"Kördüğüm misali olan hikayelerini çözmeye çalıştıkça sanki daha da karmaşık bir hal almıştı."
'''
3 YIL SONRA
Güneş tüm iştihamıyla aydınlatıyordu İzmir'i. Sabah erkenden kalkmış oğlunun mamasını yedirdikten sonra mutfakta sandalyesine oturtmuştu. Şimdi ise uyuyan eşi için kahvaltı hazırlıyordu. Buzdolabında ki kahvaltılıkları masaya düzerken oğlu sandalyesinde "egeu ugugy" diye sesler çıkarmaya başladı. Bakışlarını oğluna sabitleyip "Sessiz ol oğlum anneye sürpriz kahvaltı hazırlıyorum." dedi Muhammed Emin, çocuk sanki anlamış gibi gülümsedi.
Kahvaltıyı hazır edince sekiz aylık oğlunu kucağına alıp yatak odasına girdi. "Oğlum anneyi nasıl uyandıralım?" diye sordu Muhammed Emin ciddi bir şekilde oğlunun yüzüne bakıp.
Oğlu "eguguga" deyince Muhammed Emin "Ne öperek mi? Fazla klişe babandan öğreneceğin çok şey var oğlum." dedi başını hayır anlamında sallayıp. Oğlunu yatağın yanında ki beşiğe oturtup sehpadaki sürahiden bardağa biraz su koydu ve Asi'nin yüzüne suyu döktü.
Yüzüne boşalan soğuk suyun etkisiyle yataktan korkuyla sıçradı Asi. "Seni öldüreceğim Muhammed Emin!" deyince Muhammed Emin her seferinde yaptığı gibi oğlunu kucağına aldı. Babasının kucağında kendisine bakıp kocaman gülümseyen oğlunu görmesiyle tüm siniri geçti Asi'nin. Oğlunu kucağına alıp yanağına kokulu bir öpücük kondurdu.
Muhammed Emin yanağını uzatıp "Bana yok mu?" diye sordu Asi yanağına yavaşca bir tokat atıp "Sana bu yeter." dedi ve gülümseyerek çıktı odadan.
Buraya üç yıl önce Mert ve Pınar'ın düğününü yaptıktan sonra taşınmışlardı. İlayda'ya yakın bir yerde bahçeli ev hediye etmişti Kenan bey o da bir kaç ay sonra işlerini halletmiş ve onlara yakın bir yerde ev alıp İzmir'e temelli taşınmıştı. Muhammed Emin mesleğine devam ediyordu Asi'de Kenan beyin işlettiği resteronda aşçılık yapıyordu. O günden sonra bir daha görüşmemişti Muhammed Emin amcasıyla Hatay'a her gittiklerinde babasının mezarını ziyaret ettikten sonra Asi'nin halasının yanında bir gece kalıp tekrar İzmir'e dönüyorlardı.
Asi mutfağa geçip kahvaltının hazır olduğunu görünce "Benim kocama bak kahvaltı da hazırlarmış." dedi gülümseyerek.
Muhammed Emin ellerini havaya kaldırıp "Çok şanslısın on parmağında on marifet bir kocan var." dedi Asi kucağında oğluyla sarıldı Muhammed Emin'e. Hayat sonunda gülmüştü onlara son üç yıldır pencerelerinden güneş hep doğuyordu.
Asi oğlunu sandalyesine oturtup kendisi de masaya geçti. Yemeklerine başlamışlardı ki "egugugu" diye ses çıkarttı oğulları. "Mirza sen yemeğini yedin oğlum akıllı dur sıra bizde." dedi Asi tebessüm ederek. Muhammed Emin'in gözlerinin dolduğunu fark etmesiyle elini tutup "Ne oldu canım?" diye sordu.
"Bana oğlumuzun adını Mirza koymayı teklif ettiğinde dünyanın en mutlu insanı ben olmuştum. Babam kalbimde zaten ölmemişti ama ismini de yaşatmak tarifsiz bir mutluluk oldu. Sana ne kadar teşekkür etsem az." dedi Muhammed Emin minnetle bakıyordu eşine.
Masadaki suydan bir yudum içip devam etti konuşmasına. "Ne kadar zaman geçerse geçsin acı azalmıyor sadece onunla yaşamaya alışıyorsun. Kalbimdeki acı ilk günkü gibi taze. Bazen keşke babam da görseydi Mirza'yı diyorum. Ya da seninle evlendiğimi görseydi ne hissederdi acaba? Kenan babamla birbirimizi bulduğumuzu görseydi? Dakikalarca kendime bu soruları soruyorum sordukça liste uzuyor ve aslında babamı ne kadar erken kaybettiğimi bir kez daha anlıyorum. Onun eksikliği bir kez daha çarpıyor suratıma. İnsan kaç yaşında olursa olsun babası öldüğü zaman yetim kalıyor, insan kaç yaşında olursa olsun babası öldüğü zaman çocuk kalıyor bir yanı hiç büyümüyor. Babamı çok özledim çok özledim." dedi Muhammed Emin daha fazla gözyaşlarını tutamayacagini anlayınca masadan kalkıp banyoya geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Romanceİntikamın içine hapsolmuş bir aşk. Aşk mı daha güçlüdür intikam mı? Gitmek mi daha zordur kabullenmek mi? Aşkınız için nelere katlanabilirsiniz? Ne kadar fedakâr olabilirsiniz? Peki ya kaderinize yazılmış birinden ne kadar uzağa kaçabilirsiniz? He...