geldi.

781 119 21
                                    

Birini sevmek ne denli zarar verebilir bir insana? O birini farkında olmadan kendinden daha çok önemsemek ne kadar doğru? Haechan, Mark'ı ne sıra yüreğinin en gizli köşelerine yerleştirdide kendinin dahi haberi olmadı bundan? Bilmiyor işte. Bunların hiçbirinin sorusuna yanıt bulamıyor. Mark'ı her şeyinden, gücünden, hırsından, malından ve mülkünden, uğruna yıllarca savaştığı tahtından ne zaman öne koydu bilmiyor. Rahatsız olduğundan değil bunların cevabını arama çabaları. Aksine Mark sadece gözlerine baksın diye kendini şu an bulunduğu balkondan aşağıya bile atar. Kollarının arasındaki titremeleri son bulsun diye günlerce sarar, sarmalar, öper, koklar. Kabuslarından tutup çıkarmak için rüyalarına girer, kahramanı olmak için herkesle savaşır. Mark'ın kendini koruyamayacağından değil, canına zarar gelmesine korktuğundan.

Şimdiyse günler geçmiş. Sarayda bir şeyler yolun girmiş gibi gözüksede, Mark ve Haechan her akşam beraber yemek yeselerde, devlet işleriyle uğraşmaya çalışsada bir şeyler eskisi gibi değil. Mark'ın odasına gideli bir haftayı geçiyor. Hatta her gece onun kollarının arasında uyuyor, sabahları onun yüzüne açıyor gözlerini, nefesi tenine çarpıyor ama Mark eskisi gibi değil. Gülemiyor, cümle kurmaktan kaçınıp kısa cevaplarla yetiniyor, ilk geldiğindeki gibi işlemeli görkemli kıyafetler yerine sadece pijamalarıyla geziniyor ortalıkta. Şan şöhret sahiden Haechan'ın umurunda değil, Mark'ın bu halsiz haliyle tüm saray eşrafını şaşkına uğratması, ayıplayıcı bakışlar almasıda önemli değil.
Şayet biri bir şey demeye kalkışsa Haechan'ın onları yaşatmayacağından herkes adı kadar emin. O gün gelen asker gibi. Mark'a konuşanların yaşamaya hakkı yok çünkü. Mark'ın dökülecek tek göz yaşına karşılık herkesin kanını akıtmaya hazır kılıcıyla bekliyor tüm sarayın başında. Ama Mark'ın ruhu çekilmiş. Ve Haechan ne yapacağını bilmiyor.

Sarayın koskocaman bahçesinde, daha önce kimsenin uğramadığı hanımeli çiçeklerinin arasında gözleri kapalı birisi var şimdi. Oturduğu çimlerin açıkta kalan ayak bileklerini gıdıklamasına izin veriyor, yüzünde hiçbir ifade yok. Haechan'ın işlerinin olduğunu öğrenince kendini koca sarayın içinde kaybediyor ve burada buluyor. Herkes onun aksine oldukça cıvıl cıvıl. Çiçekler rengarenk bir gösteri sunuyor her rüzgar esişinde. Kuşlar bazen bahçenin bazı yerlerinde zıplayarak geziyor, bazen etrafında uçuşuyor, ancak Mark hiçbir şey yapmıyor. Artık ağlamıyor bile. Hayatını kurtarmak pahasına tekrar mahvettiği Johnny'den köşe bucak kaçıyor, zaten onlarda Sir Taeil'le bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyorlar. O an sadece kendi hayatını değil çevresinin hayatlarınıda nasıl mahvettiği bir kez daha yüzüne çarpıyor. Dejun'un yıllardır olan ilişkiside bundan nasibi aldı tabi.
Başı sadece dizlerine düşüyor. Verdiği tüm kiloları yavaş yavaş tekrar almış sayılır Haechan sayesinde. Ona karşı çıkacak yüzü kendinde bulamıyor açıkcası. Yüreğinde hala ona duyulan koca bir özlem var. Ama Mark tükenmiş. Kendinden geçmiş. Bunu ne düzeltebilir bilmiyor. Sevdiceğinin sevgisi buna yeter mi? Yoksa başka şeylerde lazım mı bilmiyor. Kendide mutlu değil bu durumdan gülmek, aşık olduğu çocuğun gözlerine bakıp onu sevmek istiyor. Ama bir şeyler ondan geçmiş gibi. Buna bile hakkı olmadığını hissediyor.

"Mark sabahtan beri seni arıyoruz." Dejun korkulu sesiyle konuştuğunda Hendery'in yanından ayrılıp sarı saçlı gencin oturduğu yere oturuyor. Mark, Hendery'i uzun zaman sonra ilk kez görüyor. Burnunun direği sızlıyor hemen. Dejun'un yüzünde beliren ellerine bırakıyor kendini. Belkide bu sevgidir onun yüreğini iyileştirecek olan, buna inanıyor.
Hendery'de diğer yanına oturduğunda uzun zamandır yarım hissettiği aidiyetlik hissi birazcık daha tamamlanıyor. İkisinin arasında kalmayalı, onlarla uğraşmayalı uzun zaman oldu.
"Uzun zaman oldu." Hendery karşısındaki çiçek bahçesini izlerken soluklanıyor. Mark ise neden kimsenin gelmediğini düşünüyor buraya. Odasının manzarası buraya bakıyor ve geldiğinden beri kimseyi bu bahçede görmedi. Kimse sevmedi mi bu karma karışık çiçekleri?
"Sahiden öyle oldu, yıllar geçmiş gibi hissediyorum." Sesi iki kez kırılırken elinin altında bulduğu bir otu yoluyor ve tüm acısını ondan çıkarmaya çalışıyor. Dejun'u üzmek istemiyor, aralarındaki sorundan en çok onun etkilendiğinin farkında.
"Kardeşler birbirlerine küs kalmazlar Mark. Kırıldım sahiden, biz senin için çabalarken senin ardımızdan iş çevirişine. Ama gitti işte. Hepimiz affettik seni Mark." Şimdiyse koca bahçenin ortasında gözleri dolu üç çocuk var. Ağlamak güçsüzlük değil onlar için. Çünkü hepsinin yüreğinde koca ağırlıklar var ve artık dökmenin zamanı. Hem Hendery kardeş demişti. Kardeşiydi onların değil mi?
"Hem bak sana ne söyleyeceğiz biz." Dejun güler yüzüyle yüzündeki yaşları silerken hemen yanında oturan Mark'a biraz daha yaklaşıp diğer taraftaki Hendery'in elini tuttu hızla. Mark meraklı gözleriyle onları izlerken ikisininde kocaman olan gülümsemesiyle gülümserken buldu kendini. Bu kadar mıydı haftalardır çektiği acı?
"Mark biz.. yani Hendery ve ben evlendik." Şaşkın gözleri ikisininde arasındaki ele düştüğünde parmaklarındaki düz altın yüzükleri fark etmesi çok uzun sürmüyor. İnanın kendi evlense bu kadar mutlu olmaz.
Kollarını açıp iki çocuğuda kollarının arasına alması saniyeler sürüyor. Günler sonra yine ilk kez orada ağlıyor.
Aşk, aşık olmak, birini sevmek ve onun verdiği hisler çok önemli sahiden. Ancak dostluk, kardeşlik bambaşka duygular yüklüyor insana. Ve Mark orada Johnny'den sonraki diğer iki kardeşinin mutluluğuna şahit oluyor. Onların mutluluğunu paylaşıyor. Üzerindeki gecelik diğer iki gencin gözyaşlarına bulanıyor. Ağlıyorlar belki dakikalarca, belki saatlerce ve yüreklerindeki ağırlıklıkları kendilerinden uzaklaştırıyorlar.

Haechan odasına girdiğinde derin bir nefes bırakıyor. Saatlerdir Sir'lerle uğraşıyor ve sahiden canı çıktı. Şaşırtıcı bir şekilde Sir Kun ve Sir Taeil'in desteğiyle tahmin ettiğinden kesinlikle daha kolay geçti günü. Kırk yıl düşünse Sir Kun'un onu herkese karşı açık açık koruyacağı aklına gelmezdi. Yıllar oldu tahta çıkalı ve hala toy hissediyor onların yanında kendini. Sir Taeil'e hep ihtiyaç duyması bundan. Böyle giderse Sir Kun'la çok iyi ittifak kuracağındanda şüphesi yok.

Üzerindeki pelerini çözerken gözleri terasının tam ortasında oturan güneş saçlı çocuğu buluyor. Farkında olmadan hemen yüzünde koca bir gülümseme beliriyor. Adımları çölde su arayan bir bedevi gibi ona ilerlerken içindeki ağırlıkları görmezden geliyor. Bir şeyler yoluna girecek elbet, öncesinden çok daha mutlu yaşayacaklar. Elindeki pelerini buz tutmuş bedenine bırakırken derin bir iç çekiyor. Yaz vaktide olsa Kahrina'da geceleri hava soğuk oluyor ve gönül sızısı farkında olmadan çok üşümüş.
Mark'ın önüne geçtiğinde pelerinin düğmelerini bağlamaya başlıyor ve karşılık olarak aldığı şey günler sonra gördüğü samimi bir gülümseme. Kral Haechan'a bir gülümseme için ağlayacağını çok önceden söyleseniz altın halatları hazırlamaları için anında emir verirdi ancak şimdi sahiden ağlıyor. O kadar yorgun hissediyor ki, bitmiş gibi her şey ve galibiyetle ayrılmışlar gibi. Bir savaşın üzerinden daha kolay geleceğine ise çok daha emin. Bu herkese karşı Mark'ı korumak için tek başına verdiği bir savaş ve Haechan o savaştan galibiyetle ayrıldı. Bu yüzden kollarını Mark'ın etrafına sarıyor ve kokusunu derin derin içine çekiyor. Sarayda çıt yok herkes gece yasağı için hazırlanıyor olmalı ve artık her yer Haechan ile Mark'a ait. Bir şarkı tutturuyorlar dillerine. İkiside bilmiyor şarkıyı ama bu söylemelerine engel değil. Bal saçlı çocuk sarı saçlı çocuğun kucağında kayboluyor. Sarı saçlı çocukta pelerinin düğmelerini açıp ikisininde üzerine sarıyor. Uydurdukları sözlere gülüyorlar, birbirlerini öpüyorlar, kokluyorlar. Sarhoş gibiler bunu umursamıyorlar. Belki sarayın diğer sakinlerine gidiyor sesleri ama bunu önemsemiyorlar. Dakikalar geçiyor öyle. Mark yeniden nefes alıyormuş gibi hissediyor. Burnunda Haechan'ın kokusu var. Parmakları onun bedeninde. Sırtı göğsünde. Ancak bilirsiniz şanssız insanların mutluluğu çokta uzun sürmez. Bu yüzden Kral'ın odasının kapısı yüksek sesle açılıyor. Sir Taeil dağınık saçlarıyla hemen karşılarında. Haechan olduğu yerden hızla kalkarak odanın içerisine ilerlemeye başlıyor. Mark ise o an kurmaya başlıyor, Johnny'ye bir şey olma ihtimali zihninde binbir senaryo oluşturuyor yinede gerçek bundan çok daha farklı.
"Geldi Haechan." diyor. Sesini ne Haechan ne de Mark bu kadar titrerken gördü daha önce. Koridorda onca asker gözüküyor. Bir şeyler iyice sarpa sarıyor.

Finale çeyrek kala.

Aranyhid • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin