-10-

191 24 2
                                    

°°°°

Soğumuş kahvesinden istemeden bir yudum daha alıp ahşap masanın üzerine bıraktı,önündeki siyah, eskimiş, yer yer parçalanmış kutunun kapağını kaldırdı.
Açtığı anda ciğerlerine dolan kokuyu çekti içine.
Kayla'ya dair her şeyi bu kutuya sığdırmak onun için zor olsa da onu her daim burada tutacağının güveni de vardı içinde.
Uzun zamandır açıp bakmadığı kutuyu ilk defa görmüştü sanki, yeniden doldu heyecan ve kırgınlıkla dolu olan gözleri, her seferinde olduğu gibi.

Sevdiği şiir kitabının rastgele bir sayfasını araladı, Kayla bu kitabı baş ucundan hiç eksik etmez,canı sıkıldıkça herhangi bir sayfayı açar başlardı okumaya, kız da durmadan okusa onu dinleyecekmiş gibi bir heyecanla pür dikkat kesilirdi kadının karşısında.
Denk gelen sayfada gezindi parmakları sonra usulca araladı dudaklarını, titrek nefesi dudaklarının arasından çıkarken okumaya başladı.

"Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin.

Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar...
Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize,atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben.

Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım,çok, pek çok, ama senle beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey:
belki diyor."

Gözlerinden akan yaşlar şiirin çizili cümlelerine karışırken hafifçe masaya bıraktı kitabi, elinde kırılgan bir cam parçası tutar gibi her şeyi fazlasıyla temkinli bir şekilde inceliyordu. Kutunun içinden çıkardığı mavi fulara baktı, buruk bir tebessüm oluştu dudaklarında.
Tanışmalarına vesile olan ufak bir kumaş parçası şimdi ellerinin arasında anlamsızca duruyordu sanki.
Onun yarasını sardığı bu mavi bez parçası daha sonra Kayla'nın ruhundaki kaç tane yaranın sarılmasına neden olmuştu...

Aldığı her eşyayı aynı düzenle yerlerine yerleştirdi,özenle.
Daha sonra ufak bi defter çıkardı içinden.
Alya'nın Asel'e içindekileri dökmesi için aldırdığı mavi deftere benzeyen ama ona karşın daha çok yıpranmış kalın bi defter.
Mavi kapağını araladı günlüğün, Kayla'nın yazdıklarını ezbere biliyordu aslında ama her defasında tekrar tekrar okuyup onu da burada hissediyordu.
Ne zarar gelirdi ki sevdiği kadını içinde bir yerlerde hala yaşatmaktan.

07.11.2006

Hayallerim ruhumun derinlerinde bir yerde binlerce parçaya ayrılıp bölünmüşken ve her biri kalbime bu denli büyük yaralar açıyorken,hayatım derin bir okyanusun en dibine batmış gibi hissederken,tüm inancım tüm dayanağım, tüm güvendiğim duvarlar bir bir devrilmişken üzerine durup ardından gülümseyemedim ben,
her şey geçecek Kayla biraz daha sabret,diyemiyormuş insan bazen.

Bu mutsuzluğun başka bir dilde ne gibi bir izahı vardır bilmem lakin benim dünyamda bu hissin tek bir yeri dahi olmamalıydı ama hayat hep olmaz,olmamalı dediğimiz şeyleri önümüze koymuyor mu zaten?

Çocukluğumdan beri hayal kurdum ben, kurdukça olduğum evden, yaşadığım aileden, acılarımdan ve üzüntülerimden sıyrılıp bambaşka bi dünyanın kapılarını araladım sanki, kurtuluşumun kapısını...
Her gün, her saat, her an hayallerle büyüdüm.
Bazen o kadar çok hayal kurdum ki hayatımla hayalimdeki dünya arasında sıkışıp kalmış bi beden gibi hissettim kendimi,neredeydim ben?
Ya da kimdim ben?

En acısı da ne biliyor musun?
Hayallerinin o mükemmel görüntüsünden seni uzaklaştıran korkunç bi hayatının olduğunu er ya da geç bir şekilde kendine kabul ettirmek zorunda olduğun.
Hayata devam etmek için bunu da kabul etmen gerekiyor.
Derin bir umutsuzluk hissi kaplıyor sanki tüm bedenini.
Kaçmak istiyorum, kaçıp kurtulmak.
Çok uzaklara mesela, kendim olduğum için yargılanmadığım bir yere.
Kalbim ve hislerim yüzünden hor görülmediğim bir yere.
Özgürce bağırabileceğim bir yere.
Öyle bir yer var mıdır acaba?
Varsa dahi denk gelir mi bana?

Belki bir yerden öte en azından bir insan olsa kaçıp onun yanında nefes alabileceğim, bir insana içten bir şekilde sarılma hissi nedir?
Ben bu hissi sadece kitaplardan biliyorum.
Bunu hiç hissedebilecek miyim?

Sevilmek...
Ne kadar da imkansız geliyor artık bana.
Ailesinin sevmediği bir insana onu sevdiğinizi söyleseniz dahi bu ne kadar inandırıcı olabilirdi ki?

Yaşamım boyunca hep bekledim.
Doğru insanı bekledim,düşünülmeyi bekledim, güvenmeyi bekledim, sevilmeyi bekledim.
Hatta ben mutlu olmayı dahi bekledim.
Ama yolun sonunda dönüp arkama baktığımda beklediklerimin yıkıntısı dışında hiçbir şey yoktu karşımda.
Koca bir enkaz...
Koca bir hayal kırıklığı vardı yalnızca.
Ben de beklemeyi bıraktım, hayal etmeyi bıraktım.
Acıyı kalbimin en derininde hissetmeyi öğrendim.

Ama biliyor musun sevgili defterim ben ilk defa bugün yeniden umut ettim...
Onu gördüğüm ilk an içimde bir umut tekrardan filizlendi, ben artık umut etmekten korkmuyorum.

Ben bugün bir kızla tanıştım,Asel...
Gözlerine baktığım ilk anda hayatıma tesirinin ne denli büyük olacağını bildiğim bir kızla.

°°°°

kabus.|gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin