Hayatımıza giren çoğu insan bize bir şeyler katar. Bazıları sevmeyi öğretir, bazıları dostluğu. Bazıları kötü anılar bıraksada onların bile öğrettiği şeyler vardır. İnsanız hepimiz. Dört dörtlük değiliz, kusursuzluğun yanından dahi geçemeyiz.
Haechan itiraf etmekte zorlansada Mark'tan çok şey öğrendi. Önce nefret ettiği kişiye aşık olmayı öğrendi. Daha sonra özenle ördüğü duvarları yıkmayı. Affetmeyi öğrendi. Aşık oldu ve hatta sevilmeyi öğrendi. Ve inanır mısınız onun mutluluğu için yalan bile söylemeyi öğrendi. Bir şeylerin üzerini gizlemeyi o an gerekli görsede tekrar açığa çıkaramamanın, söylenmesi gereken şeyleri söyleyememenin ağırlığını taşımayı öğrendi.
"Mark sana söylemem gereken bir şey var." Kapalı gözlerini açıp ona tepeden bakan çocuğa çıkardı bakışlarını. Mark saçlarının arasına yerleştirdiği çiçeklerden dikkatini çekip gözlerine baktı derince. O an Haechan'ın yüreği sıkıştı. Parlak gözlerinin yeniden bu kadar güzel parıldıyor olduğunu bilmek zihninde süregelen savaşın sesini kesti. Mark yeniden sevdiği Mark'tı. Gözleri ona bakarken, parıldayan dudakları yeniden hoş gülümsemeyle kıvrılan.Mark'ın başını eğmesiyle dizlerinde yatan Haechan'ın yüzüne hafif bir gölge düştüğünde ikisininde dudaklarından derin bir soluk döküldü.
"Önemli bir şey mi?" Mark'ın sesinin ardından Haechan sarışın çocuğun gözlerinde kaybolduğunu sandı tekrar. İnanın şu birkaç günün hayalini bile kuramazdı. Kendini tüy kadar hafiflemiş hissediyor Mark'ın yanında, her şeyi unutuyor. Bu yüzden başını karnına gömüyor. Belki şimdi vakti değil.
"Pek sayılmaz. Kaç tane oldu?" Mark gülümsemesi büyürken parmaklarını Haechan'ın bal sarısı saçlarında gezdirip kaç çiçek koyduğunu saymaya başlıyor. Her seferinde yüzündeki gülümseme büyüyor.
"17." Saçlarının arasına koyabildiği çiçeklerin sayısı on yedi.
Neredeyse sonbaharın ortasındalar yinede şanslarına çiçekler ölmemiş daha. Sarayın bahçesinin en kuytu köşelerinden birinde buldular kendilerini daha güneş doğmadan. Mark'ın kaçan uykularını aramaya geldiler belkide bilmiyorlar. Haechan irkilerek uyandığında gözlerine en ufak bir uyku kırıntısı olmadan bakan Mark'la karşılaştı ve o zamandan beri burdalar işte."Çiçeklerimi düşürüyorsun hareket etme." Mark'ın sinirli sesinden sonra Haechan gülümseyerek başını karnından kaldırmış saatlerdir beklediği pozisyonuna tekrar dönmüştü.
"Dün Sir Taeil ve Johnny döndü." Mark'ın yüzündeki gülümsemede en ufak bir değişiklik olmasada Johnny'yi çok özlediğini anlayabiliyor. Uzun zaman oldu onu görmeyeli.
"Benimle bu akşam Yetian sarayına gelir misin?" Kısık çıkan sesinin ardından Haechan'ın karasız gözleriyle karşılaşmak umudunun sönmesi için yeterliydi aslında. Haechan ne zaman böyle baksa işler pek yolunda gitmezdi.
"Chenle'yla vakit geçirmek istiyorum belki sende iste-"
"Tek başına gitsen daha iyi olur Mark. Jisung beni görmek için hazır değil." Mark ona hak verebiliyordu. İkiside geçmişlerinde pek iyi şeyler yapmış sayılmazlardı sonuçta. Yinede Mark'ın hırçın tarafı kaybolmuştu bir şekilde. Haechan'ın da o tarafının kaybolduğundan emindi.
"Seni zorlamayacağım yinede gelmek istersen." Yattığı yerden kalkarken saçlarından dökülen çiçekleri umursamayan esmer çocuk gözlerine dolu dolu bakan beyaz tenli çocuğa yaklaşmıştı.
"Geç kalma olur mu Mark. Yoksa yatağın ortasına yatar sana yer bırakmam." Mark'ın yüzündeki gülümseme genişlerken çimlerin üzerinden kaldırdığı nemli ellerini Haechan'ın benleriyle süslü güzelim yüzüne yaslamış çiçek kokusunu içine çekmişti.
"Sana ne zaman geç kaldım?" Başını boynuna yaslarken soluklanmıştı orada. Korkunçtu aslında. Soluğunu kesen oyken soluğu olan yine oydu.Dudaklarını uzatıp yanağındaki bene bastırırken titreyen bedenini sakinleştirmeye çalıştı, ama ne fayda. Gözleri bile ona bakarken titriyordu. Bedeni en olmadık tepkileri veriyor ve onu rezil ediyordu. Yinede Haechan onun yabancısı değildi. Ondan çekmiyordu kendini. Saklamıyor olmadığı biri gibi davranma çabasına girmiyordu. Onun yanında en başından beri hiç olmadığı biri gibi davranmamıştı zaten. Bazı engeller olsada Mark hiç gizlenmemişti.
"Ekselansları." Uzaktan gelen sesi duyduklarında Haechan kolu üzerinde doğrulmuş onlara yaklaşan Hendery'e çıkarmışlardı dikkatlerini.
"Burada bile buldu beni." Sitemle çıkan sesinin ardından Mark gülsede Haechan'ın ciddeleşen yüzü yüzünden gülüşü düştü. Hayrandı işte bu görüntüsüne. Onun yanında asıl Haechan olupta dışarıya karşı sert bir kayayı andırışına hayrandı. Ve doğruyu söylemek gerekirse sert Haechan oldukça etkileyiciydi.
"Efendim ilgilenmeniz gereken bir husus var ve saatlerdir sizi arıyorum." Hendery ona saygı cümleleri kullanmayı ihmal etmesede söyleyeceğindende geri kalmıyordu. Mark yüzündeki gülümsemeyle ona bakarken oturdukları yerden kalkmışlar sabahki Haechan'ın omuzuna bıraktığı pelerini düzelterek yürümeye başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aranyhid • markhyuck
FantasyKovulmuş Fransa Prensi Mark ve Yeni Dünya Kralı Haechan.