|2. ay|
Erva Lydia Çetin
"Gerçekten buraya kadar gelip beni ekecek misin?"
Alperen'e dudaklarımı büzerek bakarken tekrar arkamı dönüp etrafı süzdüm. Atatürk büstünün arkasındaydık ve Alperen şu an okul bahçesinin dışında demirlerin arkasından bana bakıyordu. Tekrar önüme dönüp demirlere bakarken tırmanmak yerine geniş aralıklı demir parçaları aramaya başladım.
"Bacağını biraz yukarı kaldırıp basabilirsin, o kadar da zor değil."
"Kes sesini, benim bacağım senin gibi bir metre mi?" diye homurdanırken yürüyordum. O da karşımda benimle beraber ilerlerken ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Diğerilerine oranla daha geniş olan iki demir aralığını gördüğümde heyecanla gülümsedim.
"Tamam ama yine de yapabi- Oha."
Alperen cümlesinin şaşkınlık nidasına dönmesinin nedeni o aralıktan bacağımı geçirmem olmuştu. Minyon ve zayıf bir bedene sahip olmanın avantajını kullanıyordum. Kısa sürede okul bahçesi yerine dışarıda ona sırıtarak bakıyordum.
Şaşkın bakışları hâlâ üzerimdeyken eğilip demir aralığına baktı. Sonra bana baktı ve tekrar demirlere döndü. Beline vurup güldükten sonra "Hadi gidelim artık." dedim.
"Sen... Nasıl geçtin buradan, anasını satayım?" derken yüzündeki ifade daha da gülmemi sağlamıştı.
"Eğer kendine gelmezsen birazdan nöbetçi öğretmen gelecek ve biz soluğu müdür yardımcısının odasında alacağız." dediğimde elimi tuttu.
"O adamla asla disiplin suçu yüzünden aynı odada bulunmak istemiyorum." diyerek beni yürütmeye başladı. Okulun bulunduğu yerdeki apartmanların arasına karıştığımızda yavaşlaması için elini sıktım.
"Bence artık normal hızda yürüyebiliriz." dediğimde omzunun arkasından bana baktı. Bir anda durduğunda ben de sendeleyerek durmak zorunda kaldım.
"Çantanı neden hâlâ ben taşıyorum?" Dudaklarımı büzüp omuz silktim. Siyah çantamı astığı omzundan alıp bana uzattı.
"Sanki beş kilo, içinde bir tane defter var." diye homurdanırken elinden çantayı aldım. Bana omuz silktikten sonra yürümeye devam etti. Bu sefer elimi tutmadığı için geride kalmıştım. Adımlarımı hızlandırıp elini tuttuğumda bana gülümsedi. Ben de ona gülümsediğimde eğilip yanağımı öptü.
******
"Şuraya oturalım." dediğimde elimle ağacın altındaki çimleri gösteriyordum. Meydanki yeşilliklerin arasında ilerlerken bir yere oturma fikri çok cazip gelmişti çünkü buraya kadar yürümüştük ve yorulmuştum.
Beni kafasıyla onayladığında bomboş alanda ağacın altına doğru yürümeye başladık. Okul zamanı olduğu için etraf çok sessizdi. Açıkçası bu işime gelmişti. Kalabalığı sevmezdim.
Yavaş yavaş ısınan havalar sayesinde bir an bile düşünmeden pat diye oturdum. Yazı kıştan daha çok seviyorum. En azından oturduğunda kafanda popon ıslanacak mı, üşüyecek miyim düşünceleri olmuyordu.
Alperen'le ağacın gövdesine yaslı bir şekilde yan yana otururken kafamı omzuna yasladım. Aramızdaki ellerimizi birleştirdiğimde gülümseyerek onlara baktım. Çok güzel bir eli vardı ve bu gün boyu onları izlememi isteyecek kadar beni cezbediyordu.
"El fetişin var sanırım." diye mırıldandığında gülerek kafamı kaldırıp ona baktım. Bana gülümseyerek bakarken yanaklarını tutup küçük çocukları sever gibi sıkmak istedim.
Bir dakika, neden sevmeyeyim ki?
"Ne yapıyorsun?"
Yanaklarını sıkıp çekiştirdiğim için şaşkınlıktan irileşmiş ela gözlerine gülerek baktım.
"Yumuşacık yanakların var." derken dört parmak ucumu yanağına bastırıp çembersel hareket yapıyordum. Tekrar sıkıp çekiştirdiğimde ellerini bileklerimde hissettim. Karşımda o kadar komik duruyordu ki gülmeden edemedim.
"Öpeyim mi?" diye sorduğumda yanaklarını serbest bırakmıştım ama avuçlarım hâlâ yanaklarındaydı. Dediğim şeyle bana garip garip bakmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Ellerimi yüzünden çekip ağacın gövdesine yaslandım. Dediğim şeyden pişmanlık duyarken ellerimin terlediğini hissediyordum. Pantolonuma avuç içlerimi silerken sesini duydum.
"Öpsene."
Şaşkınlıkla ona döndüğümde bana bakmadığını fark ettim. Benim gibi ileriye bakıyordu. Boğazımı istemsizce temizledim. Derin bir nefes aldıktan sonra Alperen'e yaklaştım. Sakin ol, Erva.
Dudaklarımı yanağına yaklaştırdığımda hızlanan kalbimin atışlarını çok net hissediyordum. Üzerimdeki etkisiyle gülümserken Alperen bir anda bana döndü. Dudaklarımda hissettiğim baskı gözlerimin irileşmesine sebep oldu. Alperen dudaklarımızı ayırdığında kalbimin göğsümü yaracağını düşünüyordum.
Yüz ifademe bakıp gülümsediğinde yüz kaslarım bilinçsizce çalıştı ve ona yarım yamalak bir gülüş sundum. Aptal gibi gözüküyor olmalıydım.
Tekrar bana yaklaştığında "Öpeyim mi?" diye sordu. Yanaklarımdaki ısı fazlasıyla artarken "Hıhı." diye bir ses çıkarmaya çalıştım. Gülüşü her zamanki gibi hafızama kazınırken aramızdaki mesafeyi kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı | Texting
Historia Cortaanonimke: Tamam öyle olabilir ama yine de duygusal biriyim ben. ervalydiacetin: Olabilirsin, ben olamazsın mı dedim? anonimke: Ona göre davransana o zaman aq. *** 08.03.2021 kısa hikaye #19