-16-

115 18 9
                                    

neden ağladığımı bilmiyorum, diyorsun
çünkü birşeyler değişiyor içinde
kendini ikna etmiyor düştüğün boşluk
bildiklerin başkalaşıyor gözlerinin önünde
yabancılğı öğreniyorsun

gece söndürür hayalet olmaya yetmeyenlerin ışığını
güçlü olmaya benden daha çok ihtiyacın var
çünkü haksız olduğunu
kalbinin bir yerinde biliyorsun
gündüzün kepenklerinde duyduğun güven
çelimsiz gölgelerin fısıldadığı
küçük sırlarla büyüyorsun

zamanın ve
aynanın önüne bırakılmış
kısa bir mektup bu
belki çok sonra anlayacaksın içindekileri

ama şimdi okuyorsun..

....

Alya telefonundaki konuma tekrardan bakıp doğrulamak ister gibi geldiği yeri inceledi.
Sonbaharın gelişiyle yere dökülmüş yapraklar bu ormanlık alanı boylu boyuna kaplamış, tek tük geçen bir insanın dahi olmaması Alya'yı korkutmuştu.
Böyle bir yerde, geceye doğru bir saatte Asel burada ne arıyordu ki?
Telefonunu elinde sıkı sıkı tutarak arabadan indi.
Ağaçlara doğru yürümeye başladı, bir yandan da kızı aramayı düşünüyordu.
Ama ilk aramada duyduğu ses onu o kadar kahretmişti ki bir daha o sesi duyabileceğine emin bile değildi, onun kendisine ihtiyacı olduğunu hissetmese burada bile olmazdı herhalde.
Birkaç adım daha attığında dönüp arkasına baktı, zaten yeterince uzaklaştığını fark edip devam ettiğinde telefonuna gelen bildirim sesiyle yerinde irkildi.

Asel:çalılıkları geçince göreceğin büyük ağacın dibindeyim.

Telefonu tekrar kapatıp önündeki çalılıklara baktı.
Zamanlamasına mı şaşırmalıydı yoksa böyle bir yere kadar onu sürükleyebiliyor olmasına mı?
Çalılıklardan geçip silkelendiğinde önüne çıkan manzaraya şaşırarak baktı kadın.
Böylesine bir manzaranın izleneceği en hoş yer bile olabilirdi belki de burası, uçuruma yakın bir yerde büyük bir çınar ağacının dibinde oturmuş kararmaya başlamış gökyüzünü izleyen kıza baktı sonra, herhangi bir manzaradan daha güzel olan yüzüne, durmadan izleyebileceği güzellikteki yüzüne baktı.
Ona doğru yürümeye başladığında kız hala onu fark etmemişti, yanına oturdu, onu izlemeye devam etti.
Ama o hala konuşmuyordu.
Derin bir sessizliğin ardından kızın titreyen sesi ulaştı kulaklarına.

"Onu gördüm."

Alya ilk başta algılayamadı bahsettiği şeyi, dilinin ucuna kadar gelen tüm cümleleri geri yolladı. İlk defa bir hastasının karşısında bu kadar çaresiz hissediyordu,artık ne kadar hasta-doktor ilişkisinde oldukları söylenebilirse tabii.
Asel gözlerini kapatıp kafasını gökyüzüne kaldırdı ağlamak istemediğini belli eden tavrıyla fakat sesi onu yine de ele veriyordu.

"Banyodaydım,o...orada küvette yatıyordu. O gün olduğu gibi, o gün onu orada gördüğün gibi."

"ilaçlarını almıyorsun hala değil mi Asel?"

"şuan sadece iki arkadaş gibi konuşamaz mıyız?" dedi asel titreyen sesiyle, kadının yüreği tekrar tekrar canını yakan bir sızıyla kaplandı sanki.
usulca başını salladı Alya, kız da gözlerini yumup anlatmaya devam etti.

"Gözleri bana doğru çevrilmişti, her şey...her şey o gün olduğu gibi o kadar benzerdi ki zaman kavramımı yitirdim sanki.
nerede, ne zamanda olduğumu unuttum. Rüya da mıyım yoksa gerçekte mi, bunların hepsi birer kabus mu, bilemeden sadece ona baktım.
Yerdeki kan ayak uçlarıma kadar ulaştı, daha sonra onun sesini duydum kulaklarımda."

kabus.|gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin