"Yemeğini yedi mi?""Evet efendim."
"Peki. İşinin başına dönebilirsin."
Genç adamın önünde eğilerek geri mutfağa dönen çalışanla birlikte derin bir nefes aldı ev halkı.
"Bir gelişme var sanki?"
"Aynen, Miraç'a katılıyorum." diyerek kollarını başının altına koyup gözlerini kapatmıştı Yağız.
"Açlıktan ölmekten iyidir yani. Ben olsam ağlardım, midem sırtıma yapışırdı, böbreklerim düşerdi, ağzımdaki kuruluk bir çölde susuz kalmış gibi yakardı can-"
"Tamam, kes!"
Büyüğünün onun sözünü kesmesiyle birlikte bulunduğu koltukta küçülerek kaydığında ona bakan abilerini görmezlikten geliyor ve genç adama yalvaran bakışlar atıyordu.
"Ya Allah aşkına bana telefonumu ver. Sen de kurtul ben de. Ya ne olur versen! Ha? Ben telefonuma kavuşup bir hafta konuşmayayım sen de benden kurtulup kafa dinle ha? Ne dersin? Çok iyi fikir! Dimi!"
"Son kez söylüyorum. Hayır." diyerek ona köpek bakışları atan kardeşini takmayıp geri önüne döndüğünde en küçüklerinin küçüldüğü koltuktan kayarak kendini yere bırakıp yerde tepinmesine göz devirip sağ elinin iki parmağıyla şakaklarını ovuşturmuştu.
"Ya ne olur telefonumu versen ya! Çok sıkıldım çook! Zaten evden bir haftadır çıkmıyorum! Dört duvar arasında tıkılıp kaldım! En sonunda ölcem o olcak!"
"Kendine bir uğraş bul, bir sürü yapabileceğin şeyler var."
Bora'nın söylediği şeylerle birlikte inanamazcasına bakmıştı büyüğüne Pamir.
"Pardon da! Neymiş bu yapabileceğim şeyler?! Ne gibi mesela?" alay edercesine söylediği şeylerle birlikte şakaklarını ovuşturmayı bırakıp en küçüklerini delici bakışlarını atarak rahat bir tavırla cevap vermişti genç adam.
"Ders çalışmak gibi mesela."
Büyüğünün konuya noktayı koymasıyla birlikte kafasını arkaya atarak yerde daha sert bir şekilde tepinmeye devam eden küçükleriyle birlikte diğer ikili de bıyık altından gülmüş ve Bora'ya bakarak müq👌🏻 işareti yapmışlardı.
Genç adam ise eseriyle gurur duyan bir sanatçı edasıyla kollarını iki yana açmış bir şekilde göğsünü kabartmıştı.
...
Ses çıkarmamaya özen göstererek genç kızın yatağına yaklaşan genç adamla birlikte gözlerini sımsıkı yummuştu genç kız. Onun uyanık olduğunu anlamasını istemiyor ve genç adamla diyaloğa geçmek istemiyordu.
Genç kızın yüzünün dönük olduğu tarafa doğru yavaşça adımlayarak önünde çömelmiş ve titrek bir nefes vermişti genç adam.
Odanın pencerisinden sızan ay ışığı genç kızın pürüzsüz yüzüne düşerken yanağını okşamamak için kendini zor tuttu ama yine de elinin genç kızın saçlarını okşamasına engel olamadı.
Genç kızı uyandırmak ve hatta incitmek istemezmiş gibi saçını okşarken öylece genç kızın yüzünü inceliyordu genç adam.
Gözlerinin altı çökmüş, yanakları silinmekten kızarmış, dudakları ağlamaktan şişmişti genç kızın ama yine de güzelliğinden ödün vermiyordu.
Genç adama göre o hala dünyanın en güzel kızıydı, kalbindeki güzellik yüzüne yansımıştı bir kere, hiçbir şey gölgeleyemezdi güzelliğini.En çok ta bu özelliğini seviyordu genç adam. İnsanların güzel tabirinden daha farklı bir güzelleğe sahipti genç kız ve bir tek kendisi görebilmişti bu güzelliği. Onun güzelliğini.
Genç adam ona güzellik derdi içinden. Sonra devam ederdi, derdi ki: Benim güzelliğim. Sadece benim.
Evet bu bölüm de böyle işte, biraz geç geldi üzgünüm ama hiç zamanım olmadı o yüzden bir süre ara vermek zorunda kaldım. Farkettiğiniz üzere diğer bölümde de olduğu gibi bu bölüm de kısaydı. Neden diye soracak olursanız bu süreci kısa kısa bölümler halinde anlatarak geçmek istiyorum. Bu yüzden geçen bölümde de dediğim gibi bu birkaç bölüm kısa olacak ve sonrasında geri eski uzunlukta bölüm atmaya devam edecem. Umarım severek okursunuz, sağlıcakla kalın😊.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gala Çiçeği
Teen Fiction"...oysa ki kaybolma diye ne mumlar yaktım geceyi aydınlatan."