Hissettiğim şey üzüntü ve çaresizlikti sanırım.Hayatımda değer verdiğim bir insanı kaybettiğimin farkına vardığımdaki üzüntü ve çaresizlik. Ben sanırım içine ağlayan gruptandım.Sessizliğim insanlar dikkatini çekse de onları umursayacak durumda değildim.Odak noktam mezara küreklerle toprak atan insanlardaydı.Her atılan toprakta sanki beni ondan fersah fersah fersah Amcam bile beni beni ondan uzaklaştırıyordu.Yapmamasını istemeliydim.Dur desem durur muydu? Babamı benden uzaklaştırma deseydim.Çok mu şey istemiş olurdum?*******************************
Tişörtümle alnımdaki terleri sildiğimde yavaşça yerden doğruldum.Uzun süre yere eğildiğim için bel bölümü üzerinde bir ağrı peydah olmuştu ve hemen geçecek gibi değil.Belimi kütletmeye çalışır zıvırlar bir koliye vs vs... Odama dönüp baktığımda benden geriye sadece yatağım, dolabım ve duvardaki posterlerim kalmıştı.Çocukluğumu, gençliğimi geçirdiğim odamdan ayrılıyordum.Dışarıdan büyükannemin sesini duydum.Ne dediğini anlamasam da beni yemeğe çağırdığına emindim.
'' Geliyorum büyükanne! ''
Yatağımın üstündeki yolculuk için ayırdığım siyah tayt ve uzun beyaz tişörtümü giydim.Bu tişörtü taytlarla rahat giyebilmek için amcamdan çalmıştım.Şey çalmak pek hoş değil izinsiz ödünç alma desek daha güzel olur.Saçlarımı at kuyruğu yapıp ardından ördüm ki bu cehennem sıcaklarında ensemi yakmasın.
Mutfağa geldiğimde büyükbabam ve amcamın ekmeklerle tavadan menemen kapıştıklarını gördüm.Amcam asla büyümeyen bir otuz yaş ergeniydi peki ya sen sevgili büyükbaba.Onlara gülümseyerek bakıp büyükbabamın boynuna sarıldım yanaklarını sulu sulu öperken amcam fırsattan istifade menemenden koca bir parçayı ağzına attı.Büyükbabam kafasını çevirip bana kötü kötü bakarak;
'' Sen zaten hep amcanın tarafını tutuyorsun.Hatırlarsan küçükken senin dondurmalarını zorla yerdi. ''
Dedi.Sonra da sanki ortaya bombayı o atmamış gibi omuzlarını silkerek kahvaltısına geri döndü.Bende bu sırada aklıma geçmişten gelen görüntülerle amcama saldırmaya hazırlandım.O tam bir şey diyecekken arkasından boğazına kollarımı dolamamla öksürmeye başladı.Ellerini kullanarak kollarımı ayırmaya çalıştığında kafasını da ısırdım.Oturduğu sandalyeden ayağa kalktığında aramızda olan yirmi santim boy farkından dolayı ayaklarım yerden kesildi ve kollarımı açmak zorunda kaldım.Tam bir karşı saldırı yapmak üzereyken olacakları az çok tahmin ettiğimden olabildiğine yüksek sesle;
'' Büyükannee! Amcam beni dövüyor! ''
Diye çığlık attım.Amcam kaşlarını hayretle yukarı doğru mutfaktan çıkan büyükanneme;
'' Allah kuru iftiradan korusun.Yok öyle bir şey asıl bu şeytan saldırdı bana. ''
Diyerek kendini savundu bende fırsat bu fırsat diyerek sanki hayatımda duyduğum en berbat şeyi söylemiş gibi;
''Hiiiiih büyükanne duydun mu ne dedi bana ? Şeytan dedi bana büyükanne !''
Büyükannem amcama bakarak;
''Selim!'' diye gürledi. ''Hemen oturun sofraya yeter it gibi dalaştığınız!''
Sessiz sessiz gidip tam amcamın yanındaki yerime oturdum bana dönüp 'Bu iş burada bitmedi' bakışlarından attı.Bende büyükannem ve büyükbabamın bize bakmadığından emin olunca ona dönüp dil çıkardım.
Sessiz sessiz kıkırdayarak masadaki kahvaltılıklardan tabağıma bir şeyler almaya başladım.Büyükbabam ve amcam taşınacağımız ev ve şehir hakkında konuşurlarken ben ağzıma koca bir dilim peynir attım ve ne konuştuklarını anlamak için kafamı kaldırdım.
Kafamı kaldırdığımda karşımdaki sandalyede kocaman bir boşluk çarptı gözüme.Babamın oturması gereken yerde oluşan kocaman bir boşluk.Ağzıma attığım peynir sanki daha da büyüdü yutulamaz bir boyut aldı.Boğazıma oturan yumruysa bambaşka bir dertti bana o saniyede. Kimseye belli etmeden yüzüme vuran 'artık bir babamın olmadığı gerçeğiyle' ağzımdaki peynir dilimiyle birlikte mücadele ettim. Bir anda kendimi tamamen savunmasız hissettim. Babamın sandalyesinin boşluğu babasızlığımı tokat gibi çarptı yüzüme.
Sessiz sedasız kafamı bizimkilere çevirdiğimde hepsinin bana baktığını gördüm.Büyükannemin gözleri dolu doluydu ve amcamın çenesi kasılmıştı.Büyükbabam ise sadece bana bakıyordu.Ağzını oynatmıyordu belki ama gözleriyle konuşuyordu işte.'Sabret' diyordu 'Ağlama'.
Titrek bir iç çekişten sonra yapmam gerekeni yaptım ve gülümsedim.
''Büyükanne sen bizi orda bırakıp köye gittiğinde ya amcam yemekleriyle bizi zehirlerse ne olacak ?''
Ağlayarak bencillik edemezdim.Sevdiği birini kaybeden tek kişi değildim bu masada.Bu masada baba acısı , kardeş acısı ve oğul acısı da vardı. Ağlayarak onlarında yaralarına tuz basamazdım.Bunu onlara yapmaya hakkım yoktu.Amcam gözlerime baktı ve yavaşça masadaki bıçağı eline aldı.
''Bana bak cadı lord ben olsam benimle iyi geçinirdim.Unutma o evde uzun süre benimle birlikte yaşayacaksın. Aman Allah korusun bir anlık dalgınlıkla seni yedi kere falan bıçaklamayayım.''
Amcamın dedikleriyle korkmak bir yana dursun aksine alayla gülümseyip büyükbabama döndüm;
''Duydun değil mi büyükbaba ? İşte ben size amcam beni döver dediğimde 'amcam sana kıyamaz' diyorsunuz ! Bak gördün mü nasıl kıyıyor bana ?!''
Amcamın kendini savunma çabaları ve benim ne kadar cadı bir insan olduğum hakkında ürettiği hipotezleriyle yemeğin sonuna gelmiştik.Aşağıdan gelen korna sesiyle hepimiz anlaşmış gibi aynı anda ayağa kalktık ve hepimiz bir elden masayı topladık o sırada nakliye şirketinden gelen çalışanlar da bizim kolilerimizi kamyona yüklüyorlardı.Dayım tam adresi şoföre verdiğinde kamyon yola çıktı bizde arkasından toparlanıp bizim bagajda gelecek eşyaları arabaya yükleyip evi kilitledikten sonra evden ayrıldık.
Yıllarımın şehri Başkent'ten ayrılıyordum.Bir yanım elbet hüzünlüydü anılarım,dostlarım,mutlu günlerim ve babam bu şehirdeydi. Ama gitmek benim için daha hayırlı olacak gibi hissediyordum.Amcamın görev yeri Diyarbakır'a çıktığında kimsenin beklemediği bir karar verip onunla gitmek istediğimi söyledim.Babam şehit olalı uzun bir süre olmadığı için büyükannem kesinlikle bu fikrimi reddetmişti. Benim çok kararlı olduğumu görüp artık Ankara'da yaşamak istemediğimi söylediğimde sessiz kalıp bana destek olmuştu.Amcam görev yeri olan jandarma karakoluna yakın bir lojmandan arkadaşı vesilesiyle ev tutmuştu. Büyükannem ve büyükbabam kışları Ankara'da yazları köyümüzde geçirdikleri için bizimle Diyarbakır'a taşınmak istememişlerdi ve tabi büyükbabamın bu konuda ''ben bu yaştan sonra gidip oralarda kendime yeni tavla arkadaşı mı arayayım'' demesi de gelmemesinde ki asıl sebebin yıllarını geçirdiği şehri bırakmak istememesi olduğunu göstermişti.
Onları bu konuda tabii ki zorlayamazdık.Bizde amcamla birlikte yaşamakta zorlanmazdık çünkü dediğim gibi amcam görevde olmadığı ve bizimkilerin köyde olduğu dönemlerde babam , ben ve amcam birlikte kalırdık.
Hayatımda hiç Doğu tarafına gitmediğim için nasıl davranmam ve neler yapmam gerektiğini bilmiyordum.Kendi mesleğimi oradan da devam ettirebilirdim zaten benimkisi tam meslek bile sayılmazdı.Moda tasarım mezunuydum ve kıyafet tasarlayıp giyim firmalarına veya butiklere belirli ücret karşılığında satıyordum. Tamamen kendine özgü ve değişik tasarımlarım olduğunda giyim firmaları tasarımlarımın üretim hakkını onlara satmam için ciddi derecede iyi miktarlar ödüyorlardı.Ve işimde en sevdiğim kısım kısıtlarımın olmamasıydı.Tabii sadece bununla kalmıyor terzilikte yapıyordum.Kişiye özel şeyler dikiyordum çevreme ve benim için bir ek gelir oluyordu.Yaptığım tasarım işine Diyarbakır'da da devam edebilirdim ama terzilik için önce kendime çevre edinmeliydim sanırım.Eh bu süreçte de amcamın parasını yemekte bir sakınca görmüyordum.
Başımı akıp giden ağaç manzaralarına çevirdiğimde uzun süren bir yolculuk olacağı için uyumaya karar verdim.Çantamdan kulaklıklarımı çıkarıp slow bir parça açtım ve cenin pozisyonualarak başımı büyükannemin dizlerine koydum.Hayatın bana ne gibi şeyler sunacağının üzerinde çok durmadan kendimi tatlı bir uykuya bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİM
Teen FictionNe demişler 'asla,asla demeyeceksin' yoksa tükürdüğünü böyle paşa paşa yalarsın. Yaşı büyük benden olmaz dedim. OLDU Asker istemem ben dedim. İSTEDİM Amcamın arkadaşı, konuşulanlara katlanamam dedim. KATLANDIM Sevemem onu,çok suratsız dedim. SEVDİM...