13. BÖLÜM

1.4K 82 7
                                    

İyi okumalar...

"Ama komutanım. Nasıl yapacağım ben?" Mert Haydar abiye dönüp çıkıştı. " Lan bunlar kuş boku değil, rütbe rütbee..!! kullan bunları kullaannn.." diye delice gürledi Haydar abi. Biz kendimizi tutmadan güldük. Mert'in yapacağı tek şey, upuzun Kantin sırasında tost ve çay almaktı." Tamam ya tamam." dedi ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Yanımıza Hasan geldi." Uzman Çavuş Hasan, Gamze komutanım. Albay yeni gelen erlere eğitim vermenizi istedi." dedi. "Sende var mısın içinde?" dedim elimdeki karton bardağı çöpe atarak. "Yokum komutanım. Ama- ama- Emredersiniz komutanım!", "Ne bağırıyorsun lan? Dibindeyim. Hasan koş 5 dk içinde herkes içtima alanında. Sende dahil!" onun gibi bağırdım. Kafasını korkuyla sallayıp gitti. Arkamı dönüp güldüm. Seviyordum Hasan'ı. "Komutanım Burak yüzbaşı nerede?" Haydar abiye döndüm. "Bilmiyom valla dişi kurt. Tek bildiğim AÇ olduğum. AĞĞYH!" birden yerimden sıçradım. "Korktun mu kıı?" dedi omzunu silkerek. "Töve yarabbim ya. Komutanım. Ben gidiyorum. Eğitime. Görüşürüz." dedim elimi sallayarak. "He he git tamam." dedi kıçını dönüp. İçtima alanına geçtim. Ama erkeklerin hepsi toplanmıştı. Gözlerimi kıstım. Kavga ediyorlardı. Yuh, gerçekten mi? "HEY!!" yanlarına ilerledim. Yağmur yağıyordu. Kafama değen soğuk suyla irkildim. Parkamı kapşonunu geçirip önlerinde durdum. Hepsi hazır ola geçti birden. "Hasan." yanıma geldi. "Emredin komutanım.", "Ne oluyor burada Hasan?!", "Komutanım şimdi şöyle. Şu arkadaş ben sizden daha zenginim. Ayakkabımı temizleyeceksiniz demiş. O arkadaşta ağır laf yediği için daldı. Bizde ayırmaya çalışıyorduk." kaşlarımı çattım. Elimle yerine işareti yaptım. Ellerimi arkadan birleştirdim. "Demek öyle ha?! Ben zengin, sen fakir..!!" beresine baktım koyu yeşil, güldüm. Önünde durdum. Soy ismi Yılmaz 'dı. "Ne zamandan beridir askeriye de böyle bir ayrım var YILMAZ! Ne zamandan beridir siz daha ayrıcalıklı oldunuz?! Yat şınava?!" diye bağırdım. Hepsi yattı. "Sadece YILMAZ.", hiçbiri kalkmadı. "Asker, sadece Yılmaz dedim.", " Komutanım. O böyleyken bizim kalkmamız doğru olmaz. Kusura bakmayın." dedi Yörük bir asker. Gülümsedim. Yere çömeldim. " Duydun mu asker? Ne dedi arkadaşın , asker?!", "O böyleyken bizim kalkmamız doğru olmaz dedi komutanım.", "DUYAMADIM ASKER?!", "O böyleyken bizim kalkmamız doğru olmaz dedi Komutanım?!","Bak Yılmaz, benden sana bir abla nasihatı; Bu bitirim ayaklarını bırak. ben böyle olan çok ayaklı gördüm. Senin gibilerin sonu ya mahpus damı ya mezarlıktır. Yol yakınken tavrından dön, yazık olmasın sana." dedim." Emredersiniz komutanım.","Ayağa kalk. Koşuya başla. Çitlerin etrafından 59 tur koşulacak. KOŞ?!" hepsi sıraya geçip koşmaya başlamıştı. Telefonuma mesaj geldi. Bakmadım. Bir kez daha geldi. Cebimden alıp açtım. Burak'tandı.

Gönderen: Rütbeli'm

-Sabah şerifleriniz hayır olsun komutan hanım. Askere nasıl güzel ayar verilir full HD izledim.

- Çok güzeldi ama😍

Gönderilen: Gamzeli'm

- Haha. Sizin de sabah şerifleriniz hayırlara vesile olsun komutanım. Bir daha ki sefere sizden bekleriz. Çünkü benim sinirlerim tepemde:/

Odasının camına baktım. El salladı. Gülümseyip önüme döndüm. Mert tostu bir hışımla bıraktı elime. Sonrada çayı. "Yavaş olsana ayı!" dedim çayı tuğlanın üzerine koyarken. "Sus Gamze sus. Sırada herkesle akraba oldum sayenizde." dedi ve arkasını dönüp gitti. Omzumu silkip tostumdan ısırdım.

Eğitimden sonra...

"Yemekte ne var abi?" Haydar beyciğime doğru eğildim. " Kurşun. Yer misin?", "Evelallah abi." dedim gülerek. "Sulu patates pilav, mmm göremedim ha salata var, ayran var. Yav al işte sıran geldi." dedi arkama geçerek. "Yaa, teşekkür ederim. Benim öküz yemeğini alıp oturdu bile." dedim tabağı uzatıp Burak'a baktım. Askerle sohbet ediyordu. Yemeğimi alıp teğmen Servet'in yanına geçtim. Yeni gelmişti ve şuan tek oturuyordu . "Merhaba Teğmenim." dedim otururken. "Merhaba teğmenim." dedi ayağa kalkarak. "Oturun lütfen." dedim tepsiyi koyup gülümsedim. Oturdu. "Yeni geldiniz sanırım. Ben Teğmen Gamze DEVİN. Şahan timindeyim." dedim elimi uzatarak. Elimi sıktı " Teğmen Servet TURGUT. Kartal timine yeni katıldım. Memnun oldum." dedi. Gülümsedim "Bende." yemeği kaşıklamaya başladım. "Teğmenim ekmekle yiyin. Daha tok hissedersiniz. Patates olduğu için." dedi ekmek uzatarak. "Ah şey, teşekkür ederim." ekmeği alıp paketinden çıkardım. Ayranım bitmişti. "Ben bir ayran alayım. Siz de ister misiniz?" dedim ayağa kalkarak. "Aslında çok iyi olur." dedi bardağını uzatarak. Aldım. Ve ayran doldurup geri oturdum. "Teşekkürler.", "Rica ederim." ekmeği ağzıma attım ve çiğnemeye başladım. Telefonuma mesaj gelince alıp baktım.

Gönderen: Mert Cigulim

Enişte seri kızgın.... :p

İçimden küfür ettim. Kafamı yavaşça çevirdim. Göz göze geldik. Çenesi kasılmıştı. Ekmek boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. "Teğmenim iyi misin?" kalkıp yanıma vurdu. Kafamı salladım ve suyumu alıp içtim. Hala öksürüyorum. Server sırtıma vurmaya başladı. Burak kalkıp Servet'in elini itti. " Ben hallederim teğmen." dedi ve kolumdan tutup kaldırdı. Ve odasına götürdü. Kapıyı kapatıp benide kapıya yasladı. Ellerini yanlara koyup üzerime eğildi. "Burak. Abartmıyor musun?", "Neyi teğmenim?" Servet'in taklidini yaptı. "Saçmalama Burak ya." kolunun altından çıkmaya çalıştım. Ama izin vermedi tekrar yasladı kapıya. " Burak sen bana güvenmiyor musun?" dedim yaklaşarak. "Güveniyorum.", "O zaman bu kadar sıkma beni Allah için ya. Benim hiç mi arkadaşım olmayacak? Tim ve bir kaç kişi haricinde karargahta tanıdığım kimse yok. Sıkma beni. Daraltma, kendinden de soğutma." dedim ittirdim ve çıktım. Koğuşa girip çantamdan kulaklığımı aldım. Ve bahçeye çıktım. Gören askerler selam veriyordu. Fazla kıskançtı ve abartıyordu. Sadece ona ait olacağım diye bir şey yoktu. Herkesle arkadaşlık kurabilirdim. Ama kıskançlıkları fazla abartılı oluyordu. Ağaca yaslanıp kulaklığımı taktım ve gözlerimi kapattım. Ama uykum gelmişti.

Odama girdim. Koltuğa uzandım parkamı da üzerime örttüm. Tam dalıyorum ki kapı açıldı. Ama kalkmadım. Yanıma adımladı. Parfümden kim olduğu belli oluyordu zaten. Elini saçıma koyduğumda arkamı döndüm. Gülme sesi geldi. "Güzelim benim." dedi uzanıp öperek. Bende uzanıp kollarımı boynuna sardım ve kendime çektim. "Of Gamze, uyumuyorsun kalk işte.", "Uyuyorum." dedim mırıldanarak. Kollarımı itip beni kucağına aldı. Korkuyla çığlık attım. Kendini oturup beni de kucağına oturttu. Ayaklarımı uzattım. Kafamı omzuna koydum. "Aç mısın?" dedi. Gözlerine bakıp "Sağol yemeğimi yedirmedin bana ama tokum." dedim ve kafamı geri koydum. "Trip mod, on. Sanırım." dedi saçlarımı okşarken. "Çok kıskançsın Burak." dedim bıkkınca. "Neyse, biraz uyusam olur mu?", " Uyu bebeğim." dedi kafasını kafama yasladı.

2 saat sonra...

"LAAAAN!?", "Hassiktir." yere düştüm birden. "Ahh!" popom çok kötü ağrımıştı. Kafamı kaldırdım. Kapıda tüm tim bekliyordu. "Haydar hay ben senin çenin yayını." dedi beni kaldırarak. "Ne var be? Kalkın artık diye yaptım.","İnsan gibi uyandıramıyor musun Haydar? Ayça yengeye acıdım valla." dedi. "Komutanım biz uyardık aslında." dedi Barlas. Barış Barlas'ın karnına vurdu elinin tersiyle. "Hadi babalar hadi. Ayça yemeğe çağırdı." dedi Haydar abi. " Ben gelmesem komutanım.", "Neden?", "Komutanım halim yok. Yağmurun altında çok kaldım sanırım." dedim. Sonra da
" Neyse komutanım ben size haber veririm. Hadi ben üzerimi değiştireceğim." dedim. Herkes çıkınca Burak bana döndü. "İstersen direk bize gidelim.", kafamı salladım. "Ayça ablaya ayıp olur. Gidelim ama yemekten sonra hemen kalkalım. Olur mu?" dedim sarılarak. Gülüp sarıldı. "Olur birtanem.". (Multide)

*

"Ellerine sağlık yenge. Daha börekten var mı?" Barlas bir iştahla sordu. "Ay afiyet olsun. Var var
Dur getireyim. Gamze." tabaktan kafamı kaldırıp baktım. "Efendim Ayça abla.", "Neden yemedin canım ya? Beğenmedin mi?", "Yok yok, hayır beğendim. Ellerine sağlık.", "Yesene o zaman.", " Bugün eğitim verirken yağmurun altına çok kaldı. Gelmeyecekti sonradan şey etti." dedi Haydar abi ağzına börek atarken. "Ay kıyamam kuzum ya. İlaç getireyim mi?", "Ya Ayça abla. Tamam ben geliyorum yanına." dedim gülümseyerek. Ama Burak ikili sandalye olduğu için dibime girmişti, çıkamıyorum. "Burak.", "He?", "Ya kaysana." ters ters bakıp yana kaydı. Önünden geçip içeriye girdim. "Mine anne gil neden gelmedi?" dedim uzattığı ilacı alırken. "Onun Pelin ile işi varmış. - yaklaştı ve gülerek- damat bakıyor kendine." gülmeye başladım. "Ciddi misin? Ama şey. Neyse." aklıma Mert geldi. Mert seviyordu Pelin'i. "Ne oldu kız?", "Yok yok, bişey olmadı. Aklıma bir şey geldi de." dedim ve sandalyeye oturdum. Elimi anlıma koydum, "Ateşin mi var senin Gamze? Yanakların kıpkırmızı." elimle yanağıma dokundum. Sonra o gelip baktı. "Offf, çok ateşin var senin. Dur bekle." içeriye gitti telaşla. Sonra Burak, Mert ve Haydar abi geldi içeriden. "Abla bir şey yok. İyiyim ilaç geçirir şimdi." dedim ayağa kalkarak. Burak yanıma gelip ceketin düğmelerini ilikledi. Sonrada kucağına aldı. "Bir kerede kabul et kızım ya. Haydar siz evde kalın Mert ile gideriz. Çocuklar burada zaten." dedi. "Tamam babalar. Kalabalık gitmeye gerek yok bence de." dedi. Kaderime yenik düşüp Burak'a sarılıp kafamı yasladım ve gözlerimi kapattım . "Mert sen sür kardeşim." bir kaç hışırtıdan sonra araba çalışmıştı. Burak elini sırtıma koyup kendine biraz daha çekti.....

İyi okumalar canlarım. Umarım beğenirsiniz. 🦅🇹🇷🖤

BORDO KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin