5.Bölüm

400 43 45
                                    

Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
                                             ~ Özdemir Asaf
                                
                                  💫💫💫

İnsanlara her güvendiğimde canım çok yandı. Her seferinde sırtımdan bıçakladım. Bu yüzden güven problemim oluştu. Artık istesem bile kimseye güvenemiyorum. Bu güven problemim yüzünden ilkokulda,ortaokulda da adam akıllı arkadaşım olmadı ya da kimse beni sevmiyor diye hiç biri benimle arkadaş olmuyordu. O yüzden sürekli tek tabanca takılıyordum. En azından Cemre ile tanışıncaya kadar tek tabanca takılıyordum. Bazen Cemre olmazsa hayatım nasıl olur diye düşünüyorum. Aslında cevap oldukça basit. Aynı sıradanlık. Sürekli tek takılmaca. İnsanların beni ciddiye almaması. Hatta ben Cemre olsa da olmasa da sınıflarda sessiz ve sürekli düşünen o öğrencilerdenim.

"Hey! İyi misin?".

Önümde sallanan elle odaklandığım yerden kafamı sallayan elin sahibine çevirdim. Işınaydı. Saçlarını at kuyruğu yapıp saçının ön tarafındaki birkaç saç tutamını salık bırakmıştı. Yüzünde makyaj namına yalnızca lip balm vardı. Üstündeki kıyafet ise dizinin iki parmak üstünde bir lacivert pileli etek ile camgöbeği renginde kısa kollu bir tshirt giymişti. Ayakkabı olarak ise beyaz spor bir ayakkabı giymişti. Onun üstünü süzdükten sonra gözlerine baktım.

"İyiyim. Sen nasılsın?".

Hemen sıramda yana kayıp daha demin oturduğum yere oturması için iki defa vurdum. Oturağa vurmamla o da oturdu.

"İyiyim bende. Ne yapıyorsun?". Kolunun dirsek kısmını sıraya koyup elini ve çenesinin altına koyduktan sonra bana bakmaya devam etti." Düşünüyorum. Hâlâ düşünmeye devam edebiliyorken düşünüyorum. Tek o elimden alınmadı ama onun da elimden alınması çok yakın gibi. Senin yerinde olsaydım her dakika düşünürdüm çünkü düşünmezsen aklının olması ne işe yarayacak?". Bana biraz baktıktan sonra elini oturağın üstüne koyup benden uzaklaştı." Biraz anormal birisin.". Bu dediği biraz canımı yaktı." Bunu herkes söylüyordu.".

Aklıma daha sekiz yaşındayken çığlık atıp benden uzaklaşan çocuklar geldi. Ben anormal değilim. Herkes çok normal. Hem de çok. Haddinden fazla.

"Sen niye buraya geldin?". Dudak büzmeye başladı. "Napsaydım Buse? Sınıfta mı kalsaydım?". Evet, kalabilirdin. "Her neyse. Cemre nerde?". Cemre'yi benden çok sevdiğinden olsa gerek hemen ayağa kalktı. "Bilmiyorum. Gel. Sınıfına gidelim.".

Bende ayağa kalktıktan sonra Cemre'nin sınıfına adımladık. Cemre'nin sınıfına gidene kadar koridordaki kişileri inceledim. Gözleri nemli, burnu kızarık, kısa boylu, kızıl saçlı, yeşil gözlü, yüzünde çilleri olan kıyafet olarak beyaz salaş tshirt ile kahverengi pantolonu ve beyaz spor ayakkabı giymiş olan kızın omzuma çarpıp arkasına bakmadan gitmesi ile adımlarımı duraklattım. Durmamla birlikte Işınay da durup bana baktı. Ona "Sen Cemre'nin sınıfına git. Ben sonra gelirim. Benim biraz işim var." dedim. O da başını olumlu anlamda sallayıp arkasını dönüp Cemre'nin sınıfına yöneldi. Bende hemen arkamı dönüp daha deminki ağlayan kızın peşine takıldım. Ağlayan insanlar benim her zaman zaafım olmuştur. Hoş. Ben ağlarken kimse benim yanımda olmadı.

Kız yangın merdivenlerinin kapısından girip altı basamak indikten sonra merdivene oturup kafasını dizine koyduktan sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bende onun yanına oturdum. Benim geldiğimi farketmemiş bile olabilir.

"Hey! İyi misin?".

İrkilerek bana döndü. Gözleri koyu yeşil olmuştu. Dudakları titreyerek ağlıyordu. Çok kısa bir zaman dilimi bana bakıp kafasını yine dizine koyup ağlamaya başladı. Boğuk sesiyle "Git buradan." dedi. Cıkladım. Elimi omzuna koyup omzunu sıvazladım.

WATYLAND (Kısa Hikaye)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin