"Geldi?" Haechan sadece bulduğu sesiyle fısıldıyor. O sıra çanlar çalmaya başlıyor saat tam olarak gece yarısı. Yinede birileri için gün daha yeni başlıyor bu yüzden Haechan hızla dönerek bir şeyleri anlamaya çalışan Mark'ın yanında bitiyor. Kimseyi umursamadan kuru dudaklarına kısa bir öpücük bırakıyor. İçindeki endişe dumanına rağmen ona gülümsüyor. Parmaklarını yüzüne çıkarıyor elmacık kemiklerini seviyor.
"Beni bekleme sen uyu, istersen Dejun'un yanına in. Tamam mı?" Ufak sesine karşılık Mark başını sallıyor sadece. Bunun bir devlet meselesi olduğunu anlıyor bu yüzden üstelememeye çalışıyor. Merak etmek içinde oldukça yorgun zaten. Haechan'ın yatağına yatıp onun kokusuyla uyumayı planlıyor bu yüzden başını sallıyor tekrar.
"Buradayım sen git." Haechan güven verici bir gülümseme takındığında yüzüne uzanıp Mark'ın saçlarına öpücük konduruyor. Ne kapının önünde bekleyen Sir Taeil ne de onca askeri umurunda değil.
Birazcık daha yüreği rahatladığında kapının önünde bekleyen Sir Taeil'le birlikte odadan çıkıyor. Hızlı adımları sessiz sarayı inletirken yüreğine kocaman bir korku oturuyor. Tamda onca yılın ardından mutluluğu bulduğunda olmak zorunda mıydı diye düşünüyor. Gelenin o olmaması için dualar ediyor dakikalarca.Ardındaki askerlerin tek düze ayak sesleriyle saray inliyor ancak kimse başını odasından çıkartıp bakamıyor. Sabah saraya yine konuşacak konu çıkıyor. Bir yerden sonrada kalabalığa Hendery karışıyor. Yüzünde hala Dejun'un korku dolu öpücüklerinin izi var ve bunu sadece Hendery hissedebiliyor.
Nihayet son köşe başını döndüğünde taht odasına ilerliyor ama bu sefer içinde korku var. Gömleği dağılmış biraz, az önce Mark'la yaşadığı güzel anıların eseri olarak. Pantolonunun ütüsü bozulmuş, Mark'ın arasına öpücükler kondurduğu saçları dağılmış. Tacını beceriksizce çıkardığı için onunda etkisi oldukça büyük. Yinede bu kimsenin umurunda değil o an. Çünkü Haechan herkesin korktuğu Kral Haechan yine.
Taht odasının kapısı açıldığında orta yerde küçük bir beden görüyor. Omuzları dar. Kahverengi, boynunu kapatan saçları var. Kendisinden birazcık kısa bedeni tir tir titriyor. Korkudan mı yoksa soğuktan mı bilemiyor. Ayak bileğinde bir ip var ipin ucu yanındaki uzun ve oldukça kalıplı adamda. Yanından geçip gittiğinde tahtına varıyor birkaç adımda. Taeil'in verdiği pelerini oturmadan önce omuzlarına örtüyor. Şimdi bir kral olarak az çok hazır işte.
"Kimsiniz siz?" Sorusu oldukça açık. Sesi gür bir o kadar da sakin. Hiçbir duygu yok ve bu titreyen çocuğun biraz daha titremesine sebep oluyor.
Yinede yanındaki adam gerinerek gururla konuşmaya başlıyor.
"Ben bir tüccarım Kral Haechan hazretleri. Geçen hafta Kahrina'nın güneyinde bir mal alışverişi yapıyordum. Ayrıca Sir'lerle de aram oldukça iyidir. Bana sırtında dövme olan bir kraliçe aradığınız söylenmişti iki yıl önce. Ve kraliçeniz ben yakalamasam kaçıyordu." Elindeki ipi yere bırakırken gülümsemeye devam ediyor. Ardından eğilerek genç çocuğun bileğindeki ipi çözmeye başlıyor. Genç çocuk gözlerini sürekli kaçırıp duruyor ne yapacağını bilememezlikle, ancak sırtı yinede dik.
"Soyun." Adamın sesinden sonra taht odasına derin bir sessizlik çöküyor. Genç çocuk bunu yapmamak için kaşlarını çatıyor ve iri adamdan birkaç adım uzaklaşıyor. Uzun adam Kral'ın çatılan kaşlarından bihaber genç çocuğun üzerine ilerliyor.
"Kral'ın huzurunda emrime itaatsizlik mi yapıyorsun?" Boğuk sesi taht odasını doldururken genç çocuğun gözleri Kral'ın gözlerine değiyor. Ondan yardım istiyor.
En soysuz günahları işleyenler bile üzerini çıkarmazlarken bu adam ondan onlarca insanın içerisinde üzerini çıkartmasını istiyor ve bu oldukça küçük düşürücü. Bu yüzden Haechan oturduğu yerden olaya müdahale edebilmek ağırca kalkıyor. Kendi ülkesinde, sahiden bu çocuk birde kraliçesiyse buna müsade edemez, ona bunu reva göremez. Adımları yavaşça kalıplı adama ve küçük çocuğa doğru ilerliyor. Onun ardındansa hemen Sir Taeil ve Hendery ilerliyor.
"Yardımlarınız ve işbirliğiniz için müteşekkirim doğrusu. Ona hak ettiği hediyeleri temin edin lütfen Sir Taeil." Sir Taeil hızla başını sallarken Haechan son adımını atıyor. Ardındaki Hendery'in belindeki bıçağı hızla kavradığında kimse neler olduğunu anlamadan boğazına yerleştiriyor bıçağı.
"Sırtında ne dövmesi var?" Yüksek sesinin ardından Hendery'in darbesiyle dizlerinin üzerine çöken adamın gözlerine iniyor bakışları. Gözleri bu iri adamda olsada, sözleri yanındaki çocuğa. Ve Kralın şeffaf gözlerinde ölüm var şimdi.
"Bir çiçek dövmesi, renk değiştirebiliyor." Yanındaki çocuğun panikle titreyen sesiyle birlikte gözleri birkaç saniye kapanıyor ancak bu salona korku dağıtmasını engellemek için yeterli değil. O an anlıyor sahiden, o çocuk yıllardır aranan kraliçe ve daha Mark'a yeni kavuşmuşken aralarına birde bu sorunun girmesi canını sıkıyor ve daha çok öfkelenip boynundaki dövmenin kan kırmızısına dönmesine sebep oluyor. Bir ölü lazım artık, bu salon kan istiyor. Neyseki Haechan bu gece kan dökmekte oldukça kararlı.
"Kimse benim kraliçeme böyle bir muameleyi reva görüpte soyun diyemez." Elini hızla çektiğinde kendi üzerinede yanındaki çocuğun üzerinede kan sıçrıyor.
Böyle doğmak onların elinde olan bir şey değil bu yüzden kimseye kızamıyor. Askerler yerdeki ölü bedeni hızla kaldırırken bıçağını Hendery'e uzatıp ellerini ona uzatılan mendile siliyor. Daha önce canı için defalarca katil olmuş birine bu hiçbir şey ancak yanındaki çocuk hala titriyor.
"Daha önce neden gelmedin?" Sesini yumuşak tutmaya çalışsada pek yeterli gibi durmuyor olacakki çocuk daha çok titremeye başlıyor. Yinede dik omuzlarını düşürmüyor.
"Hakkınızda çıkan dedikodular yüzünden annem korktu ve beni saraya satmamak için yıllarca kaçırdı. Banada vasiyeti kaçmamdı. Daha sonrada aşık oldum ve kaçmak için daha çok bahanem oldu." Geldiğinden beri titreyen çocuk ilk kez kendinden bu kadar emin duruyor şimdi karşısında. Haechan çıkardığı pelerini ona uzatırken sadece gülümsemekle yetiniyor ve genç çocuk onun gülümsediğini ilk kez görüyor.Yıllarca beraber büyüdüğü halk onu dünyanın en korkutucu varlığı olarak tanımlamıştı ancak öyle değil karşısındaki adam. Güçlü bir aurası vardı bunu kabul ediyordu ancak başka şeylerde vardı. Az önce yanındaki adamı öldürsede güven veriyordu bir şekilde ve genç çocuk buna kapılmıştı.
"Eşitlendik o zaman." Elindeki pelerini uzattığında genç çocuk çamurlu elleriyle tereddütle kabul etmiş ve hafifçe eğilerek minnettini göstermişti.
"Ona bir oda ayarlayın, temizlensin, yaralarını tedavi ettirin ve dinlensin daha sonra konuşacağız bu meseleyi." Odadan çıkmak için hareketlendiğide genç çocuğun sesi dolduruyor tekrar odayı. Bu savaştan önce son sessizlik.
"Renjun, efendim. Adım Renjun."•
Odanın kapısını yavaşça araladığında yanan birkaç mumun verdiği loşlukla karşılaşmıştı Haechan. Mark uyumuş olmalıydı bu yüzden hızla elini yüzünü yıkayıp üzerindeki kanlı kıyafetlerden kurtuluyor. Adımları içini sıkarken hızlıca kaldırdığı örtünün altına giriyor. Elleri, dizlerini karnına kadar çekmiş bir halde uyuyan Mark'ın belini buluyor ve kollarının arasındaki beden hareketlendiğinde boynunu öpüyor yavaşça.
"Ben geldim, sorun yok." Onun sakin sesinin ardından Mark uyku sersemliğiyle gülümseyip kollarının arasında ona dönüyor. Dudaklarına tembelce bir öpücük bırakıp göğsüne çekiyor onu. İnanılmaz çok uykusu var bu yüzden sabaha saklıyor sorularını. Sabah ona sarılı kollarıyla başladığı günü yine ona sarılı kollarıyla sonlandırıyor. Bir sayfayı kapatıp yeni bir sayfa açıyorlar ve bu sayfa biraz kırışmış. Yinede beraber düzeltmek için çaba harcamaya hazır bekliyorlar kenetlenmiş elleriyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aranyhid • markhyuck
FantasyKovulmuş Fransa Prensi Mark ve Yeni Dünya Kralı Haechan.