17. Tahliye

182 423 5
                                    

Merhaba, uzun zaman oldu biliyorum arayı çok açtım. Maalesef iki kitabı aynı anda ilerletemiyorum. Kanlı Av çok karışık bir kitap ve bir bölüm yazmak için her seferinde kitabı baştan okumam gerekiyor. Olayları hatta bazen kurguyu bile unutuyorum. Bir yandan cinayetler, bir yanda Balın'ın delirmesi ve Giray, diğer yanda Mir ve Ayza'nın katili arayışı ve Barlas'ın planları derken kafam patlamak üzere 😂 işler düzelmiş değil, bu bölümden sonra daha da karışacak. Haftada bir gün bölüm atmayı düşünüyorum ama yetiştiremezsem de beni affedin ne olur. Kısa yazıyorum ama sizi de bekletmek istemiyorum daha fazla. Yazdıkça kısa da olsa atmaya çalışacağım. Öpüldünüz 🤍

Keyifli okumalar...

Mir'in anlatımı

Gökyüzünde kelebek gibi süzülen araçlar, sessiz bir şekilde adaya doğru ilerlemekteydi. Gözlerim bize karşı yapılabilecek her hangi bir saldırıda, ellerimse sımsıkı tuttuğum silahımdaydı. Hazırdık. Tam on helikopterle baskına gidiyorduk. Sinyal kesiciler, hayalet helikopter ve daha bir çok ekipman. Bizi farketmemeleri için elimizden geleni yapmış, kurtların tüm hazinesini belki de bu operasyon için harcamıştık. On kurt klanı da bu operasyona katılıp destek vermiş, çocuklar için birlik olmuştu.

Kasvetli binaya yaklaştığımızda böyle bir saldırı beklemedikleri için hareketlilik görememiştik. Keskin nişancılar, nöbetçi robotları vurduğunda görünür bir tehlike kalmamıştı. Helikopterden aşağı sarkıtılan halatlarsa vaktin geldiğinin habercisiydi. Barlas, Yunus ve ekibiyle birlikte halata tutunarak binaya indiğimizde helikopterin pervanelerinden gelen rüzgar dışında hiç bir hareketlilik yoktu.

On helikopter, her birinde sekiz adam. Çatının kapısını açtığımızda sessizce merdivenleri inmeye başladık. En üst kat, doktorların olduğu kattı. Bir grup onlarla ilgilenecekken ben aşağı katlara inmeye devam ettim.

Aşağı indikçe duyduğum sesler beni ürkütüyordu. Çığlıklar, bağırışlar, kahkahalar ve ne olduğunu anlamadığım mekanik vızıltılar. Kulaklarıma alarm sesi geldiğinde bu kadar geç bile kalmış olmaları şaşırtıcıydı. Kameralar, düzenli kontrol edilmiyordu demek ki.

Adamlar, hücre kapılarını açtıkça dışarıya çıkan insanlar ve kurt adamların perişan hali, adımlarımın tökezlemesine neden oldu. Kimisi ağlıyor, kimisi gülerek buradan kaçmaya çalışıyordu. Kapılara tutunup odadan çıkmak istemeyenlerse beni en çok üzenlerdi. Neler yaşamışlardı ki, odadan çıktıklarında başlarına kötü şeylerin geleceğini düşünüyorlardı. Belki de bizi vampirlerden daha kötüler olarak görüyorlardı.

Barlas önümde durduğunda ben de durmak zorunda kaldım. Bakışları yeşil gözlü bir kızın üzerindeydi. Herkes kaçışırken o gülümseyerek bize bakıyordu.
"Nurgül, durum nedir?"
Yanımıza gelen kızın bir zamanlar güzel olduğu belliydi. Şimdiyse yüzü tırnak izleri ve kabuk bağlamış yara izleriyle doluydu.

"Ahi aşıyı buldu. Aşılar alt kattaki laboratuvarda saklanıyor. Herkese yetecek kadar üretilmiş değil. İlk aşı Giray'ın değerlisi  Balın için ayrıldı ama kendisi adada değil. Kurt çocuklar en alt katta. Güvenlik robotları yetkililere haber vermiş olmalı. Burayı tahliye etmek için onbeş dakikamız var. "

Dışarıdan bakınca küçük görünen ama aslında yeraltına kurulmuş bu büyük binanın on beş dakika içerisinde boşaltılması imkansızdı. Vampirler ve güvenlik robotlarıyla karşı karşıya gelecektik. Polisleri düşünmek bile istemiyordum.

" Ben, Yunus ve ekibiyle birlikte aşıları alırım. Siz kurt çocukları çıkartın. En alt katta buluşuruz."

Barlas, Sinan ve ekibi kurt çocuklar için giderken biz de alt kata inmiştik. Burada bizi karşılayansa dört robot olmuştu. Silahlarımızı çıkarıp vurduğumuzda etkisiz hale gelmeleri kolay olmuştu. Korudukları beyaz kapıda kilit vardı. Kapıyı açmamız için bize bir doktor gerekliydi.

KANLI AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin