Geçen bölümde ipucunu doğru bilen fatma-hanyabir kullanıcıdan bahset oldu. Bu bölüm onun için 🌼
İyi okumalar...
"Kaydı başlat- Denek 470. Şubat ayının yirminci günü pazar. Saat: 02:35. Yapılan incelemede deneğin hiç bir tepki vermediği belirlendi. Yapılan deneylere bir hafta ara vermeye karar verildi. Bu süreçte deneğin serbest kalmasına takibinin bırakılmasına karar verildi. - Kaydı kaydet ve sonlandır. "
Ahi'nin yaptığı kayıt son bir ayda yapılan beşinci kayıttı. Hiç bir şeye tepki vermemek için kendimi zor tutuyor, bakışlarımı donuklaştırmak için elimden geleni yapıyordum. Ara sıra attığım gereksiz çılgınca kahkahalar, kendi kendime konuşmalarım beni bile korkutur olmuştu. Dengesiz yürüyüşüm, gereksiz çığlıklarım ve öfke nöbetlerinde cildime verdiğim zarar artık aşırıya kaçmaya başlamıştı.
Elimdeki metal mor kapaklı, küçük cam kavanozu bir haftadır evire çevire inceliyordum. Ne konuşuyor, ne de bir şeyler yiyordum. Uyku zaten bana uğramaz olmuştu o günden bu yana.
O günden beri delirdiğimi düşünmüş yaptıkları deneyleri bırakmışlardı. Her ne yapıyorlarsa onlara zeki birileri lazımdı.
Başımın dönmeye başladığını hissettiğimde yine nöbet geçirmek üzere olduğumu fark ettim. Ellerim de titremeye başlamış çenem sımsıkı kapanmıştı. Etrafımda oluşan paniği hissediyor, sesleri duyuyordum ama tepki veremiyordum. Koluma enjekte edilen yeni bir iğne, yine karanlığa dalıp gitmeme neden olmuştu.
Karanlık... Bana onu hatırlatan karanlık...
Giray'ı...Giydiği siyah kıyafetler, kaslı uzun bedeni, yakışıklı yüzü, benzersiz gri gözleri, topladığı gece karası saçları... Hayal gibi gözlerimin önünden gitmiyordu. O da günlerdir benim gibi uykusuzluk çekiyor muydu? En son beni evine götürdüğünde görmüştüm. Bir daha da beni ziyarete gelmemişti.
İçten içe onu görmek istiyor, ne yapıyor şuan diye düşünmekten kendimi alamıyordum. İçimde ne olduğunu anlamadığım garip bir his vardı.
Baygın olduğum anlarda nasıl yapıyorsa gri gözleriyle beni izlediğini biliyordum. Tıpkı bir aydır yaptığı gibi. Ne zaman gözlerimi baygınlıkla kapatsam, endişe barındıran gözleriyle beni karşılıyordu.
Beni daldığım karanlıkta yalnız bırakmıyor, hipnozu altına alarak beynimin tüm odalarını dolaşıyor ailemle olan anılarımı ziyaret ediyordu.Ama en çok da kırmızı odayı ziyaret etmekten zevk alıyordu. Katil olduğum, mor saçlı psikiyatristi öldürdüğüm anımı sakladığım kırmızı oda. Girilmesi yasak olan oda. Her kapıyı açışında çığlık atarak uyanıyor, baygın halime son veriyordum. Yine girmiş, Helin'i öldürüşümü tekrar tekrar bana izletmişti. Artık çığlık atıp tepki vermiyor sadece uyanıp elimdeki mor kapaklı kavanoza bakmaya devam ediyordum.
Bu yaptığı ilk başlarda acımasızca gelse de, yaptıklarımı kabullenmemi sağlamış, son zamanlarda aklımı toparlamama yardımcı olmuştu.
Kapı açılıp içeriye birisi girdiğinde yanımda bulunan herkes ayağa kalkıp selam vermişti. Meraklı bakışlarımı kapıya çevirdiğimde onu gördüm. Bir aydır zihnimi ele geçiren adamı, vampir prensi Giray'ı.
Gri gözlerini avına kilitlenmiş avcı gibi üzerimden ayırmıyor aylardır görüşememiş olmanın verdiği özlemle bedenimi tarıyordu. İyi olduğumu görünce gözlerindeki endişenin yerini rahatlama almış bıraktığı keskin solukla beni görene kadar nefesini tuttuğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI AV
FantasíaAskıya alındı Yıl 2584... Ölüm, İstanbul sokaklarında geziyor kurbanı olan katilleri tek tek avlıyordu. Bedeninden damlayan kanlar, sokakları suluyordu. İnsanlığın bitip tükenmeyen arzularını karşılamak için kullanılan silahların yerini, kanlı kes...