acı veren altın halatlar

1.1K 179 0
                                    

"Buraya nerden geldiniz?" Hafiften duyduğu seslerle birlikte aralamaya çalıştığı gözleri aralanmazken gözlerini ovalamak istedi.

Kulağına dolan çığlık sesleriyle bir anda irkildiğinde gözleri acıyla açılmış alışık olmadığı ışıklı ortamda etrafını seçememişti.

"Johnny." Korkuyla fısıldadığında Johnny'nin sesinin biraz daha yükseldiğini duydu.

"Şşt kızıl baksana. Yarım gündür burdayız ve hala bana işkence ediyorsun inan bana anlaşabiliriz." Gözleri ortama alışmaya çalışırken yer yer gördüğü şeyler aklında birleştirmeye çalıştı.

"Burda ne aradığını söyle düşüneyim. Nasıl fikir?" Derin bir iç çekme sesi dolarken sessiz odaya Johnny'nin sesini tekrar duymuştu.

"Altın halatlarına söyle devam etsinler." Mark gözlerini nihayet bir miktar açabildiğinde gördükleri ona küçük dilini yutturacak cinstendi.

Johnny'nin üzerindeki beyaz gömlek paramparça olmuştu. İkisininde elleri bağlı bir masada yatıyorlardı.

Üzerinde takım olan bir adam Johnny'ye yaklaştığında Mark korkuyla bağırmaya başlamıştı.

"Johnny!" Johnny gözlerini derince kapattığında takımlı adam nihayet Mark'a dönmüştü.

"Günaydın. Kahrina'ya hoş geldiniz." Yüzündeki gülümsemeyle Mark'a döndüğünde Johnny tekrar bağırmaya başlamıştı.

"Burda seninle konuşuyorum rahat bırak o çocuğu." Mark daha yeni algıladığı şeylerle birlikte hala neler olduğunu anlamaya çalışırken nerdeyse vücudunun her bölümü kan olan çocuktan alamıyordu gözlerini.

"Arkadaşın konuşmamakta ısrarcı birde sana sorayım. Çantanızda üç taçla, kutsal mabedde ne işiniz vardı?" İşte şimdi sıçmışlardı. Yolun kutsal mabede açılacağını nerden bilebilirlerdi ki?

"Kral'ın tahta çıkışının 8. yılına bir ay kala suikast planını kim yaptırdı size?" İkiside duyduklarına anlam veremezken Johnny bir kez daha bağırdı.

"İstediğin şeyleri ben söyleyeceğim sana çocuğu rahat bırak diyorum." Karşısındaki daha yeni gördüğü kırmızı gözlü adam kocaman bir kahkaha bırakmıştı ortaya.

"İnan bana doğruyu söyleme olasılığı senden daha yüksek. Biraz sık." Ellerini yumruk yapıp havaya kaldırdığında Mark bileklerindeki iplerin sıkılaşmasıyla -ki bunu tarif dahi edemezdi, bilek kemikleri birbirine geçmiş olamalıydı.- bağırabildiği kadar bağırmıştı.

"Arkadaşına anlattım. Bunlar altın halatlar, bilmiyormuşsunuz çünkü. Birkaç saat sonra vücudunda kesikler oluşmaya başlayacak. Bir günede acı çekerek öleceksin." İşte bitmişlerdi. Bir işkenceden kaçarken başka bir işkenceye düşmüşlerdi.

"Anlatmak ister misin Johnny?" Yoksa küçük arkadaşını biraz daha zorlayacağım." Sinirlendiğini sıktığı dişlerinden görebiliyordu Mark. Ellerini havaya kaldırıp biraz daha sıktığında Johnny'nin acı çığlıkları tekrar dolmuştu kulağına.
Vücudundan oluk oluk kan akarken buna dayanamayacağını biliyordu. Ölmesine izin veremezdi.
Gözleri kayan Johnny'yi gördüğünde var gücüyle bağırdı.

"Anlatacağım yalvarırım bırak onu."

Aranyhid • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin