7. Kanlı Sedye

539 796 99
                                        

Merhaba hoş geldin 🤍

Okurken değerli yorumlarını benimle paylaşmayı unutma lütfen 🤍

İyi okumalar...

◽◽◽

Mir'in anlatımı:

Bulanıklaşan renkler, vücudumu saran rüzgar, etrafta uçuşan yapraklar... Cam fanusun içinde saniyeler içerisinde yapılan yolculuk, bizi bambaşka bir yere getirmişti. Şehir merkezinde ışın makinesinden indiğimizde koşuşturan insanları görmek, az önce olanların tedirginliği üzerimden atmaya yetmemişti. Ara sıra arkamı dönüp dönüp ışın makinesine bakıyor, gelen birileri var mı diye kontrol ediyordum.

"Gelemezler, bırak onları düşünmeyi daha önemli işlerimiz var."

Ayza'nın söyledikleriyle önüme döndüm. Evet daha önemli işlerim vardı ama onunla birlikte değil.

"Sen gelmiyorsun. Eğer sen beni oraya götürmüş olmasaydın birini vurmak zorunda kalmayacaktım."

"Eğer ben seni oraya götürmüş olmasaydım, ailenin evini görmüş olmayacaktın. Anılarını unutacak, ailenin katili hakkında fikir sahibi olamayacaktın."

Haklıydı. Ama içimden bir ses, onu her zaman yanımda götürmemem gerektiğini söylüyordu. Çok güzeldi. Güzelliği başımı döndürüyor, kadınsı hareketleri içimde bilmediğim arzuları uyandırıyordu. Ben adrenalin ve stresten terleyip leş gibi kokarken, onun mis gibi kokusu dikkatimi dağıtıyordu. Onun varlığı, benim için dikkat dağınıklığıydı.

"Burda yollarımız ayrılıyor. Benim işlerim var. Daha sonra beni bulursun."
Cevap vermesine fırsat vermeden istasyondan çıkan insanların ve kurtların arasına karıştım.

Gece, yerini sabahın ilk ışıklarına bırakmıştı. İşe gitme telaşı sarmıştı dört bir yanı. Rengarenk giyinmiş, kadınlar ve erkekler... Yüzlerinin ve vücutlarının çeşitli bölgelerini deldirip takılar takmış gençler... Kazınmış veya sanatsal şekiller verilmiş saçlar, karışık dövmeler...

Aniden gökyüzünü sarıp kaybolan mor ve sarı renkle başımı kaldırıp baktığımda, atmosfer tabakasından geçen mekibüsü gördüm. Eskiden uzay mekiği olarak kullanılan araçlar geliştirilip otobüs haline getirilmiş, marsa veya aya yapılan yolculuklarda kullanılmaya başlanmıştı.

Aklıma Mars'ın Pont ilinde yaşayan arkadaşım gelince, bir ara ziyaret etmeyi düşündüm. İletişimimizi koparmasak iyi olurdu. Bir anda beni etkisi altına alan istekle, boynumdaki çipi çıkarıp aramaya karar verdim.

Kimlik, cüzdan, anahtar ve iletişim aracı olan minik tırnak büyüklüğündeki çipi, herkesin boynunda taşıması zorunluydu. Yıllar önce meydana gelen genetik salgında herkesin parmak izi yok olmuş, hükümet boynumuza asmak zorunda kaldığımız çipleri çıkarmıştı.

"Pamir'i ara."

Dııt dııt dıııt...

"Hey, Mir selam dostum. Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

Elimdeki çipin üzerine yansıyan bir karış büyüklüğündeki insan hologramı, arkadaşım Pamir'den başkası değildi. Yatağına uzanmış, beline kadar örttüğü bedeninin üstü çıplaktı.

"Selam, öyle oldu maalesef. Sana bir şey soracaktım. Senin bir dostun vardı kriminolog. Bana bir iyilik yapabilir mi?"

"Polisleri bilirsin, artık rüşvet almayan polis çok az. Bir kaç tuşla açamayacağın kapı yok."

Haklıydı. Rüşvet almayan, halkı koruyan polisleri sadece masallarda dinler olmuştuk. Para, para, para diye boşuna şarkısını yapmamış eskiler. Şimdi para sanal hale gelmiş, renkli kağıtlar ve demirler müzede sergilenir olmuştu.

KANLI AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin