Ameliyathanenin önünde her biri bir tarafa dağılmış, dizlerini kendilerine çekmiş, ağlayan insanlar ordan geçenlerin dikkatini çekiyordu her zamanki gibi.Pamir; çökmüş göz altları, ağlamaktan kızarmış burnu, küçük bir çocuk gibi kendine çektiği dizleri ve bir an önce açılmasını beklediği kapının önünde duvara sinmiş bir şekilde abisininin iyileşmesini ve hiçbir şeyim yok sadece küçük bir sıyrık demesini bekliyordu. Filmlerde hep öyle olmaz mıydı zaten?
En sonunda açılan kapıyla birlikte içerden doktor çıkmıştı. Pamir çöktüğü duvar kenarından hızlıca kalkmış ve doktorun karşısında dikilmişti.
Miraç oturduğu sandalyeden hızlıca kalkmış az önce ayakta dönüp duran Yağızla birlikte doktora yönelmişti.
"İyi o değil mi? Benim abim iyi değil mi?" İçerden çıkan doktora, küçük bir çocuk gibi gözleri dolu dolu sorduğunda yanındaki abilerinin de gözleri dolmuş ve ona destek vermek için omuzunu sıkmışlardı. Ama onların da Pamir'den bir farkı yoktu. Onlar da altüst olmuşlardı.
"Şuan için kesin bir şey diyemem-"
"Ne diyorsun sen ya?!" Miraç, doktorun yakalarından tutup yüzüne doğru bağırdığında Yağız onu doktordan ayırmış ve bu sefer de kendisi doktorun karşısına geçmişti. Panir ise sırtını duvara yaslayarak aşağı doğru kaymış ve tekrardan duvarın kenarına çökmüştü.
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Kurşun göğsünün hemen altına gelmiş. Kurşunu ordan çıkardık ama çok fazla kan kaybetti, bu yüzden hayati fonksiyonları olması gerektiğinde daha düşük. Şuan bilinci de kapalı. İyi olduğu hakkında kesin bir şey söylemem için hastanın uyanması gerek. Biz elimizden geleni yaptık bundan sonrası hastaya bağlı. Hastanın, bu önümüzdeki üç gün içerisinde uyanmasını bekliyecez. Şimdilik onu yoğun bakımına alıyoruz. Dediğim gibi gerisi hastanın elinde. Geçmiş olsun." diyip ordan uzaklaşmıştı.
"Hepsi, h-hepsi o kız yü- yüzünden. G-geldiğinden b-beri başımıza g-gelmeyen kalmadı. Ondan nefret ediyorum!" Cümlesinin sonuna doğru kızgın çıkan sesi diğerlerinin onun suratına odaklanmasını sağlamıştı.
Cümlesi biter bitmezse göz yaşlarını akıtmaya devam etmiş sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.
Diğer ikisinin ise bunun üzerine söyleyebilecekleri bir şey yoktu. Pamir doğru söylüyordu, genç kızdan nefret etmemesini sağlayamazlardı. Pamir kadar olmasa da onlar da kızgındı genç kıza. Ama olayı bilmeden yargılayamazlardı da.
Pamir, küçüklüğünden beri diğerlerine göre daha kırılgan bir çocuktu ama dışardan bakınca anlayamazdınız çünkü duygularını o kadar iyi kamufle ederdi ki hiçkimse onun ne hissettiğini anlayamazdı hatta bazen olmadığı biri gibi bile davranabilirdi. Bu sadece içindeki naif çocuğu başkalarının incitmesini istemediği, o çocukla dalga geçmelerini istemediği içindi. Ama bu sadece dışardaki insanlara karşı bir tutumuydu oysa ailem dediği insanların yanında bir başkası gibi davranmaz, duygularını gizleme gereği duymazdı.
Bazen saçma salak hareketler yapar abilerini sinir eder sonra da bolca şiddet ve hakarete uğrardı ama bu onu hiçbir zaman kırmaz, üzmez, acıtmazdı, bildiğiniz bundan zevk alır yine aynı şeyleri yapardı. Bazense abileriyle -tabi daha çok Borayla- tartışır, kavga eder daha sonrasında tekrardan yanyana gelir hiçbir şey olmamış gibi sohbet edip şakalaşırlardı. Küçüklüklerinden beri bu böyleydi birbirinden ayrılamazlardı. Onlar buydu işte, ne olursa olsun birbirinden kopamayan çekirdek bir aile...
"Ya! Hile yaptın!"
"Hayır ben hile yapmadım bi kere! Senle Yağız kötü oynadınız."
Bora Yağız'a bakıp yüzünü buruşturdu, gerçekten de kötü oynamışlardı. Ama bu onların hile yaptığı gerçeğini değiştirmiyordu.
"Ne alakası var! Hem konuyu değiştirme, hile yaptınız bir kere!"
"Allah aşkına mızıkçılık yapma Bora, çıktınız işte! Kenara geçin." Miraç oynadıkları alanın dışını gösterip topu eline geri aldığında Yağız ile Bora yenilgiyi hazmedememiş ve karşı takımla inatlaşmaya devam etmişlerdi. Daha sonrasında ise tartışmaya başlamışlar ve bir anda kavgaya tutuşmuşlardı.
O zamanlar daha küçüklerdi ama birbirlerine kafa göz girerek boylarından büyük işlere kalkışıyorlardı. Bunu ise evlerine üstü başı dağılmış her yeri yara bere içinde gittiklerinde anlamışlardı. Ee tabi ailelerinden yedikleri azarın da büyük bir etkisi vardı.
O günün akşamı Yağız ile Miraç, Boraların evine gelmiş ve birlikte Bora ile Pamir'in birlikte kaldığı odaya geçmişlerdi.
Dördü yatağın üstünde bağdaş kurmuş birbirlerine bakmaksızın sanki ilk defa görüyormuş gibi etrafı incelerken ortamdaki derin sessizliği ,cesaretini en hızlı toparlayan kişi, Miraç bozmuştu.
"Özür dilerim" kısık ve hafif suçlu çıkan sesiyle üçü bakışlarını Miraç'a çevirmiş ve birbirlerine bakıp kafalarını geri öne eğerek teker teker birbirlerinden özür dilemişlerdi.
"Siz ikinizden de ayrıca özür dilerim. Sen ve Yağız'a kötü oynadınız dediğim için." diyip kafasını eğerek gözlerini halının desenlerinde gezdirmişti Miraç. Özür dilemek her zaman için ona zor gelirdi. Çok gururluydu çünki.
Duyduğu şeyle birlikte karşısında oturan Miraç'a bakıp gülümsemişti Bora. Daha sonrasında ise belli belirsiz sırıtmış ve Miraç'ın şaşırarak ona bakmasını sağlayacak o cümleyi söylemişti.
"Zaten kırılmamıştım."
"N-ne? Nasıl? A-ma üzüldüğünü söylemiştin, hatta o söylediğim şeyden sonra yüzüme bile bakmadın."
"Sadece kendini daha kötü hisset diye söyledim."
"Ne?"
"Duydun işte. Sırf benden özür dile diye." diyip gülmüştü Bora.
"Ama var ya kırk yıl düşünsem senin benden özür dileyeceğin aklımın ucundan bile geçmezdi, dostum! Bugünün tarihini bir yere yazın lütfen. Ee kendini nasıl hissediyorsun?" diyip gözlerini kocaman açıp yüzünü Miraç'ın yüzüne yaklaştırarak sorduğunda Miraç gözlerini kısarak onun yüzüne bakmış sonradan da tıslarcasına konuşmuştu.
"Sen var ya, tam bir pisliksin. Pislik!"
Bunun üzerine Bora kendini Miraçtan uzaklaştırarak bir elinin işaret parmağını dudağının üstüne koyup onu susturmuş ve herkesin üzerindeki gerginliği atıp gülmesini sağlayacak o şeyi söylemişti.
"Şşş! Biri duyucak."
Bunun üzerine Miraç daha fazla dayanamayıp Bora'nın üstüne atlamış daha sonrasında bir yandan gülerek bir yandan da saydırarak onu hafif pataklamıştı. Tabi diğerleri de olaya azıcık dahil olmuş olabilirdi, yani birazcık.
Sona ufak bir anı koymak istedim küçüklüklerinden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gala Çiçeği
Teen Fiction"...oysa ki kaybolma diye ne mumlar yaktım geceyi aydınlatan."