Erva Lydia Çetin
Çalan zille Caner'in dediği gibi ben de oturmaya devam ettim. Kafamı sağa çevirip baktığımda Caner'in oturma işini abartıp Fatih'e bile yol vermediğini gördüm. Fatih göz devirip sıranın masa kısmına oturdu, dönüp ayaklarını yere bastığında göz göze geldik. İşaret parmağı ve orta parmağını birleştirip kaşının üstüne koydu. Kısa sürede ileriye uzatıp selam verdiğinde gülümseyip el salladım.
Fatih sınıftan çıkarken hemen yan sınıfımızda olan Su içeri giriyordu. Bana gülümseyip hemen duvar kenarı en ön sıraya oturdu. Sırtını duvara yasladığında bakışları Caner'e döndü. Ona gülümseyerek baktığında Su'yun bu kadar kısa sürede Caner'le sevgili olduğu gerçeği aklıma geldi. Gerçekten iki günde sevgili olmuşlardı. Kaşlarımı çattığımda aklıma hiç olmasını istemeyeceğim şey geldi.
Su, Caner'le anlaşamamazlığım yüzünden ona karşı olan hislerini saklamış olabilir miydi?
Eğer olan şey buysa kendimi hemen yanımdaki pencereden atmak istiyordum.
"Neden kaşların çatık senin?" diyen sesle daldığım düşüncelerimden uzaklaştım. Yere odakladığım bakışlarımı kaldırıp yanımda dikilen bedene baktığımda Alperen'le karşılaştım. İşaret parmağını kaşlarımın ortasından çektiğinde ona gülümsedim.
"Çatık falan değil." dediğimde "Kör de değilim aslında." diyerek dalga geçti. Dudaklarımı birbirine bastırıp sıramdan kalktım. Askıdan yağmurluğumu alıp giydikten sonra çantamı sırtıma taktım. Alperen de benimle birlikte sınıf kapısına yürürken Su ile Caner'in çoktan gittiğini fark ettim.
"Alperen sence Su da Caner gibi ondan uzun süredir hoşlanıyor olabilir mi?" dedim kendimi tutamadan. Kafasını çevirip bana baktığını fark etmiştim ama ona dönmedim.
"Ne alaka şimdi?" dediğinde omuz silktim.
"İkisi çok kısa sürede sevgili oldu ve Su öyle bir anda biriyle hemen sevgili olmaz."
"Caner'in ağzı iyi laf yapar." dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Su kesinlikle ondan hoşlanıyordu ve bana söyleyememişti.
"Sanırım arkadaşımın hislerini bastırmasına neden oldum." dediğimde kendimi oldukça kötü hissetmiştim. Alperen modumun düştüğünü fark etmiş olmalı ki durmuştu. Ben de durup ona döndüğümde derin bir nefes aldı.
"Kendini kötü hissetme. Hem Caner de öyle yapmıştı." dediğinde dediği şeyi sonradan algılamış olmalı ki birkaç saniye sonra gözleri irileşti.
"Gerçekten çok güzel moral verdin." diye alayla konuştum.
"Sikeyim ya." diye homurdandığında güldüm. Benim gülmemle biraz rahatladığında merdivenelerden inmeye başladım.
"Hadi çocuklar bahçeye. Acele edin." diyerek bağıran öğretmenlerle elimi alnıma vurdum. Boşu boşuna öğrenci kalabalığının azalmasını beklemiştik. Bugün cumaydı ve tören olacaktı. Yani yine her türlü çıkışta sıkış tıkış insanlarla ilerleyecektik.
Alperen bileğimden tutup hızlı adımlarla inmeye başladığında tökezleyip ona uymaya çalıştım.
"Ne bu acele Alperen?" dediğimde sırıttı.
"Farkında mısın bilmiyorum ama biz baya oyalandık." Dudak büzüp onu onayladım. Haklıydı ve öğretmenlerin böyle bağırmasından biraz sonra törenin başlayacağı belliydi.
*******
"Bakın sıfır beş yüz..." diyerek susup bize bakan Emre cümlesinin devamını getirmemizi bekliyordu. Sırıtıp ona bakarken "Otuz." dedim. Gözleri parlayarak Su'ya döndüğünde devamının da ondan gelmesini bekledi.
"Sekiz."
Emre elini yumruk yapıp sallarken bu kadar şeyi öğrenmesi bile onu mutlu etmişti. Ona gülerek bakarken Alperen'in uzattığı çekirdek paketiyle bakışlarımı Emre'den çektim. Paketten bir avuç çekirdek alırken Alperen'e gülümsedim.
Neden böyleydim bilmiyorum ama ne zaman Alperen'i görsem gülümsemek istiyordum. Ve bu isteğimi istemsizce sürekli gerçekleştirdiğim için kendime sinir oluyordum.
"Romantik filmdeyiz sanki anasını satayım şunlara bakın. Alt taraf çekirdek çitliyorsunuz." diyen sesle Emre'ye döndüm. Yine ağzına tutamayıp boş boş konuşmaya başlamıştı.
"Emre siktir git artık bozma bir kere de amına koyayım." diyerek homurdanan Alperen'le çattığım kaşlarım düzeldi ve gülmeye başladım. Caner'le Su da bana katılırken Alperen'in kaşları çatık Emre'nin ise yüzü hayretler içerisindeydi.
"Ben mi bozuyorum? Ulan ben olmasam manita olamayacaktınız." dediğinde susup kaşlarımı kaldırdım.
"Pardon? Biz Alperen'le sevgiliyiz de benim mi haberim yok?" dediğimde özellikle Alperen'i belirtmiştim. Çünkü Emre yine 'benle değil Alperen'le' diyerek sinirlerimi daha da bozacaktı.
"Ben sana boşuna mı yenge diyorum?" dediğinde alayla ona baktım.
"Sen bana yenge diyorsun ama Alperen sevgilim demiyor farkındasın değil mi?" dedim. Ama dediğim gibi pişman oldum çünkü bu çok saçma bir cümleydi ve Emre yine kendi istediği gibi algılayacaktı.
"Sana sevgilim demesini mi istiyorsun?" diyerek sırıttı. Dirseklerimi dizime yaslayıp bankta öne doğru eğildim. Parmaklarımla şakaklarımı ovarken homurdandım.
"Beni gerçekten yoruyorsun."
Alperen oturduğumuz bankta ayağa kalktığında ona baktım. Önümüzde dikilen Emre'nin yanına gidip omuzlarına ellerini koydu.
"Koçum bizi sevgili yapma işini bana bıraksan daha iyi olmaz mı? Hayır yani ileride bir gün biz Emre sayesinde sevgili olduk demek istemiyorum." dediğinde Emre kaşlarını çattı.
"Neden?"
"Küfür gibi."
Kendimi tutamayıp güldüğümde Emre'nin kaşları daha da çatılmıştı.
"Hain orospu Caner değil sensin amına koyayım." diyerek Alperen'in ellerinden kurtuldu.
"Duydum seni amcık." diyerek yan banktan seslenendi Caner. Su ile ikisi parka geldiğimizden beri bizimle nadiren iletişim kuruyordu. Normalde ikisine sürekli laf atardım ama bugün akıllanmıştım. Üstlerine gitmeyecektim.
"Duy bir zahmet anasını satayım, doksan değil on yedi yaşındasın." dedi Emre. Alperen tekrar yanıma oturduğunda bu sefer Emre de oturmuştu. Beni itebildiği kadar Alperen'e doğru itip resmen sıkıştırmıştı. Kendisi gayet geniş bir yerde otururken bunu bilerek yaptığına adım kadar emindim.
"Sıkıştım." diyerek tısladığımda omuz silkti.
"Kalk o zaman." dediğinde Alperen'den destek alıp ben de onu ittirdim. Çok az kımıldadığında bu da bir şeydir diyerek sırıttım.
"Bir kilometre itti sanki." diyerek alayla konuştuğunda kaşlarımı çatıp Alperen'e döndüm.
"Şuna bir şey de." dediğimde Alperen'in ikimizi kendi haline bırakıp tamamen çekirdek çitlemeye odaklandığını gördüm. Kaşlarım çatılırken elinden paketi aldım.
"Ne oldu yine?" dediğinde hayretle ona baktım.
"Resmen beni sana yapıştırdı farkında değil misin?" Sırıtarak bana doğru eğildi.
"Farkında olmamak için felçli olmam gerekiyor." dediğinde sırtımda bir baskı hissettim. Burnum Alperen'in burnuna çarptığında kalbimin sıkıştığını hissettim. Gerçekten oramda çok garip şeyler oluyordu.
"Bu Emre'yi dövmeden rahatlamayacağım." diye mırıldandım.
"Bence arada işe yarıyor." dediğinde az önce dengemi sağlamak için refleks olarak elimi koyduğum omzunu sıktım.
"Sonunda romantik film karelerine daha çok uyan bir görüntü."
Emre'nin sesiyle kendimi hızla geri çektim. Banktan kalkan Emre sayesinden Alperen'den olağanca uzaklaşmıştım.
"Hay amına koyayım ya." diyerek bağıran Emre'yle Alperen homurdandı.
"Sen nerede ne zaman konuşacağını niye bilmiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı | Texting
Short Storyanonimke: Tamam öyle olabilir ama yine de duygusal biriyim ben. ervalydiacetin: Olabilirsin, ben olamazsın mı dedim? anonimke: Ona göre davransana o zaman aq. *** 08.03.2021 kısa hikaye #19