BÖLÜM 19

661 124 10
                                    

"Düşündüm ki bu hikayenin iki masum insanı biziz.
Ama öyle olmadı bir anda bütün hesap bana kaldı.
Bütün acılar beni buldu. "

"'

Muhammed Emin otogara geldiğinde etrafına bakındı ama Asi yoktu. Bilet satan görevlinin yanına gidip cüzdanındaki fotoğrafı çıkarıp gösterdi. "Bu benim eşim Asi onu gördünüz mü?" Görevli göz ucuyla fotoğrafa bakıp geri verdi. "Belki de sen katilsin bu kızı arıyorsun neden sana söyleyeyim ki."

"Ne katili be ben polisim bu da kimliğim. İyi bakta söyle vakit kaybediyorum her şeyim gidiyor. "

Adam fotoğrafı biraz inceledikten sonra kendinden emin bir şekilde cevapladı Muhammed Emin'i "Evet bu bayanı tanıyorum asla unutmam çok tuhaf konuştu ölüm falan dedi."

"Nereye gitti?"

"Hatay'a kesti biletini bir saat oldu otobüs kalkalı."

Muhammed Emin'in kaybedecek vakti yoktu. Arabasına bindiği gibi memlekete doğru sürdü. Yolda giderken aklına gelen düşünceyle Mert'i aradı.

"Alo Meto beni iyi dinle Asi memelekete gidiyor. Ahmet Şanoğlu için acil tutuklama emri alın."

"Abi nasıl gider bilmiyor mu öleceğini? Ben hemen karakola geçiyorum elimden ne geliyorsa yapacağım. "

"Acele ol Meto babam gibi soğuk mezar taşıyla karşılaşmak istemiyorum." Ne yapacaktı şimdi Muhammed Emin? Tam her şeyi yoluna sokmaya çalışırken yine her şey alt üst olmuştu. "Allah kahretsin." deyip yumrukladı direksiyonu.

🪢

Otobüs Hatay'a geldiğinde güneş güne merhaba demek üzereydi. Asi dolmuşa binip köyün girişine kadar gitti. Köye yetiştiğinde güneş çoktan doğmuştu. Evine doğru yavaş adımlarla yürürken onu gören herkes hortlak görmüşçesine bakıyordu. Herkes biliyordu ki Asi'nin baba evine dönmesi onun ölmesi demekti. "Yazık annesi gibi olacak sonu. Bir insan ölüme hiç kendi ayağıyla gider mi?" Yanından geçtiği herkes bu ve buna benzer cümleler kuruyordu.

İntihar çare olabilir mi? Olamaz elbette. Allah'a bir isyandı intihar. Senin verdiğin hayatı beğenmiyorum demektir. Oysa Rabbin seni hiçten var etmiştir. Aslında bir durup düşünsen şükretmen gereken o kadar çok şey varki. Üstelik dua varken Rabbin sana bu kadar yakınken. "Bani çağırın, benden isteyin ki size cevap vereyim, isteklerinizi yerine getireyim. (Mümin 40/60)" Allah diyor ki yeter ki benden isteyin. Bu kadar merhameti bol Rabbin varken ölüm senin için nasıl çare olabilir ki?

Asi geleceğini, umutlarını, hayallerini bir kenara atıp ölümü seçiyordu. Evin kapısına geldiğinde bir korku düştü yüreğine. Acaba doğru olan bu değil miydi? Evin bahçesinde gezdirdi gözlerini. Ne kadar değişmişti? Sanki fırtına olmuştu bütün çiçekler solmuş bahçe çakıl taşlarıyla kaplanmıştı. Gözlerini yumup "Özür dilerim anne." diye fısıldayıp dokundu zile. Babası kapıyı açtığında kızını elinde çantayla öylece dikili görünce dışarı çıkıp etrafına baktı ama Muhammed Emin yoktu.

"Kızım Muhammed Emin amcasının yanında değil mi? Yalnız gelmedin değil mi?"

"Hayır yalnız geldim."

"Neden geldin? Bilmiyor musun ölüm emri verildiğini? Neden geldin neden?" diye bağırdı Ahmet Bey.

Asi burukça gülümseyip cevapladı babasını. "Çaresizim baba senin beni hiç tanımadığım biriyle evlendirip o lanet şehre gönderdiğin gün kadar çaresizim." Başını öne eğdi Ahmet bey biliyordu ki kızı sonuna kadar haklıydı. Kızını bile bile ateşe atmıştı. Muhammed Emin babasının hikayesini öğrenince ona her şeyi yapabilirdi. Tüm bunları bildiği halde kızını ölüme yollamıştı. Birden aklına gelen şeyle endişeyle konuştu.

KÖRDÜĞÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin