-15-

117 16 1
                                    

Kadın yaslandığı ahşap sandalyede gerindi ve derin bir nefes aldı bir süre tavanı inceleyerek.
yorgun bedeni bulunduğu yerde uyumamak için direnirken kahvesinden bir yudum aldı ve kitabına geri döndü, kitabın sayfalarını geçtikçe sanki ruhundaki derin ağırlıkları da bir bir onların sayfalarına bırakıp omuzlarındaki yükü hafifletiyordu.
Kitap onu öyle içine çekiyor, acısını öyle başka bir hale bürüyordu ki kadın en sonunda cesaret edemediği şeyi yaparak masanın üzerindeki ufak defterini çekip aldı önüne.
Kitabı bir köşeye bırakıp defterin son kalmış sayfasına içini dökmeye başladı, asel'den sonra sık sık yapmaya başlamıştı bunu alya.
o da tıpkı kız gibi hislerini bir deftere yazıyor sonra da bir daha okumadan kapatıyordu defteri.

bir süre kalem defterin üzerinde gezindi, kahveden bir yudum alındı, düşünüldü, tereddüt edildi fakat sonunda içinden geldiğince yazmanın en doğru karar olacağını kabullenerek başladı kadın.

"ne kadar aptalca değil mi? Sen hala onun ölümü ardından hayata koca bir yas içinde devam ederken benim senin bir tebessümünle dünyaya bir daha tutunmam?
sahi şu hayatta tuhaf olmayan ne var ki?
her şey yazılmış basit bir oyun gibiyken  yaşanan bu olaylara çok sıra dışı şeylermiş gibi tepki veriyoruz...
her şey ne kadar da net aslında,biz neyi çözemiyoruz?
Neyin kavgası bu, neyin anlaşmazlığı?
Hepimize biçilen bu kısa hayatın oyuncuları olmaktan başka neye sahibiz ki, neye sahibiz de kendimize böylesine güveniyoruz?
Neden seni sevdiğimi kabullenme işini yarına bırakıyorum mesela?
Neden tam şuan kendime evet alya sen bu kıza aşıksın, diyemiyorum?
Neden son nefesime, neden hayatın seni benden çekip koparacağı ana kadar bunu bekliyorum?
Bana bahşedilen bu zamanın değerini bilemeyecek kadar aptal birisi miyim?

Odama ilk girdiğin gün geliyor aklıma seni düşündükçe.
Heyecanlı tavrın,omzunda kestirdiğin dalgalı ama yağmurdan ıslanıp tuhaf ve düzeltemeyeceğin bir şekil almış saçların, soğuktan kızarmış burnun ve odaya girer girmez odayı saran o kokun...
her şeyinle bir bütün, her şeyinle büyüleyici bir kızdın.
bana ölen kardeşimi hatırlatan tebessümünle adını söyleyene kadar senin o olmadığını hiçbir şekilde kabul edemezdim.
Elini tuttuğumdaysa hep o anda kalmak istedim.
Ama sen usulca karşımdaki koltuğa oturup tedirgin bir şekilde odamı incelemeye başladın,sonraysa beni izledin uzun bir süre.
Ben konuşana kadar fark etmedin bile bunu.
Utançla gözlerini benden çekip ellerini izlemeye devam ettin.
Sonra konuşmaya başladık, zordun Asel, çok zordun.
Her şeyin koca bir bulmaca gibiydi, her seans seni çözmek için yakalamaya çalıştığım ipuçları beni sana daha çok çekti.
Bir anda tek düşündüğüm şey oldun.
Seansları o odada bırakmak yerine gece yatana kadar konuştuklarımızı düşündüm çoğu zaman.

Bazen o kadar çok düşündüm ki seni hayatım başlı başına sen oldu.
Saat hep asel'i on geçti, aynadaki yansımam bana seni göstermekten bir saniye dahi vazgeçmedi, okuduğum kitaptaki kahramanın yerini aldın, bir şarkının ezgisi olup tüm gün dilime dolandın.
Sonra bir bakmışım her şey asel olmuş.
her şey sen olduğunda hayat ne kadar da çekilir oluyormuş.

Biliyor musun bir süre sonra ruhumu doyuran, kalbimi neşeyle dolduran biri haline geldin ve şaşırtıcı bir şekilde uzun zamanlar gerektirmedi bu.
Sen yokken ruhum aç ve kalbim neşeden yoksun kalıyordu.
Eski Alya olmak istemiyordum.
Gülebilmeyi istiyordum, yanında gülebilmeyi, yalnızca yanında bu denli gülebildiğimi biliyor muydun?..

Sonra tekrardan düşündüm-seni düşünmediğim tek bir an olmuyordu ki- hayatıma giren birçok adamdan seni ayıran şey neydi?
Bir anda bir kıza kendimi nasıl da bu denli büyük hislerle bağlamıştım?
Bunca sene yaşadıklarım mı yalandı, yoksa sana karşı duyduğum bu hisler mi ani ve belirsiz bir kararın sonucuydu?
Bunları düşünmek için hayat çok kısa Asel.
Aldatılan bir kadının çevresindeki erkeklere olan güvensizliği derdi büyük ihtimalle ön yargılı bir insan.
Sence aldatılmış olmam mı senin gibi bir kıza tutulmama neden olmuştu?
Aşk bu denli basite indirgenecek bir şey olabilir miydi cidden?
Saçmalık.
Bu duyguyu ben ruhumun derininde yaşıyor ve en içten şekilde hissediyorsam kalbimi sorgulamak ne haddime?
Sorgulamak kimin haddine?

Ben sana aşığım asel, bunu bugün kabul etmenin huzuruyla koyacağım yastığa başımı, yine sen olacak odadaki her bir nesne.
Yine sen olacaksın düşüncelerimde.
Ama bu sefer huzurla sayıklayacağım adını.
Asel diyeceğim, iyi ki o gün o kapıdan içeriye girdin.
Bir gün bunları yüzüne karşı da söyleyebilir miyim, kim bilir? "

Kalemi usulca ahşap masaya bıraktığında derin bir soluk aldı kadın, tüm zihnini bir kağıda dökmüş de onlardan bir anlığına da olsa arınmış hissediyordu.
Kül tablasına bıraktığı sigarasını dudakları arasına götürdü.
Kararmaya başlayan hava karşısında iç çekerek oturduğu yerden kalktı.
Balkon kapısını aralayıp demirlere dayadı bedenini, sokaktan tek tük geçen insanlara baktı.
Yüzüne vuran soğuk hava onu kendine getirirken iç çekti.

Uzun zamandır yalnız olmanın ne denli zor olduğunu uyanıp yanında hissettiği boşlukta, evin içinde onu rahatsız edecek bir sesin olamayışında, aynadaki yalnız yansımasında fark etmekten yorgun düşmüştü artık.
hayatı tamamen bu kızdan ibaretken biraz olsun yalnız hissetmiyordu.
Dünyanın en saçma ama en iyi hissettiren yanlışlarından bir tanesi olmuştu bu süre zarfında asel.

Sigarasını son defa dudaklarının arasından çekip balkonun bir köşesinde söndürdüğünde salonundan gelen şarkının dizelerine de eşlik etti gülümseyerek.
O sırada çalan telefonuyla dünyasından ayrıldı ve arayan isme baktı.

"Asel."

°°°°

kabus.|gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin