affet yalvarırım.

749 123 11
                                    

Soluğu yok.

Oda hiç olmadığı kadar karanlık.

Az önce parmaklarımın üzerinde gezindiği dövme tekrar kaybolmuş. Bu oldukça kolay bir kaçış gibi gözümde o an.

Tanıştım diyorum. Buraya getirip yerleştirdiğin, ona hoş işlemeli kıyafetler sipariş ettirdiğin yinede benden en azından saklamaya çalışmadığın eşinle tanıştım.

Mutlu mu hissetmeliyim bununla?

Yoksa o burda olduğu her an beni öpüşüne, yanıma yatışına hem onu hemde beni aldatıyor oluşuna mı üzülmeliyim?

Kıskanıyorum yemin ederim her zerreme kadar öylesine kıskanıyorumki nefes alamıyorum. Onun yerinde olmayı istiyorum. Her şeyin daha kolay olacağı, sırtımda ufacık bir çiçekle doğmak istiyorum. Ufak bedenine sıkışmak, Haechan'ın yanında kalmak istiyorum. Ama olmayacak gibi.

Bu saatten sonra ne olacak? Haechan istesede istemesede aslında olacaklar ortada. Onu burada tutmasındanda anlaşılıyor bu.

"Mark."

Gözlerimi gözlerinden azıcık çekmedim o andan beri. Önce şaşkınlığını ardından üzüntüsünü izledim. Gözlerindeki kederi, bitmişliği, yok olmuşluğu onunla beraber saniye saniye bende yaşadım.

Uçurumun ardından kollarımı ona sarıp boşluğa bırakmak istedim kendimi. Kıyamadım yinede. Parmaklarım yüzünün her bir köşesini ayrı ayrı severken gözlerinden bir damla yaş düştü.

Altın renginde bir damla yaş süzüldü çenesine kadar.

"Ben bunu istemedim."

Karışan kafamdan çok onun acı çekiyor oluşuna yas tuttum o gece. Omuzlarındaki hak etmediği bu yükün bu kadar ağır oluşuna döktüm göz yaşlarımı.

Küçücük bir çocuk gibi dizlerime yatıp ağlayışına şahit oldum. Dik tuttuğu omuzlarının aslında birer kukla olduğunu gördüm.

Ona hesap sormak isterken onu teselli eden ben oldum. Ne yapacaktım bu bilinmemezlikle? Tarihin tozlu rafları arasında kıyıp canıma kayıp mı olacaktım? Bu düşüncenin bana verdiği ufak huzura bile muhtaçtım aslında. Yinede sardım orda onu. Birkaç damla gözyaşı döken sevgilime sardım kollarımı. Kanatlarımı üzerimize kimsenin bizden haberi olmasın diye sardım.

"Gün doğduğunda huzura kavuşacak ruhlarımız. Bunu o vakitte konuşabiliriz."

Yorgun bakışları taradı yüzümün her bir tarafını.

"Mark bir şey yapmadın değil mi?"

Kime bir şey yapmamdan korkuyordu kendime mi? Yoksa Renjun'e mi?
Kime ne yapabilirdim kolumu dahi kaldırmaya dermanım yokken. Ben entrikaların soyundan hırsın doğurduğu Mark'tım. Annem olsa savaşırdı. Önce Renjun'i ortadan kaldırır ardından gerekirsede kendini yok ederdi. Ama ben yapamazdım. Canım tatlıydı bir kere. Kan midemi alt üst ederdi. Bıçak tutsam ellerim titrerdi, zehir taşısam elime yüzüme bulaştırırdım.

"Kime zarar vermemden korkuyorsun?"

Bakışlarındaki değişimi görebiliyordum. Benim Haechan'ımın nasıl saniye saniye yok oluşunu izliyordum. Kızıl renkli süsünün parmaklarımı nasıl yaktığını hissedebiliyordum. Nerdeydi benim sevdiğim? Kim götürmüştü?

"Mark kendine bir şey yapmadın değil mi?"

Başımı salladım yüzüme yerleşen gülümsemeyle. Burnumdan süzülen kan üzerimdeki pantolona damlayana kadar gözlerimi çekmedim gözlerinden.

Yapmamıştım değil mi?

Dizlerimin arasıdan nasıl kalktığını bile anlamadan kapıya fırlayışını izledim. Tüm koridoru çığlığıyla inletişini.

Aranyhid • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin