14. BÖLÜM

1.3K 82 7
                                    

İyi okumalar...

"Serum bitince çıkabilirsiniz hanımefendi." hemşire Burak'a tip tip bakıp çıktı. "Ya sabır." dedim iyice uzanırken. "  Sevgilim. Bu vücut direncini arttıracakmış. Dikkat et artık kendine. Havalar soğuk biliyorsun ki." dedi yanıma uzanıp saçımda öperek. Kafamı salladım. Biraz daha ona sokulup gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda yanımda Ayça abla vardı. Kalktım hemen." Abla Burak nerede? "," Az önce çıktı canım. Görev varmış. " dedi koluma dokunup." Görev mi? Beni neden kaldırmadı ya.", "Hastasın kuzum gel uzan.", "Yok yok iyiyim ben abla. Geldiğin için sağol." dedim ve kolumdaki iğneyi söküp odadan koşarak çıktım. Burak'ı aradım ama cevap vermiyordu. Yolda geçen taksiyi durdurdum ve karargah gitmesini söyledim. "Ablacım, karargahta ne işin var senin.", "Abicim hadi.", "Kadın başına ne yapacaksın orada." dedi arabayı çalıştırıp. "Teğmen Gamze DEVİN abicim. Şimdi biraz daha hızlı olur musunuz?"dedim geriye yaslanarak. Gülümsedi ve gaza bastı.

3 dakika sonra....

" Buyur abi. " dedim parayı uzattım. Ve kapıya koştum. Beni tanıdıkları için hemen açtılar. İçeriye girdikten sonra koğuşa girip üniformamı giyindim. Botumu bağlayıp koğuştan çıktım Hasan  geçiyordu. "Hasan Tim nerede?", "Hangarda komutanım." dedi tekmil vererek. Kafamla onaylayın hangara koştum. Kapıya geldiğimde nefes nefese kalmıştım. İçeriye girince bizimkiler bana döndü "Beni neden uyandırmadın?" dedim. "Gelmiyorsun sen göreve dişi kurt." dedi Haydar abi yeleğini geçirirken. "Ne demek gelmiyorsun?", "Gelmiyorsun işte Gamze. Eve dön." dedi Burak. " Bir sebebi olmalı değil mi? Bende bu timdeyim ve siz göreve çıkı-", "EMİR TEKRARI YAPTIRMA TEĞMEN. GELMİYORSUN." Burak'ın  gürlemesiyle titredim. Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Gamze o öyle demek istemedi.", "Komutanım. Kazasız belasız dönün." dedim ve çıktım. Gözlerimi sildim. Kolumdan tutulup çevrilince hemen silahıma uzandım. " Burak?", " Gamze,Eve dön ve güzelce uyu. Geldiğimde seni iyileşmiş olarak görmek istiyorum.",
"Ama -", "Şişişiit. Eğer dönmezsem. Üzme kendini çok fazla. Yeni birini bul. Mutlu ol onunla. Beni de unutma ama." dedi gülerek. Veda eder gibi konuşmuştu. Yumruk attım suratına. "Neden veda eder gibi konuşuyorsun?! Bırak bende geleyim!?", "Hayır Gamze. Gel buraya." kendine çekip sarıldı. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Kafamı hayır anlamında salladım. "Sana bir şey olmayacak. Size bir şey olmayacak. Ama bende geleceğim Burak. Bende askerim. Bende sizin timinizdeyim." dedim iterek. Hangara girip gerekli eşyaları üzerime aldım . Bizimkiler şaşkınca bakıyordu. Miğferi elime alıp dışarı çıktım ve Burak'a döndüm. " Komutanım, dönünce emre itaatsizlikten her türlü cezayı çekmeye hazırım. " dedim. Burak ters ters baktı ve" Şahan Helikopter BİN! " hepimiz helikoptere yerleştik. Fısıldadım " Mert, konu ne? "," Sınırı geçeceğiz. O adamı bulmuşlar. "," Hangi adam? "," Seni arayıp rahatsız-" Burak sohbeti böldü " Sohbetiniz bol olsun gençler ama şuan sohbetin sırası değil. " dedi.  Kafamı sallayıp önüme döndüm. Sanırım yine bana kız gibi trip atacaktı.

3 saat sonra...

" Komutanım. Ne demek takviye ekip, helikopter gönderemem. Mermi bitiyor. Sıkıştık!" Haydar abi adeta gürledi. Pencereden kafamı çapraz eğip sıktım. Adamı indirmiştim fakat o anda içeride bir şey patladı ve gaz çıkmaya başladı. Ve aniden dünyam karardı. Tek duyduğum ses "TUZAK!" Burak'ın haykırışıydı.

*

Gözlerimi ağrı ile açtım. Kollarım ve bedenim çok kötü ağrıyordu. Karşıma baktım. Tüm timin elleri tavana ve ayakları zincirle bağlıydı. "Ne oluyor?" dedim kafamı yana çevirerek. Bir yanımda Mert ve Barış diğer yanımda ise Barlas vardı. "Oo prenses ve 7 cücesi uyanmış." bir adam girdi içeriye. "Sen kimsin lan?!" Haydar abi yine modunu düşürmedi. "Gamze iyi bilir beni. Değil mi Gamze?" gözlerimi kıstım. Biraz daha dikeldim ve gülümsedim. "Köpeklerle aram fena sayılmaz. Doğrudur." dedim. "OHOHOOHOHO." Haydar abi garip bir şekilde güldü. "Haydaaar." Burak da uyarır bir tonda susturdu.
" Seni arayan bendim prenses. Elime düştün. Hatta düştünüz." dedi bana yaklaştı ve boynuma yüzünü sürttü " Ve sanırım.... Artık benim olma vaktin de geldi. Ne dersin ha?" timin sinirli olduğu her halden anlaşılıyordu. Bende ortamı gevşetmek adına " Şeyi biliyor musun? Immm neydi? Ha buldum. Kurbağa prens. "," Biliyorum güzelim de ne alaka şimdi?", "Ben eğer prensessem sende oradaki kurbağasın. Ve bir şey diyeyim mi?" dibimde durduğu için kualpına eğildim ve "Kurbağalardan nefret ederim." dedim kafa attım, birden boğazımı tuttu ve sıkmaya başladı. Ellerimle kendimi yukarıya çekip dizimle vurdum. Geriye sendelendi. Sonrada silahını çıkardı. "Eğer benimle bu şekilde konuşacak olursanız sonucuna katlanacaksınız!" dedi ve böğrüme  sıktı.

Yazardan...

Gamze böğrüne saplanan kurşunla bağırdı. Burak zaten kendinden geçmişti artık. Tim olarak kızgın boğa gibi bakıyorlardı adama. "Lan oruspu Çocuğu. Şerefsiz. Ona bir şey olursa. Seni yaşatmam lan!" kükredi adeta Burak. Haydar "İyi misin dişi kurt? Lan? Gamze?!", "Ah, iyiyim İyiyim. Ama. Fena yandı." dedi  acıyla inlemelerinin arkasından. "Gamze'm, bebeğim. Güzelim. İyi misin?", "İyiyim Burak. Ah iyiyim. ", " Komutanım. Sıyırmış gibi gözüküyor. Tam sıkamamış ama orayı parçalamış şerefsiz." dedi Alperen. Saatler geçmişti. Ne bir gelen, ne bir giden vardı. Yemek yememişlerdi. Bu onlar için sorun değildi. Ama Gamze, üst bedeninin kanamadan dolayı iyice uyuştuğunu hissetti. Birden.'Askerlik yapamazsam?' diye düşündü. Hiç birşey umrumda değildi. İşte böyleydi bizim çocuklar. Gözlerinden yaş aktı ve içinden
' Vatan Sağ Olsun' dedi. Başka ne diyebilirdi ki? Sahi neydi vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi... Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan... Vatanı olmayan insanın hayatı da olmazdı.. Ne yapacağını bilmiyordu. Ne Burak, ne tim, ne de albay.
Gamze aklına gelen fikirle gülümsemeye çalıştı. Bu hareketi bir filmden görmüştü ve bugün kullanacağı hiç aklına gelmezdi. " Haydar abi.", "Efendim Gamze.", "Aklıma bir şey geldi abi. Bir denesem?", "Yaralısın kızım deli misin sen? Hayır." dedi Burak, sevgilisine kıyamıyordu çünkü. "Ya çıkmayacağız buradan yoksa. Lütfen." dedi Gamze yavru köpek bakışı atarken. "Üf iyi yap yap."  dedi Haydar. Gamze derin bir nefes aldı. Timin gözü ondaydı. Hepsi çok endişeleniyordu ablaları, kardeşleri için. Gamze zinciri eline dolayıp kendini sıkıp ayaklarını tavana bastırdı ve elleriyle aşağıya doğru çekmeye başladı. O kendini her sıktıpında yere damla damla kan düşüyordu. Bıraktı. Nefes nefese kalmıştı. "Gamze tamam yapma." kafasını salladı ve tekrar kendini çekti. "Gamze hayır! Yapma!"," Aaahh. Kes sesini Mert!" dedi ve son kez daha kendini itti. Ve aniden zincir koptu ve yere düştü. Hem yere düşmenin etkisiyle hemde yarasından dolayı acıyla inledi. "Lan, iyi misin?" dedi Mert  acıyla kardeşine bakarak.

Gamze'den...

"İyiyim. Bugün ölmezsem başka gün hiç öl-", "Noli la orda?!" hemen masada duran silahı aldım ve kapının arkasına geçtim.....

İyi geceler herkese. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar dilerim. 🖤🦅🇹🇷

BORDO KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin