"İntikam güçsüzlerin işi adalet ise cesurların."
'''
Güneş sanki olanlardan haberdarmış gibi bulutun arkasına saklamıştı bugün. Babası gitti gideli güneş Muhammed Emin için hep bulutların ardında gizliydi zaten. Ne bir ışık vardı ne de geleceği için umut. Yaşıyordu ama hayatına yaşamak denmezdi. Nefes alıyordu sadece. Bir amaç belirlemişti kendince babasının intikamını alacak huzurlu uyumasını sağlayacaktı. Birinin canı yanınca babası nasıl mutlu olacak bilmiyordu ama babasının huzurla uyuması için her şeyi yapardı.
Şubeye girer girmez henüz odasına bile giremeden başkomiserin sesini duydu kolidorda toplantı odasında toplanmalarını söylüyordu.
"Ufff be sabah sabah kahvaltı yapsaydık bari." diye söylendi Mert toplantı odasına doğru yürürken.
"Söylenme oğlum işine bak söylenme." dedi Muhammed Emin toplantı odasının kapısını açıp tuttu ve önden Mert'in girmesini sağladı.
Odaya girdiklerinde herkes masaya oturmuştu onların da oturmasıyla Süreyya Başkomiser hemen konuya girdi. "Arkadaşlar Kasap Ahmet neden bu lakapla anılıyor?" diye sordu. Odadaki herkes sorunun cevabının başkomiserin çok iyi bildiğini biliyordu.
"Duyumlara göre adam tam bir manyak, yanlış yapanları havyan çiftliğinde doğruyor." diye cevapladı Muhammed Emin elinde tuttuğu kalemi çevirirken.
Süreyya Başkomiser işaret parmağıyla Muhammed Emin'i gösterip "Doğru fakat eksik.." dedi. Derin bir nefes alıp detayları anlatmaya başladı. "Bunun öncesi var. Bakın arkadaşlar kimse anne karnından suçlu olarak doğmaz. Kasap Ahmet'te abisinin kurbanı olmuş. Abisi uyuşturucu işiyle uğraşıyormuş. Polis memurunu yaralayınca hapise girmiş hapiste tartıştığı bir adam şişlemis Kasap Ahmet'in abisini. O günden sonra gün sayar olmuş Kasap Ahmet. O adam hapisten çıkınca çiftliğe kaçırıp doğramış adamı işte o günden sonra Kasap Ahmet diye anılmaya başlanmış."
"Abisinin intikamını almış yani kendi adaletini kendi sağlamış." dedi Burcu komiser bakışlarını Süreyya Başkomiserden çekmeden.
"Bazı insanlar adaletle intikamı karıştırıyor. İntikam güçsüzlerin işi adalet ise cesurların."
Başkomiserin son cümlesiyle Muhammed Emin'in elindeki kalem yere düştü. Titreyen sol elini yumruk yapıp derin bir nefes aldı. Önündeki bardakta duran suyu sağ eliyle tek yudumda içti. Toparlanması gerekiyordu. Gözlerini kapatıp bir kaç dakika derin derin nefes alıp verdi.
"Peki bu adamı nasıl yakalayacağız ? Günlerdir üzerinde çalışıyoruz ama bir delil yok." Mert'in sorusunu duymasıyla gözlerini açıp odağını olaya vermek için çabaladı Muhammed Emin.
"Vazgeçmeyeceğiz. Dün biraz araştırma yaptık Kasap Ahmet geçen ay yeni bir çiftlik almış. Gidip bir de oraya bakacağız."
"Ne zaman?" diye soran bu defa Muhammed Emin'di odağını olaya verip kafasındaki diğer tüm düşüncelerden sıyrılmayı başarabilmişti.
"Hazırlanın yarım saate kadar çıkarız."
Odadan birer birer herkes çıktıktan sonra Muhammed Emin ve Mert yalnız kalmıştı. Mert suyunu içip çıkmak için ayaklanmıştı ki Muhammed Emin'in hâlâ öylece oturduğunu fark edince bakışlarını yerinden kıpırdamayan Muhammed Emin'e çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Romanceİntikamın içine hapsolmuş bir aşk. Aşk mı daha güçlüdür intikam mı? Gitmek mi daha zordur kabullenmek mi? Aşkınız için nelere katlanabilirsiniz? Ne kadar fedakâr olabilirsiniz? Peki ya kaderinize yazılmış birinden ne kadar uzağa kaçabilirsiniz? He...