☆ Demian - Cassette ☆
----
Merdivenlerden aşağı iniyorum. Karanlık gittikçe üzerime çöküyor biraz da rutubet kokusu. Bu bana bir şeyi hatırlattı. Sabah ki maceramı. Tıpkı o an ki gibi. Belki gerçekte öyledir bu boşluktan gelmiş olabilirim.
Odamdan çıktığımın ardından önümde upuzun bir koridor belirmişti. Bana verilen emir aşağı inip tekrar salona gelmek olduğunu sanıyordum. Ama aşağıya uzanan koca merdivende tek boşluk yok. Kule merdivenlerini andıran yalnızca dönemeçten oluşan, iki adımlık genişliğe sahip bir merdiven. Tek ışık süzmesi bile yok. Attığım adımı dahi göremiyorum. Belki kim bilir bu bir tuzaktır.
Kendi kendime klostrofobik merdivende tartışırken ayağımı iki basamak ileri attım. Ayağım boşluğa düşünce karnımdan boğazıma kadar uyarıldım. Kanımın vücudumda dolaşımı ve benzer, hepsi sağ tarafta, çenemin ardında, boğazımdaki atar damarda yankılanmaya başladı. Düşecektim. Basamağı kaçırdım. Kalbim başıma baskı yapmaya başladı. Bu "adrenalin" di.
Bu hissi çok iyi bilirim. Her lunapark aletine bindiğimde, sınav açıklanmadan önce ve konuşurken hiddetlendiğimde, diğer bir değişle elimi kolumu kontrol edemediğimde (genelde sinirlendiğimde olur) illaki ya elim yada kolum yanımdakine sertçe vurur ve ben ardı kesilmez bir özür yağmuruna tutarım. O an tüm diğer olaylar önemini kaybader ve kendine odaklanırsın. Şunu yapsam, bunu yapsam diye içinden çıkış yolu ararsın. Sana da oldukça tanıdık geliyor, öyle değil mi?
Merdivenlerde yuvarlanmam başımı ve bacaklarımı sızlatsada kısa yol bu. Yuvarlanarak kısa sürede istediğim yere yetiştim. Tek sorun buranın buz gibi, zifiri karanlık bir zindan olması.
Yere kapaklanan halimle neler döndüğünü çözmeye çalışıyordum. Etrafımda nerden olduğunu kestiremediğim bir rüzgar uğultusu vardı. Biraz ilerden gelen insan mırıltılarına benzer ses ile karışıyordu. Bu korkunç seslere birde benimle tartışmak istediğini düşündüğün fısıltılar eklendi.
"Burdan değilsin"
"Adın Beatrice Turner"
"Bu kadar erken beklemiyordum"Boğuk ama ince bir sesti. Cümleye fısıltı ile başlayıp normal ses tonuna dömüyordu birisinin bana seslenmesine rağmen etrafımda kimsecikler yoktu.
"Hey sakın ilerleme! Nerden geldiysen oraya dön. Biraz daha ilerde şapkacının zindanı var. Oraya ulaşırsan üzüleceğim"
Dedi. Bu alışık olmayan ip ucuyla bir başıma kaldığımı düşünüyorum. Daha ileriye gitmeliydim. Her şekilde bu sese ihanet etmek zorundayım.
1. Benimle alay ediyormuş gibi kahkahalar ile konuşuyor.
2. Şapkacının yerini söylerken gerçeği söylediğine yemin edebilirim.
3. Sadece dediğinin tersini yapsam bile vicdanım rahat olur.Tanıdık olan sese güvenerek zindanın koridorlarında yürümeye devam ettim.
Önümde iki kolunu açıp, duvar oluşturan, benden muhtemelen küçük, benzer boylarda olan ve kedi kostümü giyen bir çocuk belirdi.
"Olamaz, sana bu taraftan gidemezsin demiştim!"
Dedi. Bu korktuğum ses kaynağı, şimdi ne kadar komik görünsede. Bu sefer dayanamayarak düşüncelerimi söylemeliydim.
"Hey çocuk söylesene, ben bi kostüm partisinde miyim? Yoksa direk aklımımı kaçırdım. Neden sen ve arkadaşların rahatsız edici ve kötü kostümler giyiyorsunuz. Ve de sen benden küçük değil misin?"
Sonunda tüm içimdekini dökebilmiştim. Kedi çocuk bu sitemimle geriye adım atmıştı.
"Bana niye soruyosun ki! Benim bir şeyden haberim yok!"
"O halde ipucun için saol. Şapkacının yanına gidiyorum. Artık şu lanet yerden kurtulmak ve hikayeme devam etmek istiyorum. Daha Ian'dan çizimleri bile almadım."
"Ian mı? Bu nedense çok tanıdık geldi."
Daha fazla olayı uzatmak istemedim yolculuğuma devam etmeliydim. Görmezden gelerek yürümeye başladım.
O an arkamdan kedi kostümlü çocuk mırıldandı fakat ben net duyamadım.
---
"Buldum! Ian sanırım şapkacının diğer adıydı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Are Dead 🌺 [BİTTİ]
Подростковая литератураYanaklarındaki ıslaklık kızıl, keskin güneşte daha bir belli olmuştu. Çünkü Güneş artık onun yüzüne bakıyordu. Gözleri kısılmıştı. Gözlerindeki damlalar yağmur gibi birden bastırdı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Donakaldım. Ve öylece izledim...