5. BÖLÜM

11.2K 1.4K 890
                                    

@siyahlardanq adlı kişiye ithaf edildi.

Ellerim ve bacaklarım tüm görevlerini kaybetmiş gibi titriyor, kalp atışlarım göğsümü delmek istercesine deli gibi çarpıyordu. İçimdeki vaveylalar çığ gibi büyürken tüylerim diken diken olmuş, yanımdan geçen birkaç insan topluluğunun ortasından yavaş adımlarının aksine sert bir yüz ifadesiyle bana doğru gelen 'dayım' olacak adama bakıyordum.

Özüme geri dönmem biraz zaman aldığında ise rüzgardan nasibini almış saçlarımı titreyen parmaklarımla omzumun arkasına yaslayıp seri adımlarla geldiğim yolun ters yönüne doğru koştum.

Titreyen bacaklarımla henüz birkaç adım atmışken bileğime dolanan sert bir elle geriye doğru çekildim. Korku tüm hücrelerimi sararken kalp atışlarımın sesini artık daha net algılayabiliyordum. Avına yakalanan yavru ceylan misali bir titreme bedenimi esareti altına alırken bu olayı artık kendimce kanıksadım.

Karşımdaki yüze baktığımda ise her an bir kıvılcım fışkıracak gibi olan gözleriyle bileğimi morartacak derecede sıkıp bariz sigaradan olsa gerek sararan dişlerinin arasından hırlayarak konuştu.

"Sakın bağırayım deme, o dilini keserim!"

Bileğimdeki acı gitgide artarken yüzümü buruşturup ellerimin arasından kayıp düşen poşetleri yok sayaraktan diğer elimle bırakması için direttim. Çelimsiz vücudum her ne kadar elinden kurtulmaya çalışsa da verdiğim uğraşlar ümitsizlikle sonuçlandı. Bildiğim tek bir gerçek vardı. O da şuydu ki. Lanet olsun benden kat be kat daha kuvvetliydi.

"Benden bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sandın?" Leş gibi kokan alkol kokusu burnumun direğini sızlatırken acı içinde inledim.

"Bırak beni! Hiç bir yere gelmiyorum seninle." Bileğimi elinden kurtarmaya çalışırken güçlü parmaklarının bu sefer ki adresi kolum oldu. Sıska kolum güçlü parmaklarının arasında ezilmiş, adeta 'kurtar beni!' diye çığlıklar atıyordu derimin altından. Henüz kolumdaki morluklar iyileşmemişken üstüne birde bu acı eklenince kendimi bir oyun hamurundan farksız bulmuyordum. Üzerimde binlerce oyunlar oynanıyor, ezilip büzülüyordum.

Peşinden sürükleyerek -her ne kadar dirensemde- caddeden uzaklaşıp tenha bir çıkmaz sokağa götürdü. Beni sanki bir çöp parçasıymışım gibi duvara itip bu sefer iki kolumdan da tutup sıkıca sarstı. Bedenim soğuk duvarla temasa girdiği an kısa da olsa içimi bir ürperti kapladı. Pis kokan soluğu burnumun direğini sızlatırken güçlükle ağzımdan nefes almaya çalıştım.

"Ulan hayin köpek! Seni evime aldığım yetmezmiş gibi birde bana ihanet mi edecektin ha?"

Köşe başımızda bulunan çöp konteynırından taşan çöp birikintilerinden bile değersiz olduğunu anladığım adama tiksinircesine baktım. Bunca sene beni evine alıp da kendi menfaatleri için yaptığı tek şey dövmekten başka hiçbir şey değildi. Ailemin yokluğunu hep hatırlatmıştı bana.

Bir gün... bir gün bile yanıma gelip nasıl olduğumu sormamıştı. Onun için bir yabancıdan farksızdım. Sevgi göstermesi gerektiği yerde tüm öfkesini, siniri, pisliğini sanki bir yük çuvalıymışım gibi içime atıp sıkı sıkıya bağlamıştı ağzını. Nefes almama bile izin vermemişti. Böyle bir adam şimdi ise gelmiş bana ihanetten bahsediyordu. Kardeşinin emanetine sahip çıkamayacak kadar aciz olan bir adam...

Asıl ihanet onun yaptığı değil miydi?

"Beni evine aldığın güne binlerce kez lanet olsun! Sen benim hayatımı zehir ettin. Senin yüzünden her gün ölmek istedim. Para istedin verdim, yemek istedin verdim ama sen bir kere bile gelip bana hâlimi hatrımı sormadın. Bana yaşattığın onca acıya göz yumdum, sesimi çıkarmadım diye ezip geçtin ama yeter. Artık yeter. Boyun eymeyeceğim sana bu saatten sonra. Senin değil benim istediğim olacak. Sana ihtiyaç duymuyorum artık hayatımda. Anlıyor musun beni? Bana zorla hiçbir şey yaptıramazsın. Yaptıramayacaksın. Pisliğini de alıp uzak dur artık benden! Defol hayatımdan!"

KALBİN ESARETİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin