Bu yazdıklarım Okunsun diye bir çabam yok. Okununca da seviniyorum kabul ama ben bunları -mış gibi yapmıyorum.İstediğim için yapıyorum elimden geldikçe.
Elden gelen tek şey yazmak.
Yoksa gitmiyor bu içimdeki yalnız kız.
Bırakmıyor beni.
Anlatıyorum,döküyorum bu mısralara çaresizliğimi.
Defterlerime sığmıyor şiirlerim.
Yazdığım her şey yüreğimi yakıyor benim.
Şu kitabın her sayfasında bir ağlamışlığım var.
Sessiz çığlıklarımla sabaha kadar bağırmışlığım var.
Siz yapmayın ne olursunuz.
Mutlu olun.
Benim gibi harap etmeyin kendinizi.
En güzel yüz gülen yüzdür bunu bilin.Siz hiç birinin ağlayan bir fotoğrafına güzel diyebilir misiniz?
Küçüçük şeylerden mutlu olmayı bilin.
Nasıl aşık olunur bilin,eskitmeyin ağzınızda 'seni seviyorum' lafını.
Ağlayın.
Bol bol ağlayın.
Emin olun bu çok iyi gelecek.
Bir kız yastığına rimel sürülmeden büyüyemez.
Sizi ağlatmayacak erkekleri sevin diyeceğim ama öyle bir şansımız yok.
Kalp bu kimi seveceğine biz karar veremiyoruz.
Küçük kızlar ağlarlar,hemde çok!
Her damla bir derstir kızlara.Gidenlerin yokluğunda üşüyen elleri ısıtmaya yarar gözyaşının sıcaklığı.
Ne kadar ağlarsak ağlayalım bu dünya bizim için dönmüyor.
Bugün yarın unutuluruz .
Hangi acı geçmedi ki.
Şurda kim bilir kaç günlük ömrümüz kaldı.
Bu yüzden gerçekten yaşayın.
-mış gibi yapmayın.
Allah'a şükredin.
Bilirsiniz derdi veren Allah çaresini de verir.
Çok büyük bir derdim var diye Allah'a yönelmeyin asla.
Derdinize yönelin.
Diyin ki;
Benim büyük bir derdim varsa ondan daha büyük bir Rabbim var
Ailenize iyice sarılın.
Korkmayın hiç bir şeyden.
Unutmayın kimse mutlu olma garantisine sahip değil.
Mutlu olmak bizim elimizde.
Bir söz vardır 'seven gerçekten sevseydi ilk şansını kaybetmezdi.'diye.
Gerçekten de öyledir.
Ne yazık ki insanlar şımarık ve ellerindekinin değerini bilemiyorlar.
Sevginizi herkese anlatarak değil de Allah'tan dileyerek isteyin.
Ne arkadaşınıza ne kardeşinize ne de ailenize anlatsanız dahi giden geri gelmez.
Her gece kafanızı yastığa koyduğunuzda onu düşünerek, geri getiremezsiniz.
Dua edin,hatta dualarınızda ilk sırayı ona verin.
Hayırlısını onunla isteyin.Ama siz yine oluşuna bırakın.
Zorlukların üstesinden gelmek için en iyi yöntem bu.
Sarılın.
Halbuki kollarımız sarılmak için var.
Ama sadece kollarınızla değil kalbinizi kullanarak da sarılın.
Her hata yaptığında,her kavgamızda sarılıp barışan bir çifttik eskiden biz.
İnanın sevdiğini dile getirmenin kısa yolu.Sabredin.
Beklediğiniz her neyse bir gün ona ulaşırsınız.
Vazgeçmeyin,savaşın.
Savaşan insanlar çok güçlü olurlar unutmayın.
Çok şey istiyorum biliyorum ama yapmalısınız.
Benim gibi acı çekmenizi istemem.
Mutlu olun.
Mutlu olmak için bir sürü sebep var.
Emin olun böylesi daha iyi.
Sizi seviyorum.
Şu satırları okurken neler hissettiğiniz benim için çok önemli.
Yüzünüzden o güzel gülücükler hiç eksik olmasın.
Kendinize iyi bakın.Dedi kadın.
İçinde yerli yersiz esen o fırtınadan yaralı olarak kurtulmuştu.
Yüreği acıyordu.
Sanırım yaraları hala kanıyordu.
Anlattığı söylediği tüm cümleler bir yaraydı.
Yüzü gülüyor muydu?evet.
Ama hep bir yerlerde bir şeyler canını yakıyordu.
Neden bu kadar çok sevmişti?
Sevdiği tarafından sevilmemek ne acıydı oysa.
Ah bir dermanını bulsa.
Şu merhem gelseydi artık.
Kalbinde değildi kabul.
Ama onca anı onca yaşanmışlık nasıl çekip giderdi aklından.
Olsundu.
Hani kadınlar ağlayınca olgunlaşıyorlar ya.
O her damlada daha güçlü olacaktı.
Daha çok sevecek,daha çok sevilecekti.
Belki bir gün oda mutlu olacaktı.
Saatlerdir kendini avutmak için yazdığı tüm cümlelerin yerini sessiz çığlıkları alacaktı belki.
Kendini kandırıyordu günlerdir.
Unutmak o kadar da kolay değildi.
Yıllarını verdiği adamı nasıl unuturdu ki?
Vazgeçmişti sadece.
Her gece onun hayaliyle uyumaktan,
Sabahları uyanmak istememekten,
Odasına sığınıp iç sesini dinlemekten, vazgeçmişti.
Yemin etmişti kadın.
Bir daha onun gülüşüne şiirler yazmayacağım demişti.
Onca şiir onca mısra onu bana getirmedi şimdi ne yapacağım derken -mış gibi yapmaktan da vazgeçmişti.
Yaşıyormuş,sevmiyormuş,mutluymuş gibi yapmaktan vazgeçmişti.
Yalvarıyordu bu satırları okuyanlara;
'Gerçekten yaşayın,çok az zamanımız kaldı.'
Bu dünya -mış gibi yaşayanlarla doluydu halbuki.
İnsanlar acımasızdı.
Seviyor-muş gibi yapıp gidenler öldürüyolardı hep.
Yazar derin bi nefes almış'tı.
Yine -mış gibi yapıyordu.
Onsuz nefes alamamak,her nefeste özlemini içine çekmekten yorulmuş'tu .
En çok o sevmişti oysa.
Değer bilmeyen,gülüşüne,sakallarına,gözlerinin kahvesine bile şiir yazdığı adamı ne çok sevmişti.
Bitmeliydi bu hasret.
Yemin ederim diye başladı söze.
'Yemin ederim bilmiyorsun.Bi'kere sarılsan;
seni görmediğim,boynunun kokusunda huzur bulamadığım,gözlerinin kahvesinde kaybolmadığım tüm günleri telafi edebilirsin.'
Ne çok hayal kırıklığı yaşamıştı oysa.
Dayanırdı.
Nelere dayanma-mıştı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVERKEN MESAFELERİ FARKETMEZ İNSAN
PoesíaKüçücük bir kadının kocaman yüreğine sığmayan aşkının hikayesiydi bu. Bi' insan mesafeler öteden nasıl bu kadar güzel sevilirdi? Bu acı küçücük bedenine ağır gelmez miydi? Okuyun ve acımı hissedin.