğer bankta uzak jöle yiyor. Ben ise tam karşılarında onlara bakıyorum..."
---
Rehberlik hocası beni odasına çağırmıştı. Bu yazdan sonra artık son sınıf olup sınava girecektim. Hedeflerle ilgili konuşacaktık. Dönemin başında doldurduğumuz kağıt şimdi hocanın elindeydi. Biraz inceledikten sonra:
- Demek doktor olmak istiyorsun.
- Vazgeçtim.
- Neden? Karnen gayet iyi. Hatta ilk sınavların gepsinde derece yapmışsın.
- Nereyi istediğimi sınavdan sonra düşüneceğim. Sadece tıpa odaklanıp diğer potansiyel kapıları kapatmak istemiyorum.
- Sözelci mi olucaksın. Öncesinden farklı olarak dramatik konuşuyorsun ve edebiyat yapıyorsun.
- O da bir kapı hocam.
Başta böyle konuşursam birinin yüzüme vuracağını sanıyordum. Oysaki hocamız gayet sakin ve iyi karşılamıştı. Belki de kendime başkalarından daha çok baskı yapıyordum.
Sonuçta hepsine rağmen hayat devam ediyordu. Depresyon, boşluklar, hayattan zevk almama.. hepsi aynı sona çıkıyordu. Ya yolunu sen kesicektin, ki bu yalnızca vazgeçtiğin anlamına gelir, yada devam edip elinden geleni ardına koymayacaktın. Bu tür şeyler yalnızca işleri abattığının işareti, yolunu kesmek isteyen ve ya kendini biraz daha serbest bırakman (fakat tamamen iplerden kopmayacak şekilde) gerektiğinin sembolü.
Boşluk. Boşluğu dolduran ve boşaltan kişi de bendim.
Mike, Elliot, Ryan, Ian, Chris... Onlar da ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Are Dead 🌺 [BİTTİ]
Teen FictionYanaklarındaki ıslaklık kızıl, keskin güneşte daha bir belli olmuştu. Çünkü Güneş artık onun yüzüne bakıyordu. Gözleri kısılmıştı. Gözlerindeki damlalar yağmur gibi birden bastırdı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Donakaldım. Ve öylece izledim...