-6-

282 30 5
                                    


°°°

*4 yıl önce*

Aşk bedenlerin değil ruhların meselesiydi ve insanoğlu bedenlere fazla takılı kalmıştı.

Her şeyi bedenden öte bir ruh olarak, bir kişilik olarak tanımlamaya başladığınız an dinlerin,dillerin, ırkların ne önemi kalıyordu ki?
Aşktan korkulur muydu hiç?
Aşk hiç günah sayılabilir miydi?
Kim çıkarmıştı bunu, kimin kurallarına göre insanlar saklanıp susuyor, kendinden nefret ediyordu?
Aşktan nefret edilebilir miydi?

Aşk insanoğluna bahşedilen en güzel duygulardan biriydi fakat ne diye insanlar bunu bir günah meselesi haline getirecek kadar acımasız olabiliyordu?

Omzunda uyuyan kızın nefesi her boynuna çarpışında kalbi deliler gibi atan bu kadının hisleri günah olabilir miydi şimdi?
Böylesine saf bir şeyi kimse günah diye kabuendiremezdi Kayla'ya.
Bir kadına aşık olmanın nesi yasaklanabilirdi?..

Eli kızın hafif uzamaya başlamış saçlarında gezindi, kokusunu hafızasına kazımak ister gibi huzurla içine çekti.
Hiçbir zaman bu kokudan mahrum kalmayacağı bir fırsat olsa elinde, varını yoğunu bırakıp kızın bu huzur veren kokusuna teslim olurdu.
Kendini güvende hissettiği tek yere, Asel'e teslim olurdu.
Ama hayaller yeterince imkansız olduğu için güzeldi.
Kayla boşa daldığı hayallerinden kızın mırıltısıyla ayrıldı.

"Kayla? Ne zamandır uyuyorum ben,niye uyandırmıyorsun?"

Kız şişmiş gözlerini ovuştururken Kayla hızla küçük bir öpücük kondurdu dudaklarına.

"Çok olmadı, yarım saattir falan ben kitap okurken sızdın. Ben de uyandırmaya kıyamadım. Omzumda pek rahat gözüküyordun. "

Muzipçe sırıtan kadına sinirle hafif bir yumruk atıp ayağa kalktı Asel.
Bu kadar gıcıklık yaparken aynı zamanda bu kadar güzel olması içine gereksiz bir heyecan doğmasına neden oluyordu.

Bu güzelliği yüzüyle alakalı değildi, kalbinden,derininden bir yerlerden geliyordu ve bu çok özeldi.
Güzeldi çünkü güzel sevmeyi biliyordu.

Ona her baktığında içinden 'iyi ki' diye geçirmekten başka bir şey gelmiyordu elinden.
İyi ki tanıştım, iyi ki hayatımda, iyi ki benimle...
İyi ki Kayla.
Onunla olduğu tüm bu aylar,seneler dahilinde ne kadar çok "iyi ki"si olmuştu.
Bunun minnetiyle kadına bakmaya devam etti.

" Daldın gittin yine öyle, bir şey mi oldu Asel? "

"Seni düşünüyordum. "

"... "

"Seni düşünmek güzel şey. "

Asel'in bu bilmişliği ile Kayla da gülmeye başladı, bu sefer ikisi de minik kıkırtılarıyla bu canlı, mutlu odayı daha da sıcak kılıyorlardı.

Bir süreliğine de olsa mutlu olmanın en güzel yanıydı herhalde böylesine güzel gülebilmek.
İnsan sevmese nasıl böyle güzel gülümseyebilirdi ki?
"Göğe bakmalı,rüzgarı yüzünde hissetmeli,
Az da olsa güneşin sıcaklığını duyumsamalı.
Sonra sevmeli,
İnsan çokça sevmeli..."
Demişti şair.
İnsan sevmeliydi, çokça, hiç yaşanmamışların aksine umutla sevmeliydi.
Devam edebilmek için, tüm umutsuzluklara rağmen gülebilmek için sevmeyi öğrenmeliydi.
Yaşama dair bir şeyleri bulabilmek sevmekten geçiyordu, bunu öğrenmek gerekliydi.

Kayla ayağa kalkıp kızın pencereye yaslanmış bedenine doğru yürüdü aklındaki dizelerle.

"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey."

Kıza ulaştığında dağılmış kabarık saçlarını elleriyle yatıştırıp usulca öptü. Elinde olsa her telini usul usul öperdi,zaman hiç bitmesin hatta takılı kalsın, dursun ve akmasın isterdi.
Asel saçlarının üzerindeki eli tuttu ve dizelerin devamını getirdi mutluluktan dolmuş gözleriyle.

"...fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum..."

°°°°

kabus.|gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin