16. BÖLÜM
"KARANLIK""Seni yeniden görmek güzel Ölümü Çağıran Hel..."
Kulaklarımda çınlayan sesin sahibi iki kere tekrar aynı cümleyi tekrarladı. Bileğime dolanan yılanlar boğulurcasına benden uzaklaşıp etrafında döndü. Onların acı tıslamaları bedenimde yayılan öfkenin çoğalmasına neden oluyordu.
"Dur," dedim dişlerimin arasından tıslayarak. "Çocuklarıma acı çektirme!"
Yerde acı şekilde kıvranan yılardan biri renk değiştirip siyah rengine döndü. Arkamdan Fenrir'in kaç diye bağırışını duyuyordum, fakat tüm dikkatim üzerime doğru gelen yılandaydı. Tırnaklarımı bastırdığım kumdan ellerimi ayırdım ve destek alarak ayağa kalktım. Benim ayağa kalkmam ile birlikte yılan durdu ve başını kaldırıp kuyruğunun ucuna kadar uzadı. Benim boyuma gelene kadar uzamaya devam etti.
Parlak sarı gözlerinin etrafı kararmaya başladığında diğer yılanlar daha çok tıslamaya ve son güçleriyle kara yılana saldırmaya çalışıyorlardı ama hiçbir şekilde dokunamıyorlardı.
Yılan kuyruğunun ucunda dönerek etrafımda ilerlemeye başladı. Onu izlerken Fenrir'in yanıma gelmek istediğini ama sanki önünde bir engel olduğunu fark ettim. Gözlerim sadece saniyelik üzerinde durmuştu. Daha sonra yeniden etrafımda dönen yılanın gözlerine çevirdim.
"Hel," dedi yüzüme yaklaşırken "Cehennemin kraliçesi."
"Uzak dur ondan Hel," dedi arkamdan bağıran Fenrir.
"Kimsin," dedim sakince. "Ne istiyorsun?"
Bir süre öylece baktı. Sadece baktı. O süre içerisinde sakin tutmaya çalıştığım sesimin altında yatan tedirginliği iliklerimde hissediyordum.
"Ben bir hiçim," dedi tehlikeli bir sesle. "Bir hiçin isteyebileceklerini karşılayabilir misin?"
Kaşlarım usulca çatıldı. "Yılanımın bedeninde olduğuna göre bir hiç gibi görünmüyorsun. Varlığın şu an olmasaydı eğer bir hiç gibi davrandığına inanabilirdim."
Kahkaha atmaya başladı. "Hala çok zekisin Hel."
Kahkahaları son bulduktan sonra uzun bedeniyle birlikte daha çok yaklaştı. Ağzını açtığında tıpkı bedeni gibi ağzının içide siyahtı.
"Sana bir soru sordum Hel. Bir hiçin isteklerini karşılayabilir misin?"
Sorusunu tekrar ettiğinde sesinde asılı kalan öfkeyi hissedebiliyordum. Boynumu sağa sola doğru çevirip ona adım atan kişi bu sefer bendim. Boynumu ona doğru eğip alaylı bir şekilde gülümsedim.
"İçimden bir ses zamanında sana çok acı çektirdiğimi söylüyor."
Tısladığı zaman gülümsemem dudaklarıma yayıldı. Kaşlarımı havaya kaldırıp onunla alay ettiğimi daha çok belli ettim.
"Ama acıyı hak ettiğini düşünen bir yanım var."
Omuz silktim.
"İçimde ki sesi bir türlü susturamıyorum bu yüzden kusura bakma."
Tıslayarak üzerime atlayacağı sırada elimi kaldırıp boynunu sıktım. Hamlem onu şaşırtmıştı ama ilk kez kendi hamleme şaşırmamıştım. Gözlerinin içine baktığım andan itibaren konuşan kişiye olan nefreti tüm bedenimde hissediyordum.
Tırnaklarımı sert dersine batırdığımda kuyruğunu kaldırıp başını tuttuğum bileğime doladı ve sıkmaya başladı.
"Yılanımın bedeninden çık," dedim sertçe. "Çıkmadığın sürece ikinizide öldürmek durumunda kalırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI CEHENNEMİ
Fantasia"Geceleri geleceğim sana," diye devam etti konuşmaya. "Geceleri seveceğim seni. Beni asla göremeyeceksin." Saçlarında hissettiği hareketlilik yüzünden gözlerini yumdu. "Bu sadece bir rüya..." "Rüya değil Hel. Artık zamanı geldi. Beni azad etmen gere...