" Sevgili günlük;
Hani hatırlıyor musun? Boşluk beni ele geçiriyor yazmıştım yaklaşık 2 ay filan önce. Boşluk dediğimiz şey tam nedir bana hatırlatır mısın? Her şey elimizde midir, o dolduramadığım şey
-boşluk- neydi?
Bunu yazıcağım aklıma gelmiyordu ama anlıyorum ben değişmişim. Boşluk dediğim alanda artık bir çiçek yaması var ve kesinlikle o çiçek açmış. Bunun nasıl olduğuna şimdi biraz anlam verebiliyorum. O çiçek için; hikayem bir toprak, hikaye vasıtasıyla tanıştığım kişilerde ( Ian, Chris, Ryan, Elliot) su adeta. İçimdeki çiçeğin gittikçe açtığını, beni sardığını, mutlu ettiğini biliyorum... "--------------------------------------------------------
Yine etüte gitmediğim bir gündü. Manga kafenin yolunu tutmuştum. Kavşaktan geçerken birden önüme çıkan kişiyle tir tir titremeye başlamıştım. Bu Dean'dı. Oldukça sinirli görünüyordu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki.. Dehşete düşmüştüm.
-Burda napıyosun senin dersine gitmen gerekmiyo muydu?!
Verebilecek cevabım yoktu. Beni yakalamıştı en hazırlıksız halimde. Tek seçeneğim kaçmaktı. Üzerime yürümeye başlar başlamaz topuklamıştım. Yürüdüğümün ters yönüne son sürat koşuyordum. Hiç bilmediğim sokaklardan geçiyordum. Kaybolmuştum. Abimin beni takip edip etmediğini kontrol etmek için başımı çevirdiğim anda birine çarpmıştım. Sert bir çarpıştı. Yol asfalt deildi ve biraz da cam kırıkları vardı. Gerçekten bizim mahallede böyle bir yer olduğunu yeni görmüştüm.
Çarpışmadan sonra ikimizde yere kapaklanmıştık. Elimde ve dizlerim de yaralar oluşmuştu. Çarpıştığım kişi bana el uzatıyordu. Pek yaralanmış görünmüyordu ama dirseği kanıyordu. Bana;
- iyi misin abla?
Benden 3 yaş küçük filan görünüyordu. Zayıf, biraz da uzun boylu olmasına rağmen yüzünde hala çocuk siması vardı. Endişelenmişti. Saçları açık kahverengiydi. Devam etti;
- Şu sokakta küçük bir market olmalı orda yarabandı ve gerekli malzemeleri alabiliriz istersen.
- Tabiki.
Yaralarımızı tedavi ettikten sonra ondan kavşağa giden yolun nerede olabileceğini sormuştum, o da tarif etmek yerine beni kavşağa kadar bırakmıştı.
- Eğer bir sorunuz yoksa izninizle dersime gitmem gerekiyor.
- Teşekkürler yolu gösterdiğin için. Ve fazlasıyla naziksin teşekkürler.
Giderken elimizi sallıyorduk. Çok nazik ve çok tatlı bir çocuktu.
______________________________________
Eve gelmeden olacakları düşünüyordum. Ne diyecektim Dean'a?
"Ben geldim" diye eve girmiştim. Biraz girişte bekledim evden hiçbir ses yoktu, belli ki evde deillerdi. Derin bir nefes aldım. Odama ilerliyodum. Kapıyı açtığımda abim önümde dikiliyordu. "Rahatlamazdım ben olsam" dedi. Hiç bitmeyecek bir konuşma başladı.Dean ile konuşmamızı hiç düşünemeyecek kadar yorgundum. Onun öğütler yağmurunda şemsiyemi kaybetmiştim, yalnızca yağmurlukla savunabiliyordum kendimi. Beni en vururabilecek bir şey bulduğu için heyecanından ölüyor olmalıydı. Bende açıkçası korkuyordum. Çünkü en kötüsünü yapabilirdi. Anneme ve babama söyliyebilirdi üstelik abartarak. Ben kendimi savurmak için ne diyecektim? 'Beni özgür ruhlu çocuğunuz olarak kabul edin!' Ve ya 'evet, sapık gibi okulumda ilgimi çeken birkaç çocuğun hikayelerini yazıyorum' mu? Bunları düşünücek kadar kafayı yemiştim ve çoktan doymuştum.
Pazar günü boş bir gündü en azından sabahtan belliydi. Annem, abim, ve de babam evdeydi. Bu durumdan kaçmak için kendimi dışarı atmıştım. Mahallede ki parkta oturmuştum.
Oturduğum bankın arkasına birisi geçmişti. "Abla?" Dedi. Çarpıştığım çocuktu bu;
- İyi oldun mu abla?
- Evet sen?
Başını doğrular biçimde sallamıştı. Biraz yanıma oturmuştuk. O gün neden koştuğumdan filan bahsetmiştim. Daha sonra adını 'Mike' olduğunu dile getirdi. Ad benzerliğinden dolayı Chris'in bahsettiği kişi olabilirdi. Ama onlarla Mike'ın bir ilgisi olduğunu düşünmek istemiyordum. Eve döndüğümde her şey aynı gibiydi. Dean annemgile meseleden bahsetmemişti.
***
Ryan'ı fiziğe çalıştırıyordum. O gerçekten bu derste berbattı. Ya soruyu anlamıyordu yada yanlış yapıyordu. Ama asıl işkence soruyu anlatma kısmıydı. Yanlış yaptığını kabul etmiyor, somut kanıtlar istiyordu. Ama sonunda becerebilirsem fikrimi ona kabul ettirebiliyordum. Sonunda biraz ara vermiştik.Ryan'ın hep değişik biri olduğunu düşünüyordum yani içlerinde. Genelde ifadesiz durduğu için onun şaşırdığını görmek istiyordum. Ve sanırım ona daha çok güveniyordum.
- Biliyor musun, sizin hakkınızda hikaye yazıyorum.
İçmekte olduğu suyu fışkırtıcakken birden ağzını tutmuştu. Zorlukla yutkundu ve bana döndü:
- B-bizim?
- Sen, Ian, Elliot, Chris.
- İçinde ben ve Ian' damı var? Peki neden?
-Beni hiç arkadaşlarınla birlikte görmedin mi?
-Hayır. (Mırıldanma) zaten artık pek takılmıyoruz.
- Efendim?
- Bir şey yok. Dersi burda bitirelim.
Ve gitmişti. İçimden bir ses Ian'ın yanına gittiğini söylüyordu..
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
~Ren🐙🐙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Are Dead 🌺 [BİTTİ]
Novela JuvenilYanaklarındaki ıslaklık kızıl, keskin güneşte daha bir belli olmuştu. Çünkü Güneş artık onun yüzüne bakıyordu. Gözleri kısılmıştı. Gözlerindeki damlalar yağmur gibi birden bastırdı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Donakaldım. Ve öylece izledim...