Alperen Emre: Bir gündür yazmıyorum,
Alperen Emre: Okulda da görüşmedik.
Alperen Emre: Bence yeterince vakit verdim utanmanın geçmesi için.
Erva Lydia: Şaka mısın sen ya?
Alperen Emre: Çok iyiyim, değil mi?
Erva Lydia: Aynen iyisin.
Alperen Emre: Biliyorum.
Alperen Emre: Ne yapıyorsun?
Erva Lydia: Sınıftayım sen?
Alperen Emre: Kantinde.
Erva Lydia: İyimiş.
Alperen Emre: Senin şu an gelsene demen gerekiyordu.
Erva Lydia: O neden?
Alperen Emre: Çünkü yanına geliyorum.
Erva Lydia: Ne?
Erva Lydia: Gelme.
Alperen Emre: İyi.
Erva Lydia: Ben gelirim.
Erva Lydia: Kim kimsiniz?
Alperen Emre: Sen hariç bütün biLaderler.
Alperen Emre: Bir de Emre'nin uzaktan akrabası mı ne o var.
Erva Lydia: Kimmiş o?
Alperen Emre: Meltem, onuncu sınıfmış.
Erva Lydia: İyimiş.
Alperen Emre: Hadi gel.
Erva Lydia: Geldim zaten.
Erva Lydia Çetin
Kantine girdiğimde telefonumun ekranını kapatıp arka cebime koydum. Oldukça kalabalık olan kantinde gözlerimi masalarda gezdirmeye başladım. En sondaki masada bizimkileri gördüğümde hızlı adımlarla oraya gittim.
"Oo en sevdiğim yengem gelmiş, gel sen otur şöyle." diyerek sandalyesinden kalkan Emre'ye göz devirdim.
"Yengen falan değilim ben senin." diye homurdandıktan sonra kalktığı yere oturdum. O dediğimi umursamadan boş sandalye aramaya gitti. Öğle arasında olduğumuz için çoğu doluydu ama kısa sürede elinde sandalyeyle geldi. Masada tek tanımadığım kişinin yanına oturduğunda kıza olan bakışlarımı fark etmişti.
"Tanıştırayım. Meltem, Erva; Erva, Meltem." diyerek birbirimizi gösterdiğinde kıza gülümsedim. O da bana gayet içten bir şekilde karşılık verdiğinde az önceki yaptığım itici gülüşten pişmanlık duymaya başlamıştım.
Masanın altından bacağıma biri vurduğunda kaşlarımı çatarak herkesin yüzüne baktım. Su çaprazımda bana dik dik bakarken gözlerimi kaçırdım. Ona pazar günü olanları anlatmamıştım. Ve o ısrarcı bir şekilde neler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu.
"Nasılsın?"
Meltem'in sesiyle masada tuttuğum bakışlarımı ona çevirdim. Kaşlarım anında çatılırken kız ilgiyle yanımda oturan Alperen'e bakıyordu. Uzun süren sessizlik Alperen'in dikkatini çekmiş olmalı ki oyun oynadığı telefonundan kafasını kaldırıp baktığında Meltem'in kendine seslendiği anladı.
"İyi, sen?" diye sorduğunda bakışlarını Meltem'de tutmuştu.
"Çok iyi." diyerek neredeyse şakıyan Meltem'le aklımda daha önce hiçbir insana karşı düşünmediğim kumpas fikirle dönmeye başladı.
"Şey." diyerek hepimize baktığında sanırım kıza sadece ben kaşlarımı çatıyordum. O da bunu fark etmiş olmalı ki ne zaman bana değse gözleri hemen kaçırıyordu.
"Neredeyse iki yıldır aynı okuldayız ve beni ilk defa görüyorsunuz. Bir anda pat diye masanıza oturdum." derken daha çok Caner ve Alperen'le konuşuyor gibiydi. Çünkü Su ile ben de pat diye onlarla takılmaya başlamıştık.
"Ben aslında bugün Alperen'le konuşmak için geldim." dediğinde masa titremeye başladı. Herkesin bakışları bana döndüğünde kafamı aşağıya eğdim. Gerçekten masaya değen ayağım mı titretiyordu?
Salladığım ayağımı durdurup Alperen'e baktım. Yüzünden ne olduğunu anlayamadığını belli oluyordu. Meltem'deki bakışlarını Emre'ye çevirdiğinde ben de ona döndüm. Gayet rahat bir şekilde oturuyordu. Alo, senin kuzenin midir nedir bir şeyin Alperen'e iş atıyor farkında mısın?
"Konuşalım." dedi Alperen, Emre bir şey demediğinde. Meltem gülümseyerek ayağa kalktığında "Yalnız konuşabilir miyiz?" dedi. Alperen de kalkmak için hareketlendiğinde koluna ahtapot gibi yapıştım. Soru dolu bakışlarla bana baktığında bir an bile düşünmeden konuştum.
"Olalım." Kaşları merakla kalktığında "Ne?" dedi.
"Anlasan şaşardım zaten." diye kısık sesle homurdandım. Kolunu bırakıp "Yok bir şey." dedim. Alperen sorgulamadan kalktığında masa tekrar titremeye başlamıştı. Gerçekten mi? Aptal ayak.
Meltem'le Alperen kantinin sakin sayılabileceği bir tarafına gittiğinde merakla dirseklerimi masaya yasladım. Emre'nin sırıtan yüzünün hemen arkasında kalan ikiliyle sinirlerim daha da bozuldu. Gerçekten Emre'nin tarafında bir yerlerde mi olmanız gerekiyordu?
Meltem bir şeyler anlatırken homurdanmadan edemedim.
"Hayat hikayeni mi anlatıyorsun? Alt tarafı hoşlanıyorum diyeceksin."
Alperen'in bakışları bir anda masaya döndüğünde göz göze geldik. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde donup kalırken Emre'ye bakmaya başladım. Emre imalı imalı sırıtırken az önceki homurdanmamı duyduğunu anladım. Gözlerimi devirip tekrar Alperen'le Meltem'e baktım. Gülerek bir şey konuşuyorlardı.
"Avucunu kanatacaksın." diyen Su ile bakışlarımı onlardan aldım. Ona baktığımda kaşlarıyla masanın üstündeki ellerimi gösterdi. Ellerime baktığımda yumruklarımı sıktığımı gördüm. Parmaklarımı hızla açtım. Tırnaklarımın izi çıkmıştı.
Yanımdaki sandalye çekilip biri oturduğunda ellerimdeki bakışlarım hızla yanıma döndü. Alperen gayet keyifli bir şekilde yanımda duruyordu.
"Ne oldu?" diye sorduğumda Meltem yokmuş gibi davranıyordum. Çünkü olmamasını çok ciddi bir şekilde istiyordum.
"Olmasını isteyeceğim en son şey oldu." diyerek sırıttığında anlamadım. O da yüz ifademden bunu fark ettiğinde omuzlarımdan tutup arkama yaslanmamı sağladı. Masadaki herkesin bakışlarının üstümüzde olduğunu fark ediyordum ama yine de gözlerimi Alperen'den çekemiyordum. Çünkü Meltem az önce ilanı aşk etmişti ve o çok keyifliydi.
"Hazır mısın? Bir anda söyleyeceğim ki hemen bitsin bu ızdırap." dediğinde merakla bakıyordum. O ise Emre'ye kısa bir bakış atıp tekrar bana dönmüştü.
"Az önce Emre sayesinde sevgili olduk."
"Ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı | Texting
Short Storyanonimke: Tamam öyle olabilir ama yine de duygusal biriyim ben. ervalydiacetin: Olabilirsin, ben olamazsın mı dedim? anonimke: Ona göre davransana o zaman aq. *** 08.03.2021 kısa hikaye #19