Okulun yolunu tuttuğum pek nadir olmayan sabahlardan biriydi. Büyük bir dalgınlıkla kendimi sıramda otururken bulmuştum. Hocanın bana seslendiğini bile farketmemiş olmalıyım ki birden yanımda belirmişti. Bana 'sen ne seçtin?' Diye sormuştu. Elimdeki kağıda baktığımda kayiyer belirleme ile ilgili olduğu yazıyordu. Hiç duraksamadan kalemi elime alıp robot gibi doktor yazıyordum. Hoca beğenmiş bir ifadeyle 'Güzel bir hayal. Son senende de bu tempoda çalışırsan bu mümkün olacaktır, eminim'
Bu sözler cesaretlendirici ve canlı geliyordu kulağa. Tıpkı bir adım attıktan sonra üniversiteler ayağama gelicekmiş gibi. Güzel bir hayaldi. Özellikle hocam için sonuçta o da bi zamanlar doktor olmak istiyordu ama lisede yeteri kadar çalışmadığı için doltorluğu ucundan kaçırarak öğretmen olması gibi hem de rehberlik öğretmeni...
Fazla hayalimsi gelen bu sözlere aldanıcak kadar saf deildim. Sadece hocama gülümseyip öyle olmasını ummasını izlemiştim.Başkaları sanırım benimle aynı fikirde deildi. Ailem bana her zaman bir hedefin olmasının diğerlerinden bir adım önde olmak olarak öğütlemişti. Fakat kime baksam sayfasına kalem atmaktan korkmuyor fırça darbelerini sertçe vuruyordu. Anlamıyordum. Korkmuyolar mıydı? Diyorlardı ki ".... olamazsan puanım kesin buna tutar ..... yazmalıyım. " veya " her sıraya farklı bir meslek yazıcam, artık hangisi gelirse!" Bu laflar son derece rahatsız ediciydi. Bu insanlar hiçbiri işe yaramazsa ne yapıyorlardı? Diğer tarafta ise kağıdı boş bırakanlar ve uçuk hayalleri olanlardı.
Arkadan birisinin seslenmesiyle kağıdımı yere düşürmüştüm. Düşürdüğüm gibi June FOSTER kağıdımı kapmıştı. 'Ne seçtin' diye mırıldıktan sonra yazdığımı okumuş olacak ki ;
- Doktor mu? Aa tabi sen inektin.
- Kapa çeneni Foster, kağıdımı geri ver! Senin gibi umutsuz vaka deilim önümde bir gelecek var.
-Kendi peri masalında yaşamaya devam et.
- Sen anlayamazsın. Senin gibi ve daha fazlası kendine o kadar güveniyor ki bir şey kazanamayınca da kendini Golden Gate 'den atıyor.
Kağıdımı almaya uğraşmadan top haline getirip kafama fırlatmıştı.
Açıkçası dediklerime ben bile inanmıyordum. Saçmalamıştım sinirle. İçimdeki boşluk birden sızlamıştı.Tenefüste June FOSTER 'ın yanına özür dilemek için gittim. Çünkü ben böyle biriydim. Arkamda pişmanlık bırakmamaya dikkat ederdim. Hayatım keşkeler için fazla dar, kısa ve taşlı geliyordu.
- Ne büyük süpriz! Bu Beatrice TURNER. Bana Golden Gate 'i öğütleyen.
Tek taraflı bir konuşmadan sonra arkama bakmadan gitmiştim. Çünkü June daha doğrusu çevresinin- ama onlara arkadaş diyor- rencide edici bakışlarına maruz kalmak rahatsız etmişti. Bir gün pişmanlıktan yakınıcak da deildim. Şuan ondan özür dilemek beni daha çok rahatsız edicekti. Bu nedenle hiçbir şey söylemeden gittim.
Ek ders çıkışında, eve vardığımda tekrar dersin başına oturmuştum. Defterimi açtığımda beynimde bunu otuz kez yaptığım tekrarlanıyordu. Üstelik sadece okul başlayalı bir hafta geçmişti. Beynimdeki bu seslere aldanmayıp geç saatlere kadar çalışmıştım.☆~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~☆
Okul başladığımdan beri birkaç hafta geçmişti ve klüp seçimleri tamamlanmıştı. İlk defa geçen hafta klüblerimize gitmiştik.
Kendi rızam olmadan, ögretmenin isteği ile çevre klübüne yazılmıştım.
Ama şimdi düşününce o kadar kötü gelmiyordu. Çünkü onunla tanışmıştım.Uzun boylu ve siyah saçlıyla. Pek şaşırtmamıştı, klüble çok ilgili ve iyilik meleği tipindeydi. Benim zorla geldiğim klübe millet güle oynaya geliyordu.
Yanında 'sessiz' olarak adlandırabileceğim, biraz daha kısa, kahverengi saçlı biri vardı bu kişide tahmin ettiğim gibi okulun giriş kapıdındaki gruptandı. O da benim gibi klübepek adapte olamamıştı. Bu tek başıma olmadığımı hissettirmişti bana.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Hafta sonu bir arkadaşımala buşuşacaktım. Bu beni heyecanlandırıyordu. Çünkü eski bir dostumdu. Adı Amy RİVER 'dı. Oldukça neşeli her şeyden keyif alma kapasitesi vardı. Düşününce eğer eskiden dost ollmasaydık şuan onunla arkadaş olmam imkansızdı. Onunla takıldığınız sürece asla sıkılmaz ve cebinizde paranız kalmazdı.
Benim ilgimi çekebileceğini düşündüğü değişik mekanlara götürüyordu. Onun fantezisi şu manga denilen saman kağıtlarıydı. Yolculuğumuzun son durağı olan, kendisinin ölüp bittiği manga kafelerden birine götürmüştü beni.
İlk defa böyle bir şey okuyordum. Anlamamak ve garipsememek elde deildi.
Şuana dek sadece ismini duyduğum mangaların arasında kaybolmuştum.
Geç saatlere kadar kafede kaldığımı bile farketmemiştim. Amy benden önce ayrılmıştı.Aceleyle eve yetişmeye çalışıyordum. Tabi ki aklım düşünceler ile doluydu. Mangalara çok özenmiştim. Hatta kafamdan bir senaryo uydurmuştum bile.
Evde elime kalemi alıp yazmaya başlamıştım. Artık tek bir sorunum kalmıştı. Nasıl çizim yapıcaktım?
*************************
İkinci bölümü yayınlamak için fazla mı erken? Umarım hevesim gitgide sönmez. ~🐙🐙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers Are Dead 🌺 [BİTTİ]
Novela JuvenilYanaklarındaki ıslaklık kızıl, keskin güneşte daha bir belli olmuştu. Çünkü Güneş artık onun yüzüne bakıyordu. Gözleri kısılmıştı. Gözlerindeki damlalar yağmur gibi birden bastırdı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Donakaldım. Ve öylece izledim...