15. BÖLÜM

1.4K 83 12
                                    

İyi okumalar... Şarkıyla birlikte okumanızı tavsiye ederim...

Gözlerim aniden karardı. Geriye doğru sendelendim ama Alperen abi tuttu. "Komutanım kan kaybediyor. Bu yüzden gittikçe halsizleşiyor. Bir şey yapmalıyız!"

Yazardan...

"Gamze, güzelim. Bana bak. Burada kal. O ŞEREFSİZ PİÇ NEREDE LAN?!" Burak'ın bağırmasıyla içeriye bir kaç adam daha girdi. Tabi tim durur mu? Hepsi başlamıştı dövüşmeye. Gamze ise bir köşede oturmuştu. Halsizdi. Kolunu kıpırdatacak gücü yok oluyordu zaman geçtikte. Mert bir yandan ağlıyor bir yandan da adamları dövüyordu. Erkek adam ağlar mıydı? Ağlardı tabi. Sevdiği için, kardeşi için. Ağlardı... Burak hemen çöktü Gamze'nin yanına "Gamze. İyisin değil mi?" kafasını salladı Gamze. " Susadım sadece." dedi zar zor. "Susadın. Su. Su verin."  Mert hemen koşup çantasından matarayı çıkardı ve kardeşine su içirdi. " Haydar, albayla iletişime geç. Haydi Şahan çıkıyoruz.". Dedi Burak Gamzeyi sırtına alarak. Silahını da aldı diğer eline. "Bana da, tabancayı ver." Gamze elini uzattı. Burak kendi tabancasını çıkartıp Gamze'ye verdi. Gamze tek eliyle sürgüsünü çekti  ve kafasını sevdiği adamın boynuna yasladı. " Burak. Albay iletişimde." dedi Haydar telefonu uzatarak. "Yüzbaşı DENİZ. Emredin komutanım.", "Yaralımız varmış. Kim?", "Gamze komutanım. Çok kan kaybetti artık.", "Gamze mi?" bir kaç hışırtıdan sonra ses geldi. Albayın gözleri dolmuştu. " 4 helikopter kaldırıyorum. İzin beklemeye gerek yok. Teğmen DEVİN 'e feda olsun hepsi."  Tuğgeneral Ahmet'in sesi gelmişti. "Tamam oğlum 50 metre kadar ilerleyin. Yola çıktılar." dedi Albay. "Emredersiniz komutanım."  Tim ilerlemeye başladı. Albayın dediği yere vardıklarında Burak yavaşça yere bıraktı Gamze'yi. Ağaca yasladı. " Kardeşim." dedi sarılarak Mert. Başından öptü. Gamze elini tuttu. "İyiyim. Ama bak. Dadıya bir şey. Deme." dedi elini sıkarak.
" Tamam, demem. Ama iyisin  değil mi Gamze? " dedi gözlerinden yaş gelirken. "İyiyim. O adam?", "Öldü." kafasını ağaca yasladı Gamze. Gözlerini kapattı. "Komutanım. Uyanık kal. Kapatma gözlerini." Alperen yanına giderek uyardı. " Ama uykum var.", "Olsun komutanım. Sohbet edelim. Olur mu?" dedi Alperen time bakarak. Tim kafasını sallayıp çöktü yere. Barış ile Barlas etrafa bakıyordu arada. Sohbet etmeye başladılar. Gamze ara ara girse de konuşmalara, hepsini dinliyordu. Canı çok acıyordu. Ama kendini tutuyordu.

Hastahanede...

" ARH+ kana ihtiyacımız var. Acil olarak. " hemşire ameliyathaneden çıktı. Hepsi ayaklandı. "Benimki, benimki uyuyor.", "Benimki de." Barış ile Haydar ayaklandı. "Lütfen buyrun beyefendi." hemşire önden ilerledi. Burak ellerini başına koyup yere çöktü. " Bir şey olmasın ona allahım." içinde sürekli tekrarlıyordu. Alperen komutanının yanına çöktü. "Komutanım. Siz yapmayın bari. Güçlü kalın. Komutanımın size ihtiyacı var." eliyle omzunu sıvazladı. Mert orduevine gitmişti kıyafet almaya, onu da zar zor göndermişlerdi. "Ya ben hep güçlü kalmak zorundayım zaten Alperen. Hep! Bir kez olsun düşemem. Bir kez olsun üzülemem. Ben de insanım Alperen ben de! Bak burası alev alev yanıyor!" dedi kalbini göstererek. "Komutanım öyle demek-", " Benim canımın içi orada can çekişiyor şuan!  Bir kere de ben sakin kalmayayım. Güçlü durmayayım!" sinirle bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordu. Haydar ve Barış gelmişlerdi. Ortamdaki gerginliği anlamışlardı. Hasan da gelmişti. En sevdiği komutanına üzülmüştü. Şok olmuştu duyduğunda." Hasan. Çay kap gel bize. Hadi aslanım. "  dedi Furkan. Hasan tekmil verip gitmişti. Mert koşa koşa geldi. Elinde çantayla. " Ne oldu? Bir şey olmadı değil mi?", "Bekliyoruz hala komutanım ." dedi Mücahit. Yüzünü ellerinin arasın aldı Mert ve oturdu. " Bu time girdiğinden beridir başı beladan çıkmadı komutanımın." dedi Furkan sessizliği bozarak. Kimse cevap vermemişti. Ameliyathanenin kapısı açıldı. İçeriden gelen buz gibi havayla irkildi Burak. Doktor " Ameliyatı yaptık. Kurşun yoktu içinde ama orayı parçalamış. İç organına zarar vermiş. 12 dikiş attık. Kan kaybetmişti çok fazlaca. Şuan durumu kritik. Sabaha kadar uyanmazsa...", "Ne demek sabah kadar uyanmazsa doktor bey?" dedi Mert çıkışarak. Barış hemen geriye doğru çekti. "  İlaç enjekte edilmiş Gamze hanıma. Haberiniz var mı?", "İlaç mı? Ne ilacı?" dedi Burak. "Bizde bilmiyoruz. Doku parçası aldık. Araştıracağız. Dediğim gibi, yoğum bakımda kalacak sabaha kadar.", "Peki görebilir miyiz?", " 5 saat sonra. Sadece bir kişi." dedi doktor ve gitti. Bu 5 saat su gibi akıp geçmişti onlara. " Burak. Sen gir." dedi Mert Burak'a yaklaşarak. Kafasını salladı Burak. İtiraz etmek gibi bir amacı yoktu. Hemen gerekli malzemeleri giyerek girdi odasına. Yatağın yanındaki koltuğa oturdu. Sevdiği kadının elini tuttu. Buz gibiydi. Odanın soğukluğu bedenine vurmuştu adeta. "Sevgilim. Güzelim. Uyan, lütfen. Ben hayatımda hiç kimseyi, seni sevdiğim gibi sevemem. Hiç kimseye sana aşık olduğum gibi, aşık olamam. Hiç kimseye sana baktığım gibi bakamam. Beni kendinden mahrum etme.Ellerin, dudakların, gözlerin, bana bunları mahrum etme." elinin tersiyle yüzünü okşadı Gamze'nin, Burak. Gamze'nin eli hareket etti. Burak ilk başta hayal olduğunu zannetsede sonra" Gamze'm. Güzelim. " Gamze zar zor açtı gözlerini.  Acıyla inledi ama." Doktor. Doktoru çağırayım bir dakika. " tam çıkacakken Gamze elini tuttu. Burak oturdu." Burak. " Burak eğildi ve sevdiği kadının yüzünü avuçladı." Söyle bir tanem. "," Sen beni, bırakmadığın, sürece ben seni, bırakmam." dedi zorla. Burak dudaklarına eğilip küçük ama bir o kadarda hasret dolu bir öpücük bırakmıştı. Dışarıya çıktı. "Uyandı. Gamze uyandı. Doktor bey." Burak doktoru çağırdı.

BORDO KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin