8.Bölüm

411 12 1
                                    

Kalın duvarlar ördüm etrafıma kimsenin olmayacağı büyük bir duvar. Ne ben nede başkası yıkabilir. Yerde kalan saçlarım içimi acıtsada geçmişi hatırlatıyordu. Ailemin okşayarak sevmediği ama şerefsiz birinin iğrenç düşünceler ile okşadığı saçlardı...

Sabah kalktığımda komidinin üstünde bir telefon ve birde not vardı.

BEN HASTANEYE GİDİYORUM. BU TELEFONU SANA ALDIM. KENDI NUMARAMI VE DUYGU ABLANIN NUMARASINI EKLEDIM. MASADAKILERI YEMEYI UNUTMA KÜÇÜK MISAFIR.

Ister istemez bir gülümseme oldu. Neden bana bu kadar iyi davranıyor. Bana neden bu kadar bağlandı. Telefonu alıp Melisi aradım.

05****** aranıyor.

-Alo Melis çiçek evi buyrun.

-Merhaba Melis beni hatırladın mı? Şu sahilde tanıştığın kız İlkay.

-Aaa nasıl unuturum dalgın kız.

-Bugün sana uğramak istiyorum adresini yollar mısın?

-Tabiki yolluyorum. Bekliyorum seni şimdilik hoşçakal.

Telefonu kapatıp aynadaki yansımama baktım. O kadar bitmiştim ki. Mahvolmustum. Duygu Abla bana bir kaç malzeme bırakmıştı. Abartılı makyaj yapmadım ama yinede Yüzümdeki kötü görünümü almıştı. Hemen masaya oturup biraz atıştırdım.

Telefonumun çalışıyla yerimden zıpladım. Arayan Sinan'dı.

-Efendim.

-İyimisin biraz daha.

-Iyiyim ben dışarı çıkıcam.

-Nereye daha tam iyileşmedin.

-iyiyim ben hem Melis le buluşucam. Eve gelince konuşuruz.

Cevap vermesini beklemeden yüzüne kapattım.
Omzuma alacak bir çanta dahi yoktu. O kadar varlığın içinde bir anda düştüğüm durum beni acı acı güldüruyor. Sokağa indiğımde bir taksi çevirecektim ama param yoktu. Sinan bana Istanbul kart denen bir sey vermişti hemen telefonun arkasından onu çıkardım. Otobüs beklemeye başladım. Böyle şeylere pek alışık değildim kendi arabam vardı bir zamanlar. Şimdi ise fakir yapa yalnızım.

Bir otobüs geldiğinde yavaşça bindim.

-Abla kart basmadın.

-Kusura bakma unuttum.

Iste simdi ne yapacaktım. Kartı nasıl basılcağını dahi bilmiyordum.

-Abla bas artık herkes bekliyor.

-Ben nasıl basıcam.

Herkes aptal gibi bana bakıyordu ne yani olamazmı. Herkes otobuse binmiyo ya.

Mavi gözlü bir genç geldi yanımıza.

-Ben sizin yerinize basarım.

Bastı ve kolumdan tutup beni boş bir koltuğa oturttu.

-Burda oturun siz. Belliki ilk defa biniyorsunuz. Burası sapıkla doludur. Sizin gibi hoş bir bayana sarkabilirler.

-Gerek yok ben kendimi savunurum.

Mavi gözlerini gözlerime dikti. Bende ondan ayırmadım. Çünkü ben güçlüydüm. Korkusuz. Ancak korkaklar dik bakmaktan korkar. Gözlerini benden ayırdı. Otobüsün diğer camına baktı. Işte zafer benimdi. İlkay kazanmıştı.
Gözlerimi yola çevirdim. Küçüklüğümden beri en sevdiğim şeydi bu hareket. Her zaman abimle kavga ederdim cam tarafı için.

Otobüsten indiğımde biraz yürüdüm. 5 dk sonra önümde koskoca yazıyla Melis çiçek evi yazıyordu. Iceri girdiğimde o güzel gözlü kızla karşılaştım.

-Ah İlkay hosgeldin. O günden sonra daha iyi gördüm seni.

-Iyiyim kaza yüzünden biraz kötü gözüküyordum.

-Ne kazası.

-Yine dalgın halde yürüyordum. Bir arabanın önüne atlamışım. Sonrası malum

-Çok geçmiş olsun.

Akşama kadar sohbet ettik. O olaydan bahsetmedim. Çünkü daha Melisi yeni yeni tanıyordum.

-İlkay gel kapıdaki masaya oturalım bir şarkı açalım. Varmı sevdiğin bir şarkı.

-Var " Hayatımı o müzikle elimden aldılar. En son o müzik çalıyordu. En son tam evlenme teklifi aldığım şarkıydı. Bu muzik hep sonumdu."

Mert Kıyak- Gel

-Aaa bende çok seviyorum bu şarkıyı hadi gel birlikte söyleyelim mi?.

Ben söylemedim tabikide en sevdiğim şarkı benim bir anda nefret ettiğim bir acıya dönüştü. O tarifsiz acı dille anlatılır cinsten değildi.

Melis etraftan bakan insanlara aldırmadan şarkı söylüyordu. Taki bir araba önümüzde durana kadar. Gelen kimmi tabikide Sinan.

-İlkay saat kaç farkında mısın?

-Biz saatin nasıl geçtiğini anlamadık.

-Ödüm koptu sana bir şey oldu diye. Çabuk eve gidiyoruz.

Melisle vedalaşmak için sarıldık. Sinan beni arabada bekliyordu.

-İlkay bence bu çocuk senden hoşlanıyor. Baksana nasıl endişelenmiş.

-Abartma Melis sadece korkmuş.

-Sen yinede bi farkına var etrafındakilerin.

-Tamam görüşürüz kendine iyi bak.

Arabaya yavaşça bindim. Sinan daha deminki kadar sinirli değildi. Sahi Melisin dedikleri doğrumuydu. Yok yok tecavüze uğramış birine kim aşık olur. Kim hoşlanır. Benim sevdam ve aşkım o gece bitti. Hatta Ahmetin beni bırakmasında son buldu. Bitmiş bir aşkın kırıntılarını topluyordum ben.

-Neden bu kadar geç kaldın. "Evet beni çok beklemiş. Neden beni bu kadar umursuyordu."

-Ben gerçekten sana haber vericektim. Ama sessize almışım ve saatin çabuk geçtiğini farketmedim.
"Sanırım bu cevap biraz yumuşattı onu"

-Bidaha böyle olmasın nolur.

-Beni neden bu kadar umursuyosun.

-Çünkü ben senin gibi bir çok hastanın psikolojisini biliyorum. Tecavüze uğrayan hayatı kararn tek insan sen değilsin. Ben ilk stajımda bir hastanın ölümüne sahit oldum.

Bu kelime beni şok etmişti. Gözlerinin önünde bir genç kız ölmüştü. Hemde iğrenç insan yoksunu biri tarafından.

-Ben seni korkuttuğum için özür di-

-Özür dileme Özür dileyen insanlar benim için her zaman zayıf insanlar.

Bu çocuk neden benim düşüncelerim gibi düşünüyordu.

Bu sözden sonra sessiz şekilde devam ettik. Bu sessizlikten her zaman nefret ederdim. Bana hep korkuyu, acıyı, çığlığı anlatırdı. Gözlerimi her zamanki gibi yola çevirdim. Eski alışkanlığım olarak tek bu kaldı artık.

*********

-İlkay uyan geldik.

O kadar ağırlık vardı ki üstümde gözlerimi açamadım. Kendimi o yumuşak koltuklardan Sinan'ın kollarında buldum. Hafif esanslı bir parfüm kokusu vardı. O kadar güzel kokuyordu ki bana Ahmetin kokusunu hatırlatıyordu. Sanki benim yanımda Ahmet vardı. Sahi su an benim yokluğumda ne yapıyordur.

EVEEEEEET BIR BOLUM DAHA BITTI. HEPINIZI COK BEKLETIYORUM BILIYORUM AMA BAZEN HEYECAN GEREK MERAK ETMEK GEREK. O YÜZDEN DEGERLI OKURLARIM YORUMLARINIZI BEKLIYORUM. HEPINIZE IYI GECELER. SEVILIYOSUNUZ.

İntikam Kraliçesi(Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin