İyi okumalar 🤍
Yıl 2584....
Gecenin karanlığını yaran acılı çığlıklar semaya yükseliyordu. İnim inim inleyen ailenin feryatlarını dinlemeyen katil, oturduğu koltuktan kurbanlarını zevkle seyrediyordu.
Yavrularını koruma iç güdüsüyle hareket eden anne, kaçmak için hangi yöne koşarsa koşsun kurtulamıyordu.
Annesinin korkusunu hisseden bebeğin huzurlusuzluğu, gecenin cani katillerinin uğursuzluğunun habercisiydi.
Ters bir açıya bükülmüş kırık kollu baba, dizleri üzerinde göz yaşları içinde yalvarıyor, çocuklarının kurtulması için çırpınıyordu.
Ne acılı feryatları, ne göz yaşlarıyla dolu yalvarışları katilin yüreğine dokunabilmişti. Koltuktan kalkan katilin dişleri ölümden bir ısırık almış, geceye yeni cesetlerini armağan ediyordu.
◽◽◽
"Zzzz... Zzzz... Zzzz...
950, ajan 950 beni duyuyor musun?""Dinlemedeyim 467."
"Berceste sokak no:65 daire:1854 te katil yarasa saldırısı. Ekibin yola çıktı."
"Anlaşıldı."
İstanbul'un bir başka ucunda geceyi yaran ölüm çığlıkları değil, anons sesiydi. Minik çipten yayılan ses, bir kurbanın veya kurbanların daha olduğunun haberini veriyordu. Polis frekansına gizlice sızan genç adam, yine yerini belli etmeden çıkmış polislerden önce ulaşmak için eşyalarını topluyordu.
Gecenin sessizliğine eşlik eden motor, asfaltta yağ gibi kayarak ilerliyordu. Binanın arkasına park ettiğinde ihbarı yapan üniformalı bir memurdan başka polis veya kırmızı mavi lambalar görünürde yoktu. Hiç zorlanmadan açılan binanın kapısından rüzgar gibi içeri süzülüp asansörle 18. kata ulaşmıştı.
Krem rengi halı serilmiş apartman koridorunu, kesif bir koku sarmıştı. Adamın daire numarasına bakmasına gerek yoktu, kokunun kaynağını bulması yeterliydi.
Adımlarını hızlandırdığında yerde bir iki kan damlası bulmayı beklemiyordu. Katil yarasalar, kurbanlarına işkence eder, ölümün nefesini hissedene kadar yaşamalarına izin verirlerdi. Onların can çekişerek kıvranmaları tek eğlence kaynaklarıydı. Kurbanlarını odadan dışarıya saldıkları şimdiye kadar görülmüş şey değildi.
Merak içini kemirmeye başlamışken, aralık olan çelik daire kapısını ardına kadar ittirdi. Burnunu sızlatan keskin kan kokusu, ter, idrar ve dışkıyla karışmıştı. Adımları, kokunun kaynağını bulduğunda bacakları titremiş gözlerini kapatmıştı. Bu hazin son, onu yıllar öncesine götürmüş, kesik kesik anılarını canlandırmıştı.
'Baba yakala.' Küçük oğlan çocuğunun attığı topu babası bilerek yakalamamış gol olmasına izin vermişti. Çığlıklar eşliğinde sevinen oğlan koşarak beşikteki kardeşinin yanına gitmiş alnından öperek golünü ona armağan etmişti. Mutfaktan elinde mis gibi limonlu kekle çıkan anne, baba ve oğulu masaya çağırıp öğlen robotun yaptığı buz gibi limonatayı meşrubat bardaklarına doldurmaktaydı. Bu mutlu tabloyu parçalayan yine onlar olmuştu.... '
Genç adamı anılarından ayıran yine kendisi olmuştu. Güçsüz düşmenin vakti olmadığını düşünüp hızla etrafı taramaya bir ipucu aramaya başladı.
Yerde yatan annesinin kollarından bir metre uzağa düşmüş bebeğin minik parmaklarından mavi bir emzik sallanıyordu. Kana bulanmış emziği aldı adam ilk önce. Nazikçe minik kırmızı dudakların arasına koyup tel tel çıkmak üzere olan yumuşacık saçlarını okşadı. İncecik bedeni, sivri dişlerle boğazı kesilen annesinin kollarına bıraktı. Ölüm bile olsa anne ve yavrusunu birbirinden ayırmamalıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI AV
FantasyAskıya alındı Yıl 2584... Ölüm, İstanbul sokaklarında geziyor kurbanı olan katilleri tek tek avlıyordu. Bedeninden damlayan kanlar, sokakları suluyordu. İnsanlığın bitip tükenmeyen arzularını karşılamak için kullanılan silahların yerini, kanlı kes...