Yeşil kupamın üzerinden tüten buharın sıcaklığı yüzümü ısıtırken, elimi çeneme koymuş dalgın bir şekilde pencere camına vurarak ince ince çiseleyen yağmuru izliyordum.Yağmurun çıkardığı tık tık sesleri zihnimdeki düşüncelere karışırken kupama uzanıp kahvemden büyük bir yudum aldım. Sıcak kahvemi yutkunurken boğuk bir şekilde gelen ses beni birden irkitti ve kupayı hızla masanın üzerine geri bıraktım.
Sanki her an biri boğazımı sıkıyormuş gibi bir hisse kapıldığımda elim istemsizce boynuma gitti. Parmağımla nabzımı yokladığımda titrek bir nefes aldım. Sıkı bir yumru boğazıma takılıp kaldığında sandalyemi geriye ittim ve pencereye doğru koştum.
Pencere kulpunu hızla açtığımda küçük, tane tane damlalar halinde yukarıdan aşağıya düşen yağmur ve soğuk hava yüzüme şiddetli bir darbe gibi çarptı.
Derin derin nefesler alarak aklımdan geçen o kötü düşünceyi uzaklaştırmaya çalıştım. Sakin ol hayat! Bak, nefes alabiliyorsun işte. Kimse sana zarar veremez.
Yağan yağmurla beraber birkaç dakika daha soluğumu düzene sokabilmek için pencerenin pervazında bekledim. Soğuk hava iliklerime kadar işlediğinde tüylerimin ürpertisini bile aldıramayacak kadar bir hissizlikle gri yünlü hırkamın önüne biraz birleştirdim.
Biraz olsun sakinleşebildiğimde pencereyi tekrardan kapattım ve masaya geri döndüm. Kupamın yarısına kadar gelmiş olan ve buharı hâlâ tütmekte olan kahvemi alıp lavaboya döktüm.
Bardağı hafif bir şekilde açtığım suyla çalkalayıp kuruması için tezgahın üzerine ters bir şekilde çevirip bıraktım. Ellerimi soğuk mermerin üzerinde tutundurduğumda başıma ufak bir sızı girip oradan da tüm bedenime yayıldı.
Gece gördüğüm kabuslar tüm zihnimi ele almış beni kendi hükmü altına geçirmişti. Dün yaşadığım o berbat dolu saatler bana adeta bir işkence gibiydi. Artık bu kocaman evin içinde kendimi rahat hissedemiyordum. Dahası yalnız kalmak istemiyordum. Dün ki olayın sanki yeniden tekrarlanacak kaygısı beni harap ediyordu.
Başımdaki sızı durmak bilmeyince buzdolabına ilerleyip kapağını araladım ve raflarda bulduğum antibiyotik ilaçlarından bir tane çıkartıp dilimin üzerinde beklettim.
Mutfak dolaplarından çıkardığımı bardağa masadaki sürahiden yarısına gelecek kadar su doldurdum ve dilimin üzerinde bekleyen hapı suyun yardımıyla yuttum.
Yanağıma düşen bir tutam saç telini kulağımın arkasına götürdüğümde parmak uçlarımda hissettiğim nemlilikle saçlarımın yağlı olduğunu anladım.
Bugün duş almam gerekiyordu. Aslında dün almam gerekiyordu fakat o yaşanan hengâmede bunu daha sonra da akıl edemeyecek kadar bitik bir halde olduğum için ne yapacağımı da ne yaptığımı da şaşırmış miskinler gibi davranmıştım.
Masanın üzerini kuru bir bezle silip temizlediğimde ellerimi lavaboda suyun altından geçirip mutfak havlusuyla kuruttum. Yavaş adımlarla odama kadar yürüdüm.
Uzuvlarım sanki elektriğe kapılmış gibi sızım sızım sızlıyorlardı. Belki sıcak su iyi gelebilirdi. Aksi halde kolumu bile kaldıramayacak kadar kendimi yorgun ve halsiz hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ESARETİ +18
Подростковая литератураDolgun dudaklarını benim narin dudaklarıma yaslayıp tutkuyla öpmeye başladı. Tereddüt etmeden ona karşılık verdim.