Hoş geldiniz 😊
Büyük bir değişiklik yapıp yabancı olan isimleri Türkçe yaptım. Baktım ki isimler yabancı bile olsa ben yine de Türkiye de yaşanıyormuş gibi yazıyorum en iyisi değiştirmek dedim. Bu bölüme kadar hep eski isimleri okuyan arkadaşlarım biraz kızacak ama ne olur beni affedin. Acemiliğime verin lütfen.
Geri dönüp zorlanmayın diye eski isimleri yazıyorum ilerleyen zamanlarda bu açıklamayı sileceğim.
Ken: Mir
Lia: Ayza
Eve: Balın
Edd: Giray
Stephen: Ahi oldu.İyi okumalar dilerim. 🤍
Balın'ın anlatımı:
Zaman, ağzından çıkan boğuk erkeksi sesiyle durmuştu sanki. Kulağımda yankılanan ses gittikçe şiddetini arttırıyordu. Hışımla arkamı dönüp elime geçen ilk nesneyi kafasına fırlattım.
Başını eğmesiyle duvarda patlayan vazo umarım antikadır. Çünkü bu adamın evini başına yıkmak gibi bazı planlarım vardı.
"Çok ayıp, büyük büyük dedemden kalma karanlık çağa ait çömlekti."
Karanlık çağ mı? Hani dünyanın ilk yaratılışı mı? Dünya ne zaman yaratılmıştı ki acaba? Dinozor denilen yaratıkların çağı mıydı o? O zaman büyük büyük dedesi bir dinozor çobanıydı?
Duyduğum kahkaha ters ters bakmama neden oldu. Ne vardı şimdi gülecek? Bir şey dememiştim ki. Elime geçen bir başka vazoyu daha alıp fırlattım. Kılını bile kıpırdamadan bana bakmaya devam etti.
Gri gözleri bir yılan gibi avına kilitlenmiş bakıyordu. Her an üzerime atlayacak gibiydi. Ruhsuz bakışları tüylerimi diken diken etmişti. Korkuyla yutkundum. Ama bu ondan korkup duracağım anlamına gelmiyordu. Bakışlarından geçen ifadeler ben dursam da durmasam da kanımı emeceğini söylüyordu. O zaman sinirimi çıkarsam hiç de fena olmazdı.
Elime geçirdiğim ne varsa fırlatmaya, koşa koşa evin tüm odalarına girip çıkmaya başladım. Peşimden gelen nereden çıktığını anlamadığım bir düzine robot ordusuysa; kırdığım eşyaları temizlemeye, dağıttıklarımı toplamaya çalışıyordu.
Nihayet yorgunlukla gidip koltuğa oturduğumda hayranlıkla izlediğim cennetten, bir parça kalmamış cehenneme dönmüştü. Koltuklar hariç tüm eşyaları kırıp dökmüştüm. Bana yaşattıklarının acısını eşyalarından çıkarmıştım. Fakat o hala karşımda sakince otururken sinirimin geçmesi imkansızdı.
Artık göz yaşlarıma engel olamıyordum. Hıçkırıklarım dudaklarımda patlıyordu. Gözlerimi dikip ben de ona bakmaya başladım. En sonunda sinir krizi geçirmem gayet doğaldı.
"Neden yaptın bunu neden? Ne istedin benden? Benim sana ne zararım oldu? Ben şimdiye kadar hiç bir vampirle konuşmadım yan yana gelmedim. Küçükken evden, büyüyünce yurt odamdan dışarı çıkıp gezmedim bile. Ne istedin benim gibi birinden?"
Vereceği cevabı merakla bekliyordum. Kalbim sıkışıyor beni anlasın artık azad etsin istiyordum. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp gece karası saçlarından geçirdi. Dirseklerini dizlerine koyduğunda konuşacağını anlamıştım.
" Çok güzeldin. Engel olamadım kendime. Sakindin. Bırakmak istedim ama olmadı. O gece içtiğin suyun içinde hap vardı. Arkadaşın seni kandırdı. Eğer seni hipnoz etmeseydim o gece vampirler tarafından katledilecektin. Beynin uyuşmaya başlamıştı. Vücudunu sıcak basmıştı. Yanıma geldiğinde seni korumak istedim. Neden yaptım bilmiyorum ama sen masumdun. Bakışların masumdu. Eğer o gece arkadaşım Ahi gelmeseydi seni yurt odana bırakacaktım. "
Doğru olabilir miydi? O gece bastıran ani sıcaklık, bedenimde engel olamadığım arzular bu yüzden miydi? Eğer o olmasaydı gerçekten de dedikleri olacak mıydı? Ama bu beni ısırdığı gerçeğini değiştirmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI AV
FantasyAskıya alındı Yıl 2584... Ölüm, İstanbul sokaklarında geziyor kurbanı olan katilleri tek tek avlıyordu. Bedeninden damlayan kanlar, sokakları suluyordu. İnsanlığın bitip tükenmeyen arzularını karşılamak için kullanılan silahların yerini, kanlı kes...