BÖLÜM 5

1K 172 314
                                    

"Yemekte insana benzer. Yemek ocakta insan hayatta pişer."

"'

Asi duyduğu soru karşısında şok oldu. Muhammed Emin'i ona neden soruyorlardı? Boğazının kuruduğunu hissetti. Kalbi korkuyla atıyor, elleri titriyordu. Yeterince uğraşacak şeyi vardı zaten birde gizemli telefonlarla uğraşamazdı. Hızla telefonu kapatıp mutfağa girdi.

Üzüldüğünde, sevindiğinde, strese girdiğinde en iyi gelen şeydi yemek yapmak. Ellerini yıkayıp dolaptan malzemeleri çıkardı. Yemeği yapmaya başladığında düşünceler çoktan zihnine doluşnaya başlamıştı.

Girdiği yol çok zordu, engebeliydi. Tutunacak bir dalı dönecek bir evi de yoktu artık. 'Dönmeyeceğim ki zaten.' diye fısıldadı kendi kendine Asi. Aşkına kavuşmak için savaşacaktı.

'Ya Muhammed Emin seni hiç sevmezse?' diye sordu kendisine düşman iç sesi.

'Sever. Gözlerinde o ışığı görmesem o gün bu yola hiç girmezdim. Şimdi acısı büyük olduğu için gizlemeye çalışıyor.'

Doğradığı malzemeleri ısınan tavanın içine atıp karıştırmaya başladı. Yanlış zaman olsa da doğru insandı Muhammed Emin. İki yıl boyunca sadece bir kez görmesine rağmen unutamamıştı yüzünü, sesini.

Bazen Muhammed Emin koltukta oturuyor öylece duvardaki resime bakıyordu. O anlarda gidip sıkıca sarılmak istiyor alacağı tepkiden dolayı cesaret edemiyordu Asi. Hak vermese de anlıyordu Muhammed Emin'in öfkesini. İnsanın içindeki acı ancak birini suçladığında azalıyordu. Hiç konuşmamışlardı annesine ne olmuştu bilmiyordu ama evden bile anlaşılıyordu Muhammed Emin'in babasından başka kimsesi yoktu. Evin her köşesinde birlikte çekildikleri fotoğraflar vardı. Tüm fotoğraflar iki kişilikti.

Bir kurşun Muhammed Emin'in iki kişilik dünyasını yıkmaya yetmişti.

Asi ocağın altını kapatıp masadaki peçeteden aldı ve gözyaşlarını sildi. 'Babam değil.' sesli bir şekilde söyleyip kafasını hızla iki yana salladı. Babası değildi Muhammed Emin'in hayatını yıkan. Kazaydı, isteyerek vurmamıştı.

🪢

İlayda yemek yedikten ve sohbet ettikten sonra saat geç olunca eve gitmek için kalktı. Elif hanımla vedalaşıp Mert'le arabaya bindiler. Eve geldiklerinde Mert apartmanın kapısına kadar İlayda'yla birlikte geldi. Haraketlerinden belliydi ki konuşmak istediği bir konu vardı. Eliyle ensesine dokunup ağzını açtı ama sonra vazgeçmiş olmalı ki sustu.

İlayda anahtarıyla apartmanın kapısını açıp bakışlarını hemen arkasında duran Mert'e çevirdi. "Hadi git artık sen çok geç oldu."

"Bugün çok üzüldün değil mi? Hissettim." susma kararını çok geçmeden bozmuştu Mert. Zaten o aklına ne gelirse hemen söyleyen biriydi öyle bir şeyi çok fazla içinde tutamazdı.

"Çok değil biraz. Hem sonrası çok keyifliydi." dedi ilayda samimiyetle gülümsedi.

"Özür dilerim benim yüzümden önceden anneme anlatmalıydım."

"Geçti o günler
Acıttı geçti
sonunu boşver
Başı güzeldi.
Uzun bir yoldu haliyle yordu."

Şarkısını bitirmesiyle bakışlarını Mert'e sabitledi. İçini rahatlatmak istercesine yüzünde tebessümünü silmeden konuşmaya devam etti İlayda. "Geçmiş bu Mert elbette acıtacak. Aslında acıtan ne biliyor musun bir insanın babası kızını nasıl başka bir adamın yanına bırakabilir? Ben teyzeme kızmıyorum çünkü o bana bakmasa ben sokakta kalacaktım Mert kim bilir başıma neler gelecekti?"

KÖRDÜĞÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin